Yorgun, bitkin ve yaralı… KARPAZ

Yorgun, bitkin ve yaralı…

KARPAZ

 

Yeni Erenköy’ü (Yalusa’yı) hemen arkada bıraktıktan sonra ileriye doğru bitimsiz bir otoban  uzanıyor. Işıldayan gece lambaları yolu şehvetli kılıyor. Eskiden yolu çevreleyen makiler şimdi yerini renksiz bir boşluğa bırakmış. Artık tek tük kalan dağlar, üzerlerine açılmış deliklerle tek tük kalan kuşlara ev sahipliği yapıyor.

Yol boyunca bir elektrik direğinden diğerine uzanan kablolarının boşluktaki ahenkli kıvrılışlarını gözlüyoruz. Dipkarpaz’a yaklaşırken yol kenarlarında devasa otel ve casino tabelalarını görüyoruz. En ihtişamlı tabela Altın Kumsal’da olan otelin tabelası.

Tabelalar arkada kalıyor. Şimdi artık sadece yol boyunca seyreden gece lambaları değil, aynı zamanda otellerin ve turizm tesislerinin ışıltılarını da görmek mümkün. Işıkların iç içe geçmesiyle insanın neredeyse ‘kör’ olacağı bir ışıltılar cümbüşü ortaya çıkıyor. Bir zamanlar yüzlerce yıldızın gözlemlendiği ve izleyenlere masalsı bir duygu veren gökyüzünde şimdi tek bir yıldız bile parıldamıyor.

Karpaz’ın sessizliğinin yerini tüketici bir gürültü almış. Otellerin eğlence yerlerinden yükselen uğultular, doğanın haykırışıyla cebelleşiyor. Son kalan bir kaç eşeği küçük, ahıra benzer bir mekana kapatmışlar. Son kalan Kıbrıs eşeklerini turistlere, rehber eşliğinde tanıtıyorlar! Eşek turizmi bugünlerde en popüler yatırım alanıymış.

Sabah oluyor, güneşin en dingin ve canlı doğduğu Karpaz’da artık güneş yorgun ve bıkkın doğuyor. Denizin üzerinde, kumların üzerinde, parçalanmışlıktan artakalan dağların üzerinde, param parça dağların üstündeki ağaçların üstünde bir ağırlık hissediliyor. Kokusunu yitirmiş doğa nefesini arıyor!

 

 

I.

Yukarıdaki kurgu, önümüzdeki 5-10 sene aralığında muhtemelen hakikatin yalın bir tasviri olacak. Karpaz’a son zamanlarda yolu düşenler veya sırf oralarda ne olup bittiğini merak edip gidenler, bölgedeki ekolojik talanın ne boyutlara ulaştığına da şahit olmuşlardır. Tavsiyemiz, henüz kış daha görünürde yok iken bir kez olsun Karpaz’a gitmeniz. Tatil için veya dinlenmek için değil. Memleketin en yeşil ve bio-çeşitlilik bakımından en zengin bölgesinin acımasızca nasıl yok edildiğine tanıklık etmek için. (Umarız bu tanıklık harekete geçmek için bir vesile olur.)

 

Yıllar boyunca Dipkarpaz Milli Parkı’ndaki kaçak yapılaşmanın önüne geçilmemiş, 2002 yılında Karpaz eşeklerinin satılması konusunda traji-komik bir Bakanlar Kurulu kararı çıkarılmış, Karpaz’a ilk ciddi darbe ise CTP hükümeti döneminde vurulmuştu. “Uygarlık götüreceğiz” maskaralığı altında Karpaz bölgesine, oranın ekolojik yapısını ve uyumu hiç önemsemeden elektrik götürülmüştü. O dönemde de ısrarla vurguladığımız gibi bölgede elektriksiz bir ev ya da köy yoktu, elektrik götürülen yer imara kapalı doğal alanlardır. Sözde sol ve doğaya duyarlı CTP, toplumsal muhalefetten yükselen tüm tepki ve karşı çıkışlara rağmen kafasının diki doğrultusunda, sermaye ile kol kola vererek Karpaz’a elektrik direklerini dikti.

 

O dönem (2007) Baraka ve çeşitli doğa, ‘çevre’ örgütleri talanın ve saldırının elektrikle sınırlı kalmayacağını; Karpaz’a elektrik götürülmesinin çok daha vahim durumların ortaya çıkmasına vesile olacağını dillendirmişti. Şimdi görüyoruz ki –ne yazık ki- üç sene önce söylediklerimiz bugün birer birer gerçekleşmekte. Elektriğin ardından UBP bölgede yol yapım çalışmalarına başladı. Bunun dışında Erenköy (Yalusa) yakınında Liman çalışmaları tam hız devam ediyor. Sermayenin gözü kördür, vicdanı paradır. Ekolojik talan, yapılar yükseldikçe artmakta.     

 

CTP Karpaz’ın mezar kazıcısı idi; UBP ise onun gömücüsü oluyor. ‘Kusursuz cinayet’ diye buna denir herhalde!

                                       

Yeşil yol, kahverengi deniz

 

                             

Bu sayfada göreceğiniz fotoğraflar bölgedeki durumu açık bir şekilde göstermektedir. İstanbul Teknik Üniversitesinin kullanımına verilecek marina için bölgedeki dağlar oyularak taş ve toprak çıkartılmaktadır. Bunun dışında limanın yapılacağı sahil şeridinde bulunan tepe kazılmaktadır. Çalışmalarda meydana gelen toprak, taş ve kil birikintileri denize akmakta ve derinliklere kadar yayılmaktadır. Karpaz’ın mavi-yeşil denizi çamurlu bir kahverengiye bürünmekte deniz altı yaşamı katledilmektedir. Büyük bir yat limanına bölgede neden ihtiyaç duyulduğu, tersane hizmeti de vereceği tahmin edilen böylesi bir limanın bölgenin geçim kaynaklarından olan balıkçılığı ne şekilde etkileyeceği ise merak konusudur. 

 

  

                                                          

Yol yapım çalışmalarının 1 Eylül 2009’da başladığını, Dipkarpaz girişindeki tabeladan görüyoruz. Çalışmalar hala sürmekte. Hem de nasıl sürmekte! Erenköy’ü geçtikten sonra sağ kolumuzun üzerinde kalan bölgede küçük tepecikler bulunmaktadır. Bu bölgeler bio-çeşitliliğin en yoğun yaşandığı yerlerdir. Tepelerin birinin üzerinde büyük bir makine, tepeyi kazmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla oradan taş ve toprak çıkartmaktadır. Tepelere ulaşılması için açılan yollar ise göze çarpan ‘yenilikler’ arasında.

 

                                                        

Yol çalışmalarının planlanan ve tabelalarda duyurulan tarihte bitmemesi, aylardır şantiye gibi bir yerde yaşamaya mahkum edilen bölge halkını, özellikle de lokanta, kahve gibi küçük işletmeleri olumsuz etkilemektedir. Yaz aylarında ülkenin güneyinden ve kuzeyinden Karpaz’a akın eden ziyaretçilerin bu yaz gitmemesi, bazı işletmeleri iflas noktasına getirmiştir. Elektirik direklerini alkışlarla karşılayan, yolu “gelişme” olarak  algılayan (buna inandırılan) bir kısım bölge halkı da, ekolojik yıkımın kendilerini de olumsuz etkileyeceğini zamanla idrak etmektedir. Yol sonrası yapılması kuvvetle muhtemel olan büyük otel ve tatil köylerinin, Bafra örneğinde görüldüğü gibi bölge ekonomisine gerçek bir katkı sağlamayacağı açıktır.

 

                                                         

‘Yeşili seviyorum’

 

                         

Yollar kamyonlar ve büyük kazıcı, delici araçlarla dolu. Asfalt dökülecek diye yolların eski yapısıyla da oynanmış.  Gerek yoldan geçen arabaların, gerekse de yol yapım çalışmalarının etkisiyle yol boyunca yayılan makilerin üzerinde toz, toprak birikmiş. Yeşil demeye bin şahit ister. Yolun kenarında bir tabela üzerinde ‘Yeşili seviyorum, çünkü kendimi seviyorum’ yazılı. İronik bir şekilde etraftaki tüm bitkiler gri renkte. Gri zamanlardan geçiyoruz ve sanırız ki kendisini seven de kalmamış artık!

 

                                              

‘Bu direğin ne işi var orada!’

Bir köşenin kenarında bir elektrik direği küçük ama mini minnacık bir adacığın üzerinde dikilip durmakta! İki kişi üzerinde güç uygulasa iki saniyeye kalmaz devrilecek gibi duruyor. Bu görüntü aynı zamanda elektrik direklerinin ne kadar aceleye getirilerek ve özensiz bir şekilde dikildiğinin de anlaşılmasına vesile oluyor. Toprak çıplak ve yalnız, direk ise bu çıplaklığın ve yalnızlığın böğrüne saplanıyor! Bu direğin ne işi var orada diyoruz ve köşeyi dönüyoruz, arkamızda bir iş aracını daha bırakırken.

                                            

Sağa dönünce şaşırma!

 

                      

Köşeyi dönüyoruz. Karşımızda iki adet dev kazıcı görüyoruz. Arkalarında kamyonlar sıralanmış. Köşedeki tepeyi dirhem dirhem oyuyorlar. Yerlerde büyük kayalar var, bölümler halinde yol kenarında toplanıyorlar. Tepeden çıkartılan toprak, kamyonete dolduruluyor. Bir kamyonet, iki kamyonet, üç kamyonet…

 

Başımızı yukarıya kaldırıyoruz, tepenin yarısı yok! Kalanının üzerinde ağaçlar var. Kökleri neredeyse tepenin oyulmuş bölümünden dışarıya fışkıracak. Muhtemelen bu satırların yazıldığı sıralar artık o ağaçlar da yok, aynen tepenin diğer yarısındakilerin artık olmadığı gibi.                                

 

 

 

                                                

Dipkarpaz’a yaklaştığımızda Girne Amerikan Üniversitesi’nin Karpaz kampus alanının tabelasını görüyoruz. Şu an için sadece tabela var. Çevrede ise sadece ağaç ve maki örtüsü! Bu kampus nereye yapılacak acaba?

 

                                                

II.

 Son yıllarda, özellikle de referandum sürecinden sonra Karpaz bölgesinde yaşanan ekolojik talan ve tahrifat bizlere bir yandan sermayenin doğaya karşı acımasızlığını gösterirken diğer yandan zamanla farklılaşan hükümet odaklarının bir birlerinden farksız bir şekilde sermayenin güdümünde ve hizmetinde olduklarını bir kez daha kanıtlamıştır. Karpaz’daki doğa sömürüsü, ekolojik dengede geri dönülemez aksaklıklara ve bio-çeşitliliğin azalmasına neden olacaktır.

 

Sözde Özel Çevre Koruma Bölgesi ve ‘Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı’ ilan edilerek koruma altına alınan Karpaz’da, nesli tehlike altında olup ‘Çevre Yasası’ altında 29 Mart 2001 tarihinde yayınlanan “Flora ve Fauna Emirnamesi” kapsamında bulunan 238 canlı türünün türün 162’si, koruma altına alınmış 5 tür memeliden 2 türü, 16 tür sürüngenden 12’si ve 215 kuş türünden 147’si Karpaz Milli Park Alanı’nda daimi veya geçici olarak konaklamaktadır.  Bunun dışında büyük öneme sahip birçok endemik bitki türü de bölge de bulunmaktadır.

 

Karpaz’daki doğa yapısı bozulmaya devam ettiği sürece oradaki zincir telafisi olmayan hasarlar görecektir. Ve zincirin halkalarındaki her bir kopuş bir diğerini etkileyecektir. Sadece şu anda gerçekleşmekte olan Kıbrıs eşeklerindeki değişimler bile buna bir örnektir. Bölgede neredeyse hiç eşek görülmemektedir. Şu anki yapılaşma sadece göçmen kuşları açısından değil orada yaşayan tüm canlı türleri için de yaşamsal bir tehlike arzetmektedir.

 

Bu süreç nereye varır? Hal ve gidişat hiç de iç açıcı değil. Elektriğin ardından sırada yolların olduğu aşikardı! Şimdi de üniversiteler sıraya girdi. Ufukta oteller ve tatil köyleri mi var? Alandaki doğal yaşam katledilerek acımasız bir betonlaşma süreci başlatılmış durumda.

 

AB’nin Karpaz ile ilgili hazırladığı değerlendirme metninde şöyle yazıyor:   

 

“(…) Ancak şu sıralar alanın kullanılması ve fauna ile floranın bakımı arasındaki denge çok hassaslaşmış durumdadır. Eğer bu bölgeye daha fazla insan girerse turist ve taksimat yönünden gelişme olması ile birlikte vahşi doğa üzerindeki baskılar bölgedeki dengenin son bulmasına ve yakın veya uzak bir zamanda bölgenin bozulmasına hız verecektir.

Amaç, türlerin doğal yaşam alanlarına ve nüfuslarına uygun koruma sağlanması ve yeniden oluşturulması, yaşam alanları ve ilgili doğal flora ve fauna topluluklarının çevreye karşı tutarlı bir şekilde ağ oluşturabilmesi için yeterli yaşam alanlarının ve yerleşim yerlerinin sağlanması olmalıdır.

Tüm çabaların temel hedefi doğal varlıkların yaşamlarını sürdürebilmeleri için doğu Karpaz bölgesinde ekolojik dengenin geri dönüşü olmayan bir zarara uğramasını önlemek olmalıdır.” 

 

 

2007 yılında CTP’nin Karpaz’a elektrik götürmeye hazırlandığı günlerde, kapalı kapılar ardında verilen sözler; Altın Kumsal’da golf sahalı, casinolu tatil köyü projeleri , çevre örgütlerince  ortaya çıkarılmıştı. Sermayenin açgözlü istekleri ve hükümetlerin sermeyenin emir kulu tavrı artarak devam etmektedir.

 

Bizler bir şey yapmadığımız sürece doğanın haykırışları makinelerin uğultusuna karışacak. Tek yol, bölge halkının da özne olacağı bir mücadelede ekoloji hareketinin radikalleşerek büyümesinden geçmekte.

 

EK:

 

Karpaz neden önemlidir:

(Kaynak: www.karpasia.net)

 

Dünya’da:

·         24 endemik bitki

 

Akdeniz’de:

·         Yeşil kaplumbağanın Akdeniz’de 3’ üncü önemli yumurtlama alanı (Ronnas)

·         Kitle Turizminin girip bozmadığı az sayıdaki yerden biri

 

Kıbrıs Adası’nda

·         4 en önemli ekolojik alandan biri (Akama, tuz gölleri ve Karpaz)

·         21 önemli ekolojik alanın 4’ ü

·         Kıbrıs’ta tespit edilen 1410 flora ve alt türünün ¾’ ü

·         47 endemik bitkinin 24’ ü

·         Nadir türlerin 100’ ü

·         Emirname kapsamında koruma altına alınan 238 canlı türünden 162’ si

·         Koruma altına alınmış 5 tür memeliden 2’ si

·         Koruma altına alınmış 16 sürüngenden 12’ si

·         Koruma altına alınmış 215 kuş türünden 147’ si

·         Caretta Caretta ve Chelonias Midas 85 yumurtlama kumsalının 17’ si

·         Yeşil kaplumbağaların en çok yumurtladığı kumsal

·         Park alanında 15 adeti akan 50 pınar bulunması

·         Bozulmamış kumul alanlar

·         Doğal ve doğala yakın, endemik ve az bulunan flora ve fauna

·         “West Palearctic-African Flyways” göç yolu üzerinde bulunması

·         Apostolos Andreas burnundaki Klidhes Adaları’nın, türü tükenmekte olan Ada Martısı ve Karabatağın üreme alanı

·         Nesli tükenmekte olan, son Akdeniz Foku ailesinin yaşadığı yer

·         Çeşitli dönemlere ait tarihi anıtlar ve arkeolojik alanlar

·         İnsan yerleşiminin ilk yapıldığı yer (Kastros-M.Ö. 6,000) Antik Karpasia kent limanı

·         Klasik dönem Aphendrika (Urania, Ourania) kenti Arkaik dönem Agridia Neolitik dönem Khelonas Kenti

·         Tsambres mezarlık alanı

·         Demir devrine ait Anavrysia mevki mezarlığı

·         Erken geometrik devre tarihlenmiş Latsia mevki mezarlığı

·         Antik taş ocakları

·         Ayios Philon manastırı

·         Ayios Yeogios (Agios Georgios)

·         Panaya Asomatos

·         Panaya Chrissiotissa (Panagia Chrysiotissa)

·         Afrodit Akraia tapınağı

·         Apostolos Andreas Manastırı

·         Çok kültürlü yaşam

·         Karpaz Emirnamesi ile Ulusal Park alanı olarak ayrılması

·         Ronnas deresi ve kumulları

·         Topoğrafyanın bölgede konaklayan kuşlar ve diğer fauna için uygun bir habitat oluşturması

                                 

Hasan Yıkıcı

            

Baraka Kültür Merkezi Aktivisti