SAĞLIK HAKTIR SATILAMAZ

 

İşbirlikçi UBP hükümetinin, dıştan aldığı talimatlar doğrultusunda kendi halkına reva gördüğü eziyetlere bir yenisi eklendi… Özelleştirmeler, taşeronlaştırmalar, güvencesiz çalıştırma, yoksulluğa mahkum etme, emeklilik yaşının arttırılması, hakaret, baskı, dinsel gericilik, polis şiddeti ve şimdi de kamusal hizmetlerin piyasalaştırılması…

Devlet hastanelerinde verilecek sağlık hizmetlerinin piyasaya açılarak fiyatlandırılması kabul edebileceğimiz bir uygulama değildir. Sağlık hakkı temel ve evrensel bir haktır ve her insanın eşit, kaliteli ve ücretsiz sağlık hizmeti almaya hakkı vardır.

Bir yandan özel sağlık kuruluşlarına yüzbinlerce liralık hibeler, katkılar yapılırken diğer yandan kamusal sağlık kuruluşlarının ücrete tabi kılınması sermeyenin neo-liberal saldırısının bir parçasıdır. Ülkemizde bu saldırı, aynı zamanda göçmen düşmanlığı ile bezeli bir ırkçılıkla uygulanmaktadır. “Nasıl olsa hastaneden biz yararlanmıyoruz” söylemi altında göçmenlerin ve aslında hastaneden yararlanmak dışında şansı olmayan onbinlerce sigortalı, yoksul vatandaşımızın hakları bir gecede buharlaştırılmak isteniyor.

Bu ilk kez karşılaştığımız bir uygulama değildir. 1980’li yıllardan itibaren neo-liberal sermeye saldırısı tüm dünyada üretimin özelleştirilmesi, hizmetlerin ise piyasalaştırılması yöntemlerini uyguladı. 2000’li yıllardan sonra hükümet olan tüm işbirlikçi partiler de sağlık ve eğitimi sermeyenin tabağına meze yapmak için canla başla çalıştı. Geçtiğimiz hükümet döneminde gündeme getirilen Genel Sağlık Sigortası saçmalığı hala aklımızdadır. Özellikle sağlıkta temizlik, güvenlik ve yiyecek hizmetlerinin taşeronlaştırılması aracılığı ile sermayeye kamunun kanını emecek alanlar yaratıldığını hepimiz hatırlıyoruz. Bu yüzden işbirlikçilere karşı mücadele ederken, aslında bu işbirlikçilerinin ve tabi onların dışardaki ustası TC’nin tüm yaptıklarının sermeye ideolojisinin emek düşmanı karakterinden beslendiğini akılda tutmak gerekmektedir.

Sermayenin saldırısına karşı, halkımızın sağlık, eğitim, ulaşım, barınma, çevre, enerji, iletişim ve barış içinde yaşama haklarını savunmaya devam edeceğiz. Tabiplerimizi ve sağlık personelimizi işbirlikçi hükümetin anayasaya aykırı bu uygulamasına uymamaya çağırıyoruz. Kıbrıslı Türk halkı bu insafsız uygulamaya karşı tepkisini sağlık emekçilerine yöneltmemelidir. Tepkimizi sermeye partilerine ve onlara talimatlar veren emperyalizmin üllkemizdeki taşeronu TC Devletine yöneltmeliyiz.

Ücretsiz, kaliteli ve eşit sağlık hizmeti alma hakkımız için mücadelemiz artarak sürecektir.

Kendi halkının sağlığını satılığa çıkaranlar, yaptıklarının yanlarına kar kalmayacağını bilmelidirler…