DÜN CMC BUGÜN PETROL DOLUM TESİSİ

DÜN CMC BUGÜN PETROL DOLUM TESİSİ

Bundan 94 sene önce, CMC yetkilileri adamıza geldiğinde, Lefke bölgesindeki bakır madenini çalıştırmaya başlamak için, ‘’istihdam’’ vaat etmişlerdi bölge insanına. Sopanın ucunda tuttukları havuç, ‘’iş imkanı’’ idi yani. Üzerinden tam 94 sene geçmesine rağmen, acıları henüz silinemedi CMC’nin. Üstüne üstlük, Lefke’de hali hazırda var olan önemli tarım ve turizm potansiyeline de büyük darbeler vurarak Lefke’nin ekonomik kalkınmasının önünü de tıkadı CMC. Dolayısıyla CMC, istihdam konusunda bölgeye önemli katkılar yapmak şöyle dursun, çevreye verdiği zararla birlikte mevcut tarım ve turizm potansiyelini de sekteye uğratarak, kalıcı bir istihdamdan bölge halkını mahrum bırakmıştır. İşin sadece ekonomik boyutudur bu. Lefke ve civar köylerde yaşayan, CMC’nin yarattığı sağlık sorunlarından ve bilhassa da kanser hastalığından muzdarip insanları düşündükçe, CMC felaketinin en acımasız yüzü de ortaya çıkıyor.

 

Tarih ibretlerle ve derslerle doludur. CMC’nin kuruluşundan 94 yıl sonra, 2011 yılında, Kıbrıs Türk Yatırım Geliştirme Ajansı (YAGA), Cengiz Topel Hastahanesi’nin de dahil olduğu bir alana, petrol dolum tesisi yapılacağını ve bu yatırımın çok iyi bir şey olduğunu; çünkü 285 kişiye istihdam sağlanacağını ve bu sayede bölgedeki işsizlik sorununa bir çözüm bulunacağını söylüyor! Bölgedeki tüm sivil toplum örgütleri ve bölge halkı ise bu yatırıma tamamen karşı. Bölge halkı CMC felaketinin yaralarını bile saramamışken, şimdi de karşılarına petrol dolum tesisi tehlikesi çıkıyor. Lefke’de bu yatırımdan memnun olan tek kişi ise, UBP’li belediye başkanı Mehmet Zafer. Sivil toplum örgütlerinin, yapılacak olan petrol dolum tesisinin getireceği zararları bir bir ortaya koymalarına cevap vermek yerine, Mehmet Zafer “ülkenin geleceği ile ilgili bir konuda, ülkeyi sivil toplum örgütleri yönetecek değildir” diyerek, “buranın ağası benim, bir tek benim sözüm geçer” anlayışında olduğunu bizlere göstermiş oluyor.

 

Şimdi gelelim petrol dolum tesisinin ardındaki hikayeye, ve bu tesisin kurulmasının yaratacağı tehlikelere:

 

1 – Petrol dolum tesisi, Lefke bölgesinin sahil köylerinden olan Gemikonağı’nda (Xero) kurulacaktır. Tesisin kurulması öngörülen alanda Cengiz Topel Hastahanesi, ve yüz yıllık efgalipto ağaçları bulunuyor. Petrol dolum tesisi kurulduğu takdirde yüz yıllık okaliptüs ağaçlarının kesilecek olması, tesisin yeşile, hem de tarihi değeri olan yeşile nasıl zarar vereceğini gösteriyor bize. Ayrıca, petrol dolum tesisinin işleyişi yüzünden, bölgedeki tarım potansiyeli de son bulacaktır. Petrol aktarılırken çıkacak olan buhar, havaya karışarak zehir saçacaktır. Bu da bölgede bulunan kanser sorununu çıkmaza sürükleyecektir. Son olarak, Cengiz Topel Hastahanesi, yıllardır bölge halkının kolaylıkla ulaşabileceği bir mesafede bulunan tek hastahanedir. Bu tesisin kurulması ile birlikte, hastahane Omorfo’ya taşınacaktır. İşin bir başka vahim yanı, YAGA’dan yapılan duyuruya göre, Omorfo’da özel bir hastahane kurulacak olmasıdır ki, bu da kapatılan Cengiz Topel Hastahanesi yerine Omorfo’da özel bir hastanenin kurulacağını düşündürmektedir. Özelleştirmelerin seri halde yaşandığı bu günlerde, bu kez de bir devlet hastahanesi tamamen kapatılıp, onun yerine özel bir hastahane açılması mı isteniyor ?

 

2 – Petrol dolum tesisi yatırımını kimlerin yapacağı ise bir sır gibi saklanıyor! Tesisin, hem yerli, hem de yabancı yatırımcıların ortaklığı ile kurulması öngörülüyor. YAGA’ya bu yatırımcıların kim olduğu sorulduğunda ise ‘’YAGA’nın yasasında gizlilik prensibi vardır’’ deniliyor! Öte yandan Mehmet Zafer’in verdiği yabancı şirket ismi de internetteki tüm taramalara rağmen ortada yok ! Herkesin gözü önünde bir oyun oynanıyor anlaşılan ve elbette bu oyunun altında gizlenmiş çok önemli çıkarlar vardır.

 

3 – Lefke bölgesi, birinci dereceden turistik bölgedir. Bu nedenle de, Lefke bölgesine turistik yatırım yapmak isteyenlere önemli kolaylıklar sağlanmaktadır. Lefke halihazırda, ekonomik olarak kalkınmak ve istihdam yaratmak için, çok özgün ve bol potansiyelli bir turistik bölgeyken, istihdam yaratmak gerekçesiyle petrol dolum tesisi kurulacağını söylemek büyük bir çelişkidir. Zira bu tesis, Lefke bölgesinin turistik yatırım potansiyelini acımasızca yok edecektir. Hatta YAGA’nın kendisi bile Lefke bölgesinde çeşitli turizm yatırımlarını teşvik etmiştir ve bu yatırımların pek çoğu da hayata geçiş sürecindedir. Bunların hayata geçmesi, yüzlerce insan için istihdam edilme şansı doğuracaktır. Örneğin petrol dolum tesisinin yapılması öngörülen yerin sadece dört kilometre ötesinde, Gaziveren köyünde bir balıkçılık tesisi kurulacak. Bunun yanında, Bağlıköy’ün, Karmi benzeri bir eko-turizm bölgesine dönüştürülmesi planlanıyor. Lefke’ye bir sağlık turizmi tesisi kurulması planlanıyorken, yine Gaziveran yakınlarında bir turistik eğlence tesisi yapımına başlandı.Turistik potansiyelin yanında, bilinmektedir ki bu bölge, ülkedeki tarımsal üretimde de önemli bir yer tutmaktadır. Çevreye ve insan sağlığına büyük zarar verecek olan petrol dolum tesisi kurulursa, nasıl olacak da sağlık turizmi, eko-turizm, tarımsal üretim yapılabilecek bu bölgede ?

 

4 – YAGA’nın bir önceki direktörü Ayşe Dönmezer, yapılması öngörülen petrol dolum tesisine karşı çıkmış  ve petrol dolum tesisinin hem çevreye, hem de insan sağlığına kabul edilemeyecek boyutlarda zarar vereceğini belirten bir rapor hazırlamıştı. Geçtiğimiz senenin Eylül ayında ajanslara düşen kısa bir haberde, Ayşe Dönmezer’in  ‘’uygun olmayan bir yatırıma onay vermesinin istenmesi’’ nedeni ile istifa ettiği duyuruluyordu. Ne hikmettir ki, Dönmezer’in yerine gelen yeni YAGA Direktörü Derviş Besimler, bir anda petrol dolum tesisinin yılmaz savunucusu haline gelmiştir ve yatırımın gerçekleşmesi için bölge halkını manipüle etmeye çalışmaktadır.

 

5 – Petrol dolum tesisinin ısrarla Gemikonağı Koyu’na yapılmak istenmesi de işin bir başka tuhaf boyutu. YAGA Direktörü bu durumu şöyle açıklıyor : ‘’Burası uluslar arası bir liman statüsü taşımaktadır. Herhangi bir yere uluslararası liman izni almak çok kolay değildir.’’

Uluslararası tanınmışlığı olmayan KKTC’de, uluslararası izni bir mazaret gibi öne sürmek büyük bir çelişkidir. Örneğin 2005 yılında, Gazimağusa Limanı’na uğrayan Rus gemi kaptanı, bir yıl sonra Larnaka Limanı’na yanaştığında tutuklanmış ve 45 günlük hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu da, ‘’uluslararası izin’’ mazaretinin, KKTC için ne kadar geçersiz bir bahane olduğunu göstermektedir.

 

6- Şimdilik gündemde sadece petrol dolum tesisi olsa da,  bölge halkında ve sivil toplum örgütlerinde, petrol dolum tesisinin arkasından petrol rafinerisinin ve onun arkasından da bir tersanenin geleceği, bölgenin bir hurdalığa çevrileceği ve bölgeye binbir çeşit atık getirilebileceği haklı endişesi de vardır.

 

Açıkça görülmektedir ki, bu petrol dolum tesisi, ağaçları katledecek, ekolojik dengede ve atmosferde büyük tahribatlara yol açacak ve insan sağlığına önemli zararlar verecektir. Bunun yanında, sermayenin vaat ettiği tek şey olan ‘’istihdam’’ konusunda da sınıfta kalacaktır bu tesis. Zira tesisin öngördüğü 285 kişilik istihdam (ki bunun bile abartılı bir sayı olduğu söylenmekte), bu tesisin yapılması ile birlikte zarara uğrayacak olan sağlık turizmi, eko-turizm gibi yatırımlarla birlikte oluşacak önemli istihdam potansiyelinin çok altındadır. Ayrıca ekoljik dengenin bozulmasından dolayı zarar görecek olan tarım sektörü de hesaba katıldığında, durumun vahameti artacaktır.

Belli ki bu tesisin tek amacı belli çevrelere ekonomik rant sağlamak, hükümete de siyasi rant sağlamaktır. Ekonomik ve siyasi rantın kaymağını kimin yiyeceği kesin olmasa da, büyük ölçüde duyumlar alındı. Ancak bölgedeki sivil toplum örgütleri, isimlerden tamamen emin olduklarında açıklayacaklarını söyledikleri için, onların bu kararına saygı gösterip, dolaşan isimleri şimdilik ifşa etmeyeceğiz. Yine de belirtelim ki, ülkenin siyasi yapısının en tepesindeki isimlere ve yerli mafya-sermayenin kirli ilişkilerine kadar uzanan bir ağ var ortada.

Bizler de Baraka Kültür Merkezi olarak takipte kalmaya ve bu tesisin yapılmaması için elimizden geleni yapmaya hazırız!

Celal Özkızan, Burak Kurtcebe, Ceyda Alçıcıoğlu