Kıbrıs’ta Halk İsyanı

Kıbrıs’ta Halk İsyanı

 

Mustafa Keleşzade

Baraka Kültür Merkezi Aktivisti

 

Kıbrıs’ın kuzeyinde 28 Ocak’ta elli bin kişilik bir miting gerçekleşti. Bu miting Kıbrıs’ta gerçekleşen ne ilk mitingdi ne de sonuncusu olacak. Kıbrıslı Türk halkı 2000’li yılların ilk yarısından itibaren önce banka mudileri krizi, ardından esen barış rüzgarları ve Annan Planı süreci, onun ardındansa Göç Yasası ile sokaklara dökülmüş kitlesel eylemler yapmış tutuklanmış, biber gazı yemiş ama yeri geldiğinde meclisi dahi işgal etmiş, yeri geldiğinde ise meydanlara ülke nüfusunun yarısını toplamış ve mücadelesini sürdürmüştür. Ama şüphesiz ki Türkiye hükümeti ve basınının Kıbrıs’taki hareketlere en fazla tepki gösterdiği süreç son miting sonrasıdır. Kıbrıslı Türk halkına Tayyip Erdoğan besleme demiş şürekası ise kendilerini ispatlamak istercesine benzer söylemler geliştirmiştir. Peki neden tepkiler şimdi gelmiştir ve bu halk ne istemektedir?

Kıbrıslı Türkler’in bugün “Toplumsal Varoluş Mücadelesi” olarak isimlendirdikleri mücadelenin kökenleri 1980’lere dayanır. O dönem Turgut Özal adaya elinde bir ekonomik paketle geldiğinde ilk söylediği şey olan siz üretmeyin biz size yollarız lafı Kıbrıs’a Türkiye egemenlerinin çizdiği kaderin temel anlatımıdır; Kıbrıslı Türkler üretimden koparılmaya ve göreli bir refah içerisinde susturulmaya başlanmıştır. Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıslı Türklere söylediği “besleme halk” lafı bir gerçekliği ifade etmesede aslında gelmiş geçmiş Türkiye hükümetlerinin adaya uyguladıkları politikanların amacını içermektedir. Ayrıca eğitimde geliştirilen şöven, mlliyetçi model ile anavatan yavruvatan bilinci iyice oturtulmaya ve Kıbrıslı Türkler kendilerine biçilen kefeni sevmeye zorlanmıştır. Bu politikalar günümüze dek sürmüş, neo-liberal koşullara uyum sağlamış, dayatılan yeni ekonomik paketler daha bir emekçi düşmanı karaktere bürünmüştür. 2000’lere gelindiğinde ise artık halk kendilerine biçilen kefenden rahatsız olmaya başlamış ve isyanı doğmaya başlamıştır. 2000’li yılların başında esen barış rüzgarı da temelinde bu isyanın bir sonucudur. Lakin bu dönemde isyanın liderliği alan “solcu” CTP halkın isyanını saptırmış ve kendi iktidarına bir araç olarak kullanmıştır. Bu olay halkta bir süre bir umutsuzluk ve hayal kırıklığı yaratmışır. Süreç içinde halkın mevcut siyasi partilere olan güvenini tamami ile yitirdiği söylenebilir. İşte bu noktada devreye sendikalar ve öğrenci hareketleri girmiştir.

 

Göç Yasası’nın (Kamu çalışanlarının maaşlarını yarı yarıya düşürdüğü, sendikal hakları budadığı ve gençliğe yaşam hakkı tanımadığı için bu yasaya Göç Yasası denilmiştir) meclis gündemine getirilmesi ile sendikalar ve  öğrenciler bu yasaya karşı isyan etmiş, isyan sokağa taşınmış, CTP hükümeti erken seçime gitmek zorunda kalmış. CTP’nin yerine gelen UBP politikaları uygulamaya devam etmiş protesto eylemleri büyümüş meclisin kapıları zorlanmış ve tutuklamalar yaşanmıştır. Ardındansa planlı ve kamusal eğitim veren Öğretmen Akademisi kapatılmaya çalışılmış ve öğrenciler eğitim hakları için mücadeleye başlamıştır. Bu mücadele sırasında Eğitim Bakanlığı işgal edilmiş, öğrenciler haftalarca direnişlerini çadırlara taşımıştır. Bunun sonucunda da kamusal eğitim haklarını korumuşlardır. Bu kamusal olana ve doğrudan emekçiye, öğrenciye saldırılar haricinde bahsedilmesi gereken diğer bir önemli saldırı ise kültürel olandır. Daha önceden şöven milliyetçi bir tarzda olan saldırı, AKP hükümeti ile birlikte islamcı bir boyut da kazanmış; zorunlu din dersi kapsamı genişletilmiş ve Kıbrıs’ta daha önce hiç olmayan Kuran Kursları aracılığı ile de arttırılmıştır. Cami inşaatları ve külliyeler Kıbrıs’ın gündeminden düşmez olmuştur.

İşte Kıbrıs’ta şu an sürmekte olan “Toplumsal Varoluş Mücadelesi”  bu saldırıların toplamının bir sonucu, bir halk olma hakkı savunusu, olarak ortaya çıkmıştır ve tabandan gelen kararkteri egemenleri korkutmaktadır. Rumculuk ve Türkiyeli düşmanlığı gibi karalamaları gerekli kılanda bu özelliğidir. Tüm karamalara rağmen Kıbrıslı Türkler yılmadan, mücadenin odak noktasına dayatma politikala karşı “Ankara Elini Yakamızda Çek” sloganını koymaya ve Türkiye öğrencileri ve emekçileri ile de dayanışarak isyanlarını yükseltmeye devam edecektir.

 

Üniversiteli Gazetesinin şubat-Mart 2011 sayısında yaıynlanmıştır.

http://www.kolektifler.net/content.php?page=universiteli_gazetesi