AKINCI’NIN ÖGÜTLERLE YAPTIĞI GÖRÜŞME HAKKINDA DEĞERLENDİRMEMİZ

akinci foto

Baraka Kültür Merkezi olarak, Cumhurbaşkanlığı’ndan almış olduğumuz davet üzerine, Mustafa Akıncı’nın çeşitli dernek, sendika, meslek örgütü ve demokratik kitle örgütleriyle gerçekleştirmiş olduğu “Sivil Toplumla Diyalog ve İşbirliği Toplantısı”na katıldık. Toplumun çok farklı kesimlerini bir araya getiren bu toplantıyla ilgili değerlendirmemizi halkımızla paylaşmayı görev biliriz.

Öncelikle, uzun yıllardır kapalı kapılar ardında yapılan Kıbrıs sorunu görüşmeleri hakkında, halkın temsil edildiği demokratik kitle örgütlerine, değil görüş sormak bilgi bile verilmediği düşünüldüğünde, Cumhurbaşkanlığı’nın böylesi bir toplantı düzenlemesinin katılımcılık anlamında önemli ve memnuniyet verici olduğunu vurgulamak gerekmektedir. Her ne kadar, verilen bilgiler basına yansıyanlardan çok daha özel ve detaylı olmasa da yüz yüze gerçekleştirilen, soru-yorum bölümüyle fikirlere ve eleştirilere açık olan bu toplantı, bir yandan Cumhurbaşkanı ve ekibinin örgütleri, diğer yandan ise örgütlerin birbirini daha iyi anlamasına vesile oldu.

Mustafa Akıncı’nın görüşmeler hakkında bilgi vermesinin ardından salonun söz almasıyla, son aylardaki toplumsal dinamiklerin söz konusu toplantıya da aynı şekilde yansıdığını gördük: Statükonun devamından yana, sağ siyasete göbekten bağlı kesimler sesini gür bir şekilde duyururken, barış yanlısı kesimler neredeyse görünmez olmuştu. Elbette “çözüm” yönündeki adımları destekleyen kesimlerde, demokratik ilkeleri gereği, herkesin söz alabilmesi için zaman kalması gailesi de vardı. O veya bu sebeple barış yanlılarının sesinin çıkmaması neticesinde, gerek toplantıda gerekse toplumun günlük algısında, sağın belirleyici bir konuma gelmesi tehlikesini gözlemlemekteyiz. Uzun yıllar sonra ilk kez bu denli örgütlü muhalefet yapan sağ siyasetin, Kıbrıs sorununun konuşulduğu her ortamı, manipüle etme, tedirginlik yaratma ve düşmanlık, milliyetçilik söylemlerini yükseltme çabası içerisinde olduğu bir gerçek. Kendilerinden farklı görüşlere tahammülü olmayanların, yıllarca bu ülkede barış isteyenleri “Rumcu”lukla ve “hain”likle suçlayanların, toplantı boyunca oldukça sert ve örgütlü bir şekilde Akıncı’yı ve görüşme sürecini eleştirdiğini gözlemledik. Milliyetçi, sağ, “anavatan”cı kesimlerin sessiz kalmadığı, konuşmaktan ve ideolojisini yaymaktan geri durmadığı bu dönemde, barış yanlısı kesimlerin yalnızca Akıncı ve yürüttüğü sürece güvenerek veya “bekleyip görelim” mantığıyla susmasını doğru bulmamaktayız. Bu özeleştiriyi bizim de bir parçası olduğumuz, soldan, emekten, barıştan yana toplumsal duruşa yöneltmeli ve sürece katkı ve eleştirilerimizi de ortaya koyarak daha görünür hale gelmeliyiz. Bu düşüncelerle ve kitlemizin merak edip bizlere sorduğu konulardan bazılarına cevap alabilmek gayesiyle toplantıda üç soru sorduk ancak hiçbirine yanıt alamadık. Cumhurbaşkanı’na yönelttiğimiz sorular şöyleydi: 1-Garantörlerin ve üslerin durumu ile ilgili bir değişiklik olacak mı? Barışa değil savaşa hizmet ettiğini düşündüğümüz garantörlerle ve üslerle ilgili bugün varılacak anlaşmada bir değişiklik olamasa bile, ileride halkların garantörlere ihtiyacı kalmadığını ortaya koyması halinde, bu durumu değiştirebilmenin, yeni devletin garantörsüz olarak varlığını devam ettirmesinin hukuksal zeminini bu anlaşmayla yaratmayı planlıyor musunuz? 2- Kıbrıs’ın kuzeyine Türkiye’den gelen ve Kıbrıslı Türk halkının bir parçası olarak geleceğini bu ülkede gören kişilerin yeni devlette hakları ne olacak? Vatandaşlık hakkını koruyacağını söylemektesiniz ancak bu konudaki talepleriniz kabul edilmezse nasıl bir yol izlenecek? 3- Mülkiyet konusunda objektif uluslar arası hukuk kuralları işletilirken ve buna göre belli kategoriler yaratılırken, büyük sermaye ile küçük mülkleri elinde bulunduran kişiler arasında bir ayırım yapılması düşünülüyor mu? Böyle bir ayırım yapılmaksızın mülkiyet konusunda her kişiye eşit yaklaşılması, objektif hukuk normlarına göre tutarlı görünse de hakkaniyet ve adalet ölçülerine göre doğru değildir.

Toplantıda da pekişen bir diğer gözlemimiz ise Sayın Akıncı’nın izlediği yöntem ve strateji üzerinedir: Akıncı’nın, Özdil Nami’nin müzakereci olarak atanmasıyla başlayan süreçte ve daha sonra farklı konular üzerine yapılan açıklamalarda kullandığı dil ve önem verdiği konuları değerlendirdiğimizde sağ kesimlere hitap etmeye ve bu kesimleri rahatlatmaya çalıştığı düşüncesine varmaktayız. Mustafa Akıncı’nın herkesin hassasiyetlerini gözetmek ve herkesin Cumhurbaşkanı olmak adına çıktığı yolda, yalnızca milliyetçi kesimlerin kaygılarını giderme çabaları bu toplantıya da yansımıştır. Toplantıda, statükonun devamından yana olan kesimlerin hassasiyetleri ve soruları üzerinde fazlaca durulurken örneğin bizim sorumuz yanıtlanmaya değer bulunmamıştır. Sayın Akıncı için çözümü hiç bir zaman desteklememiş ve desteklemeyecek kesimlerin eleştirileri mi, yoksa çözüm ve barış mücadelesine taraf olanların yaptığı eleştiriler mi daha önemlidir? Halkımızın müzakerelerle ilgili endişeleri ve hassasiyetleri olduğunun farkındayız ve bunlara önem vermekteyiz. Fakat halk içerisinde bugün büyüyen endişelerin kaynağının, bu toplantıda da vatan millet nutukları çeken, düşmanlığı körükleyen kesimlerin ortaya attığı manipülatif iddialar olduğu bilinmelidir. Akıncı’nın  çözüm ve barış yanlısı kesimlerin yapıcı katkılarına, eleştirel desteğine kulak kabartmak yerine, onları koşulsuz destekçisi olarak görüp sağdan onay almak üzere bir siyaset yürütmesi bizce kabul edilemezdir. Keza statükonun devamından yana olan sağ siyasetin çözüm ve barış aleyhindeki etki alanı, onları tatmin ederek ortadan kalkmayacaktır. Yıllardır barış isteyen örgütlerin, gelinen aşamada sokaktaki barış mücadelesini yükseltmesi gerekirken, Cumhurbaşkanı’nın da kendi zümresel çıkarlarını barışın önüne koyan kesimlere karşı halkın genel çıkarlarından ve barıştan taraf net bir duruş ortaya koymasını beklemekteyiz. Bu beklentinin gerçekleşmesinde de Akıncı’nın olduğu kadar, biz barış güçlerinin de sorumluluğu olduğunun farkında olarak, önümüzdeki süreçlerde, sağ ve milliyetçi kesimlerden çok barış güçlerinin sesinin gür çıkması için uğraşmaya devam edeceğiz.

Baraka Kültür Merkezi