ARGASDİ SU SAYISINDAN, TC’DEN SU GETİRME PROJESİYLE İLGİLİ AHMET ÖMER’LE YAPILAN ROPÖRTAJ: “DOĞA BU HESAPLARA UYUM SÖZÜ VERMİŞ DEĞİL”

Röportaj: Mustafa Keleşzade

Email: mustafa-keleszade@hotmail.com

12030769_10155948328400136_1594553282_nEgemenlerin “asrın projesi” olarak nitelendirdiği TC’den boru ile su getirme meselesi üzerine, İnşaat Mühendisleri Odası ve Mimar Mühendis Odaları Birliği eski başkanı İnşaat Mühendisi Ahmet Ömer ile bir röportaj gerçekleştirdik.

Boru ile su getirme projesi ne kadar süredir gündemde?

Yaklaşık 10 yıldır farklı şekillerde Türkiye’den su getirme projeleri gündeme getiriliyor. İlk etapta balonla su getirme düşünülmekteydi. Bir defa da denendi fakat gelip gelmediği dahi meçhuldür. Önceleri Profilo Holding adında bir şirket boru ile su getirmek için uğraştı. Fakat proje bu şirketten alındı.

Projeyi şu an kim yürütmekte ve projenin mülkiyet hakları kimde?

Şu an tamamen Türkiye’nin Devlet Su İşleri (DSİ)’ne  bağlı olarak proje yürütülmekte. Projenin mülkiyet hakları Türkiye Devleti’ne aittir. Resmi gazetede yayınlanan bilgilere göre, yapılan gölet; göletten denize, denizden karaya yapılacak tüm tesisler Türkiye Devleti mülkiyetindedir. Yapımını ise özel bir şirket, bir konsorsiyum üstlenmekte.

Su Türkiye’nin hangi bölgesinden getiriliyor? O bölgenin yeterli kaynağı var mı?

Suyun Anamur’un Dragon Çayı üzerinden alınıp, Alaköprü Barajı’na, oradan da adaya gönderilmesi teoride planlanıyor.  Barajın tüm suyu Kıbrıs’a gönderilmiyor. Baraj Anamur’da sulama yapmak amacıyla da kullanılacak. Ayrıca bir de HES (Hidro Elektrik Santrali) Anamur’da kurulacak. Türkiye su konusunda zengin bir ülke değil. Coğrafyası geniş olduğundan bazı aktarmalar yaparak sıkıntısını azaltıyor. Proje için yapılan hesaplarda suyun yeterli olacağı görülüyor. Fakat iklim değişiklikleri vardır. Yağmurlarda azalmalar var. Doğa bu hesaplara uyum sözü vermiş değil.

foto 1

TC Çevre ve Orman Bakanlığı’nın hazırladığı kktc Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı arasında yapılan işbirliği faaliyetleri broşüründen, sayfa 17

Boru ile su gelirse, adanın su sorununun çözümüne katkıda bulunacak mı?

Adaların doğal kaynakları çok sınırlıdır. Bu da sınırlı sayıda insanın adalarda yaşamasını getirir. Denge önemlidir. Son dönemlerde adanın kuzey ve güneyinde nüfus; turizm, tarım ve gelen göçlerle katlanmıştır. Bu da aküferideki suda azalma yarattı. Yağmur suyu yetersiz kaldı ve aküferilerdeki su, çekilen sudan daha az bir duruma geldi. Böylece çekilen su, Omorfo’da da gözlemlendiği üzere tuzlanmaya sebep oldu. Bu su gelirse tek faydası aküferideki suyun rahatlaması olacaktır.

Konsorsiyum projeyi nasıl finanse etmekte?

Projenin tahmini maliyeti yaklaşık 500 milyon dolardır. Konsorsiyum projeyi kendi kaynaklarından değil, dış kaynaklardan kredi alarak gerçekleştiriyor. Türkiye’de Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ile proje hakkında görüştüğümüzde kendisi de konsorsiyum oluşturulacağını, dış kaynaklardan kredi alınacağını dile getirmişti. Bu alınan borcun ise zaman içinde tüketiciden toplanılacağını söylemişti. Yani alınan borcu biz ödeyeceğiz.

500 milyon dolar az bir miktar değil, oluşturulan konsorsiyum neye güvenerek böyle bir yatırıma dahil oldu?

Böyle bir güven, alım garantisi ile gelebilir. Protokolde alım garantisi gibi bir madde görünmüyor. Zaten protokolde birçok eksiklik göze çarpıyor. Ancak Türkiye’de bakan projenin tüketiciye ödetileceğini benim de içinde bulunduğum ekibe nakletmişti.  Su dağıtımı şu an belediyelerdedir. Protokolde dağıtımın kimin üzerinden gerçekleşeceğine dair bir netlik yok. Mevcut durumda belediyelere su faturalarının ödenmesinde büyük sıkıntılar vardır. Suyu getirecek olan konsorsiyum, para toplamayı da kendi üzerine alabilir.

Gelen su bir fiyat artışı getirecek mi? Tarımsal üretime etkisi olacak mı?

Mevcut durumda su ile ilgili tek gider, bakım-onarım masrafları ve belediyelerin aldığı cüzi bir katkı payıdır. Gelecek su ile birlikte ise 500 milyon dolar ve faizini ödeme yükümlülüğü tüketicinin sırtında olacak. Gelen suyun tarımda kullanılması projede olmakla beraber, pek de mantıklı değil. Şu an su fiyatları düşük ve ona rağmen üreticileri kurtarmıyor. Gelen su daha pahalı olacak. Bu suyun tarımda kullanılması ve üretim yapılması maliyetleri daha da artıracak. Böylece üretilen ürünün de fiyatı artacak. Fazla bir katkısı olacağını sanmıyorum. Özel kuyusu olan üreticiye de “hayır sen kuyunu kullanaman, suyu bizden alman gerekir” demeleri de olasılıklar dahilinde. Sonuçta devreye rekabet girecek.

Boruları Omorfo’da, Lefkoşa’da tüm ana yollarda ve bölgelerde görüyoruz. Boruların mülkiyet durumu nedir?

Borular da tüm tesisler gibi Türkiye Devleti mülkiyetindedir. Protokole göre boruların olduğu yerlerin 30 cm (tarım alanı) altı izinsiz kazılamaz ve toprağın altı da Türkiye Devleti mülkiyetindedir. Bir elektrik, telefon hattı veya farklı bir altyapı geliştirme çalışması yapabilmek için devletin veya yapacak olan kuruluşun oluşturulacak bir komisyondan izin alması gerekir. Bu komisyonda da Türkiye Devleti’nden atanacak kişiler bulunacak. Yani Türkiye Devleti’nden izin almadan kazıp altyapı çalışmamızı dahi yapamayacağız.

foto 2

Karar numarası: K (2) 486-2011 – kktc ile TC arasında kktc’nin su ihtiyacının karşılanmasına ilişkin hükümetler arası çerçeve antlaşması Madde 2’den alınmıştır.

Yapım sırasında bir inşaat mühendisi olarak neler gözlemlediniz?

Yollar bir bütündür. Banketi ile beraber bir bütündür. Banketin kenarları kazılarak boru geçirildiği için banketin kazılıp sıkıştırılması imkansız hale gelir. Yağan yağmurların da etkisi ile yarın yollarda çökmeler oluşacak. Borular tarladan, derelerden, yollardan, banketten, asfalttan geçti. Uzun vadeli, planlamalı, bütünselliği olan sistemli bir iş olarak yapılmadı. Suyun yönetimini bize vermeyecekleri buradan dahi bellidir; boruların geçirileceği yer dahi bize sorulmamıştır. Yapım sürecinde de güvenliğe önem verilmiyor. Çamlıbel’den Yılmazköy’e çukurlar açıldı. İçine birilerinin düşebileceği hiç düşünülmeden uzun süre oraları açık bırakıldı. Yağmur imdadımıza yetişti de en sonunda dolmasın diye kapatmak zorunda kaldılar.

Konunun ekolojik boyutu nedir?

Proje kapsamında yapılan Geçitköy Barajı’nın bir faydası, bölgedeki hayvanların su içmelerini sağlayacak olmasıdır. Ayrıca daha önce de belirttiğim gibi gelecek olan su, aküferilerin eski seviyesine gelmesine yardımcı olacak ve bölgedeki iklimin yumuşamasını da etkileyecek. Ancak çalışmaların yapımı esnasında ekolojiye ciddi hasarlar da verildi. Birçok yerde zeytin ağaçları kesildi, dağdan taşlar koparıldı, yeni yollar yapıldı.

Kıbrıslı Türklerin bu suyu yönetebilecek kapasitesi var mı?

Yönetememek ayıp bir şeydir. Bir suyu yönetememek ayıp olur. Yönetebiliriz. Lakin, protokolde söylendiği ve göründüğü üzere bize yönetmek için herhangi bir teklif yok. Siyasiler kendi kendilerine gelin güveyi oluyorlar.  Su gelecek ve tüketici bu suyu ödeyecek. Yatırım yapan şirket karşılığını da kendisi toplayacaktır.

Siyasilerimiz şu an protokolü ilk defa okumuşlar gibi şaşırmış demeçler vermeye başladılar. Protokol 2011 senesinde yapıldı, bakanlar kurulundan geçti, meclise gitti, resmi gazetede yayınlandı neden o dönem tartışılmaya açılmadı? İnsanlara söz hakkı verilmedi? Bu protokol toplumun ilgili kurum ve kuruluşlarına inceletilmeli ve toplum tarafından tartışılmalıydı, böyle bir şey yapılmadı.

Proje için çeşitli tarihler verildi, hatta birkaç defa da açılış gerçekleştirdiler fakat hala açılmış değil. Sizce ne zamana proje sonuçlanır?

Önümüz kış. Kış aylarında çalışmalar yavaşlayacaktır. Bu su teorik olarak gelecek gibi görünüyor. Fakat bu işin bir de pratik boyutu var. Karada yürütülen boyutu tamamlanabilir. Lakin deniz ayrı bir olay. Proje ile denizin içinden borular geçiyor. Toplam 81 km’lik bir boru hattından bahsediyoruz. Daha önce hiç bu kadar uzun deniz altından boru hattı döşenmedi. Hele de Akdeniz gibi hırçın bir denizde. Mühendislik teori ve pratiğin uyumu ile oluşur. Hesaplamaları yapıldı ve denklemler kuruldu. Fakat denklemin bir parçası haline getirilen doğa hesaplanması çok zor bir denklem yaratır.

foto 3

TC Çevre ve Orman Bakanlığı’nın hazırladığı kktc Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı arasında yapılan işbirliği faaliyetleri broşürü, sayfa 22.