ARGASDİ SAYI 38’İN BELLEK SAYFASINDAN ‘CHE’YLE İLGİLİ BİR YAZI

cheAhmet Karakaşlı

Karakasli.ahmet83@gmail.com

Ernesto ‘Che’ Guevara

 

Peşinden gidecek cesaretin varsa, bütün hayaller gerçek olabilir!

Ernesto ‘Che’ Guevera

Che Guevara… Hayallerini satmayanların, umudunu tüketmeyenlerin yoldaşı, sol yanımızda atan devrimci ruhun ta kendisi…

14 Haziran 1928  yılında Arjantin’de dünyaya  gelen, neredeyse Güney Amerika’nın bütün halklarıyla kucaklaşan, sonrasında kendisine “commandante” sıfatı kazandıracak efsanevi Küba devrimini yoldaşlarıyla birlikte gerçekleştiren Che, mücadeleci  yaşamıyla tüm dünya devrimcilerinin hafızasında silinmeyecek şekilde kazınmış ve onun mücadeleci kişiliği gelecek nesillere her zaman ışık tutmuştur. Hayatı boyunca mücadele edeceği astım hastalığına rağmen, henüz küçük yaşta başarılı bir sporcu olmakta gösterdiği dirayet, aslında onun ilerideki mücadeleci ruhunun bir nevi habercisi niteliğindeydi. Tıp öğrenimi gördüğü esnada  eğitimine ara verip arkadaşı Alberto Granado ile çıktığı Güney Amerika yolculuğu onun hayatını değiştirecek bir farkındalığa pencere açtı.

Bu yolculuk sırasında halkların yoksulluğunu, açlığını ve  sömürüsünü yakından gözlemleyen Guevara, Latin Amerika’daki ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin tek çözümünün devrim olduğu sonucuna varmıştı. İlk devrimci deneyimini yaşadığı Guatemala sonrası, Kübalı devrimci arkadaşları vesilesiyle, Meksika’da Fidel Castro’yla tanışması, tüm dünyada yankılanacak bir devrimin de  başlangıcı oldu. Küba’ya doğru yola çıkan devrimci hareket, tüm zorluklara ve verilen tüm kayıplara rağmen umudunu yitirmeden, yoksul  ve ezilen halkın da desteğiyle diktatör Batista’yı devirmek için başlattıkları mücadeleden zaferle çıktı.

Che ve Fidel’in önderliğinde kurulan yeni hükümet, diktatör Batista idaresinde her anlamda kapitalizme esir olmuş ülkeyi, yeniden bağımsız ve  eşit bir ülkeye dönüştürmek için yola koyuldu.

Küba’daki sayısız başarısından sonra buradaki görevini tamamladığına inanan Che’nin, en baştan beri hayalini kurduğu devrimi  Güney Amerika ülkelerine yayma arzusu, onu bakanlık koltuğundan vazgeçirip, Bolivya’ya götürecek kadar güçlüydü. Çünkü Küba’nın kurtuluşu ona yetmiyordu. Onun arzusu bütün ezilen ve sömürülen halkların özgürleşmesi ve ülkelerinin bağımsızlığına kavuşmasıydı. İşte onu heyecanlandıran tüm bu düşünceler onu Bolivya’daki gerilla hareketine öncülük etmek için bir mücadeleye götürse de, girdiği çatışma sırasında Bolivya askeri güçleri ve CIA işbirliğiyle yakalanıp, sorguya çekilip öldürüldü.

Fidel, Che’nin ölümünün ardından Havana devrim meydanında hem kendi halkına hem de dünyaya şöyle seslendi: “Zafer hayalleri kuranlar aldanıyorlar. Bu ölümün onun düşüncelerinin sonu, taktiklerinin, gerilla kavramının, teorisinin bitimi olduğunu düşünenler çok yanılıyorlar.”

Che, bir devrimin ancak “yeni insanı” yarattığında gerçekleşeceğini öne sürüyordu.

Bizim de  hedefimiz, kapitalizmin  insanı yozlaştırdığı, her yönüyle etkisi altına aldığı günümüz dünyasında, okuyan, sorgulayan, üreten ve ben değil biz diyen “yeni insan” modelini yaratmak olmalıdır. Bu hedefe giden yol, yorulmadan, umutsuzluğa düşmeden örgütlü mücadeleyi büyütmekten geçer.

 

Kaynakça: Ernesto Che Guevera tarafından kaleme alınan “Bir Savaşçının Günlüğü”  ve “Motorsiklet Günlükleri” kitaplarından faydalanılmıştır.