AİLE YASASI İLE İLGİLİ MECLİS’E SUNDUĞUMUZ GÖRÜŞ

1

Aile (Evlenme ve Boşanma) Yasası’nda yapılması tasarlanan değişiklikle ilgili 26 Mayıs 2015 tarihli Meclis Komitesi’ne katılarak verdiğimiz görüşü kamu oyuyla da paylaşıyoruz.

“Aile”, bugünkü haliyle, kadını tahakküm altına alan ve dışarıda çalışsa da çalışmasa da, ev içi iş yüküyle boğarak eve hapseden bir kurumdur. Ailede, kadının yeri kocasının yanı, evinin mutfağıdır. Kadının ailedeki en önemli rolü çocukların ve yaşlıların doğal bakıcısı olmasıdır.

Kapitalist sistemin devamında önemli bir payı olan “aile” olgusu, toplum tarafından kutsandığından ve devlet tarafından da özel alan olarak algılandığından, şiddeti de görünmez kılmakta, gizlemektedir.

Tüm bunların bir yasayla değişmesi elbette olanaklı değildir ancak yine de Aile Yasası’nın kadınlar lehine, eşitlik ve adalet temelli değiştirilmek istenmesi olumlu bir adımdır. Hatta kadınlar olarak, ataerkil sistemden alacaklı olduğumuzdan, eşitlikten bile fazlası istenmelidir.

2

Meclis’in gündemindeki Yasa Önerisi, kadın ve çocuk hakları anlamında iyileştirmeler getirmek üzere hazırlanmış, genel olarak olumlu bulduğumuz bir yasa önerisidir. Aile kurumunun sürdüğü veya boşanmayla sonlandığı hallerde kadınların yaşadığı mağduriyetleri bir nebze olsun azaltma amacı taşıyan bu Yasa Önerisini destekliyoruz.

Bununla birlikte Yasa Önerisinin bazı önemli eksiklerine de değinmek isteriz:

– Önerinin 7. maddesi ile değiştirilen esas yasanın 10. maddesinin 2(B) fıkrasında, evlenmek için verilecek belgelerden biri de kadının hamile olmadığını ispatlayan belgedir. Bu durumda bir kadın hamileyken evlenme yasağı getirilmiş olmaktadır. Oysa bir kadın hamile olarak da evlenebilir. Çocuğun hakları ve babasının saptanabilmesi bakımından gereken düzenleme yapılarak hamile bir kadın da, evleneceği kişinin bilgisi dahilinde evlenebilmelidir. Bu noktada, bu Yasa Önerisi’nin konusu olmamakla birlikte konuyla bağlantılı olduğundan burada da vurgulanmalıdır ki; diğer yasalarda da değişiklik yapılarak “gayrı meşru” çocuk kavramı kaldırılmalı ve evlilik içi veya dışı doğan tüm çocuklar miras ve diğer tüm haklar bakımından eşit olmalıdır.

– Önerinin 18. maddesi ile değiştirilen esas yasanın 33. maddesi, çocukların yurt dışına çıkışını düzenlemektedir. Mevcut yasada sadece boşanmış kişilerin çocuklarının yurt dışına çıkışı kurala bağlanmışken, öneri ile evli çiftlerin çocuklarının yurt dışına çıkışı da belli izin ve kurallara bağlanıyor. Çocukların hak ve menfaatlerini korumak bakımından olumlu olan bu düzenlemenin, yasanın başka bir bölümünde yer alması gerekmektedir. Zira yasanın bu bölümü, hem başlığından hem de içeriğinden görüleceği gibi boşanmayla ilgilidir. Dolayısıyla bu madde, evli kişilerin çocuklarını da kapsadığından artık bu bölümün değil çocuklarla ilgili bölümün konusudur. Çocuk hakları bakımından doğru okunup doğru yorumlanabilmesi için boşanmayla ilgili bölümden çıkarılıp çocuklarla ilgili bölüme aktarılmalıdır.

– Önerinin 19. maddesi ile değiştirilen “Evlilik Birliği” başlıklı esas yasanın 34. maddesinde “eşler, ev ve çocuklarla ilgili sorumluluklarda, ev içi emeğin eşit ve adil paylaşılmasına ve birbirleriyle olan ilişkilerine özen göstermeyi kabul etmiş olurlar” kısmının eklenmesi, kadınlar bakımından avantajlı. Ancak buraya yaşlılar da eklenebilir çünkü kültürümüzde, toplumsal cinsiyet rolleri gereği yaşlı bakımı da sadece kadınların görevi olarak görülmektedir. Ayrıca bu maddeyle ilgili daha önemli bir önerimiz de; evlilikle ilgili sorumluluklarını yerine getirmeyen tarafa mahkemenin yaptırımlarını düzenleyen bir sonraki paragrafta da bu ifadelerin yer almasıdır. Şöyle ki; bir sonraki paragraf, evlilikle ilgili sorumluluklarını ihmal eden eşi mahkemenin uyarmasını ve sorumluluklarını yerine getirmemekte ısrar ederse tazminat ödetmesini düzenliyor. Bu paragrafta, eşlerin evle, çocuklarla ve yaşlılarla ilgili sorumluluklarını ve bilhassa ev iç emeğin eşit ve adil paylaşımı konusundaki sorumluluklarını ihmal etmesi konusu da vurgulanmalıdır. Böylece ev içi emeği tamamen kadına yıkan kültür bir nebze olsun değişmeye zorlanacaktır. Mahkeme, ev işlerini ve çocuk ya da yaşlı bakımını paylaşmayan kocaya tazminat ödetebilecektir.

– Sadece cinsler arasında değil sınıflar arasında da eşitlik ve adalet sağlanabilmesi bakımından önemli bir önerimiz de şudur: Yasa Önerisinin 22. maddesiyle esas yasaya eklenen 36A maddesindeki adli yardım, sadece koruma emri içindir. Oysa boşanma, nafaka, velayet ve benzeri konular için de mahkemeye başvurmak isteyen kadınlara adli yardım yapılmalıdır. Çünkü avukat ücretleri ve mahkeme harçları, yoksul veya orta gelirli bir kadın için ödenemeyecek miktardadır. Aksi halde parası olmayan bir kadın bu yasadan yararlanamayacak, örneğin ev içi şiddete katlanmaya devam etmek zorunda kalacaktır. Ve kadın ile erkek arasında eşitliği sağlamayı hedeflerken, zengin ile yoksul arasındaki eşitsizlik görmezden gelinmiş olunacaktır.

3