“Tükeniş Güzergahı”nız Size Kalsın, Biz “Sanat ve Direniş”i Alalım!

Sayın Ümit İnatçı,

inatci_makale10 Şubat Pazartesi tarihli Realist Gazetesi’nde yer alan “Arabahmet Kültür Evi” başlıklı yazınızı, kültür-sanata kıymet verdiğinizi ve sol değerlere itibar ettiğinizi sandığımdan dolayı hayretler içerisinde okudum. Belediyeye, yani tüm beldeye, yani bütün Lefkoşalılara ait Arabahmet Kültür Evi’nin GAÜ’ye verilmesine karşı direnen örgütlü bir kişi olarak, isim vermeseniz de yazınızda bizlerden ve Baraka’dan bahsettiğinizi  anlamaktayım. Bu nedenle bu cevabi yazımı da köşenizde yayınlamanızın basın etiğinin bir gereği olduğuna inanıyorum.

 

 

Nazen Şansal- Baraka Kültür Merkezi Aktivisti

 

“Tükeniş Güzergahı”nız Size Kalsın, Biz “Sanat ve Direniş”i Alalım!*

Son yıllarda  bizi çepeçevre saran bir dalga var…

Sosyal bir varlık olmak, insan kalmak için sahip olmamız gereken şeylerimizi elimizden alıp piyasaya açan; eğitimi, sağlığı, kentsel alanları, sanat kurumlarını önce gözden çıkarıp, kendi haline terk edip sonra sermayeye sunan bir dalga bu…

Son yıllarda bizi çepeçevre saran bir dalga var…

Sınıfımızın, safımızın farkına varmak, herkesin insanca yaşamasını istemek için bakmamız gereken pencereyi puslandıran; bir yandan farklılıklarımızı, sosyoekonomik katmanlarımızı ortaya koyarken öte yandan toplumu iyiye götürecek, çatışmasız ortak bir irade varmış, olabilirmiş gibi sunan bir dalga bu…

Bahsettiğimiz ilk dalga, halkın elinden aldıkça bir şeyleri, ikinci dalganın tesirindekiler meşrulaştırırlar bunun teorik zeminini… Direnenleri beğenmez, anlamsız bulurlar sınıf çelişkisini. Kendi kaleminin ucunu dahi karanlıktan kurtaramayan bu tür “aydın”lar, bilerek veya bilmeyerek sermayenin safında yer alırlar.

Neden mi bunları yazmak ihtiyacı hissettim? Şu Arabahmet Kültür Evi meselesi…

Bir yandan Baraka Kültür Merkezi’nin, duyarlı sanatçıların ve kültür sanata sahip çıkan kişilerin  tepkileri sürerken öte yandan, aydın-sanatçı kimliğiyle tanınan Ümit İnatçı, Arabahmet Kültür Evi’nin özelleştirilmesini açıkça savunabiliyor. Bunu yaparken de ne sermaye ile toplumsal çıkar çelişkilerini ne de bir kamu üniversitesi sayılabilecek DAÜ ile tamamen özel bir şirket olan GAÜ’nün farklılığını görüp ortaya koyuyor. Kim bilir, belki de duygu ve sezgilerin bile matematiksel bir hesabı olduğunu söylerken, sahiplenici tepkilerin altında bencillik ararken kendine ayna tutuyor. Oysa Arabahmet halkındır diyenlerin hesabı kitabı, duygusu aklı belli; onlar tüm dünyadaki yol arkadaşları gibi kamusal olanın tasfiyesine ve bunun yaratacağı, sadece sermayeyenin bakış açısıyla sınırlı, çerçevesi çizilmiş bir özgür alan bırakan yeni kültüre karşı direniyor. Tıpkı Roma’da Teatro Valle’yi özelleştirmeden kurtaranlar veya Gezi Parkı’nın AVM’ye dönüştürülmesini engelleyenler gibi…

Sayın İnatçı, bizim sınıflı toplum olarak tariflediğimiz, toplumun değişik sosyoekonomik katmanlardan oluştuğunu ortaya koymakla birlikte hepimizi tarifsiz ve çelişkisiz bir “biz”in içine dahil ediveriyor. Kar güdüsüyle hareket eden, çalışanlarına haklarını vermeyen, bilgiye meta, öğrencilere müşteri olarak bakan özel bir üniversieyi bu toplumun bir kurumu ilan etmesi, bakışındaki puslanmanın ta kendisi. Var olan çürümüş devlet yapısındansa özeli tercih eder hale gelmek, bu iki seçenek(sizlik) arasında sıkışmak gibi bir ufuksuzluğa mecbur muyuz? Sosyal sorumluluk safsatasıyla cebini doldurmanın derdinde olan, işine gelince güler yüz gösterip işine gelince sivri dişlerini çıkaran patronları savunmakla, halka değil patronlara hizmet etmeyi yeğ tutan devleti onaylamaktan başka yollar da yok mudur? Arabahmet Kültür Evi’nin Belediye yönetiminde kalmasını, eşitlikçi, katılımcı ve demokratik bir anlayışla farklı sanat gruplarına ev sahipliği yapmasını isteyenlerin ve bunun için Belediyeye açık çek verenlerin yaptığı bu değil de nedir?

Sınıfının doğal ve zorunlu eğilimi olarak karına kar katmak düşüncesiyle, üretim, paylaşım ve dayanışmayla kendimizi gerçekleştirebileceğimiz alanlarımıza göz diken egemenleri de halka dahil etmek, hepimizin, çatışmadan ortaklaşmacı bir toplumsal davranış sergileyebileceğini iddia etmek ya kapitalizmi hiç anlamamak ya da yeni moda aydın tavrıyla güçlünün yanında yer almanın meşru zeminini yaratmaktır.

“Halk kim? Üç beş beleşçi mi?” diye soruyor sayın İnatçı, ne yazık ki tükeniş güzergahında ilerlerken… Halk, beleş olarak pek çok hakka sahip olması gereken ancak neoliberal dönemin faturasını sürekli ödemek zorunda bırakılanlardır. Arabahmet Kültür Evi meselesinde halk, sanat kurumlarını ve kültür sanat algısını sermayeye teslim etmemek için direnenlerdir. Sanat ve direniş diyenlerdir…

 

* “Tükeniş Güzergahı” Ümit İnatçı’nın bir şiir cd’sinin, “Sanat ve Direniş” ise bir kitabının ismidir.