ARGASDİ’NİN KIBRIS TARİHİ DOSYALI 41. SAYISINDAN LEZZETLİ BİR MAKALE: “UNUTMAYALIM, UNUTTURMAYALIM”

DSC03619-2-558-Widget_large

Aysu Diren

aysudiren@gmail.com

Kıbrıs asırlar boyunca birçok medeniyet görmüştür. Birçok topluluk, adamızda yaşamış ve her biri buraya kendi kültüründen farklı farklı özellikler bırakmıştır. Her ülkede olduğu gibi adamızda da yemek kültürü çok eski zamanlara dayanır. Geçmişte Kıbrıs’a daha çok Anadolu topluluklarının göç ettiği ve yerleşik hayata geçtiği söylenmektedir. Filistin, Mısır, Suriye, Lübnan vs. gibi ülkelerden de insanların adaya geldiği ve bir süre yaşadığı söylenmektedir. Bu ülkelerin yemek kültüründe bulunan ve geçmişten günümüze kadar gelen birçok ürün adamızda halen kullanılmaktadır. Örneğin adamızda yetiştirilen, tavuklu veya etli sebze yemeği olarak pişirilen molehiya yeme içme kültürümüze Arap kültüründen gelmiştir. Ayrıca adamız birçok imparatorluğun sömürgesi olmuş ve buraya gelen her imparatorluk adaya yeme içme kültüründen özelliklerini katmıştır. Özellikle bir süre adayı yöneten Bizans İmparatorluğu adanın kültürel yapısını etkilemiştir. Venedikliler, Lüzinyanlar, Araplar vb. birçok medeniyeti uzun süre içerisinde barındırdıktan sonra Kıbrıs, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve İngiltere’nin sömürgesi olmuştur.

1900’lü yılların başından itibaren Kıbrıs’ta doğum günü, düğün, sünnet gibi etkinlikler çok kalabalık kutlanır ve çok fazla miktarda yemek yapılırdı. Özellikle tavuk ve buğday ile yapılan herse bu gibi günlerde çok büyük bir kazanın içerisinde sabahtan akşama kadar pişirilir ve misafirlere sunulurdu. Aynı şekilde gollifa dediğimiz içerisinde; susam, badem, nar, kuru üzüm ve buğday bulunan, genelde tatlı olarak yılbaşı kutlamalarında yenilen ve bu gibi kalabalık etkinliklerde yer alan diğer bir geleneksel yiyeceğimizdir. Bayramlarda, ekmek kadayıfı, tel kadayıfı, şammali ve güllaç gibi tatlılarımızdan mutlaka bir tanesi her evde yapılıp misafirlere ikram edilir. Günümüz koşullarından dolayı çok fazla yapılmasa da yapılışı zahmetli kebap çeşitlerimiz vardır. Örneğin; kuyu kebabı ve hırsız kebabı (gleftiko). Bunların dışında meze olarak yenilen ve birçok insana garip gelen “gaynanmış veya yahni garavolli” dediğimiz dünyanın salyangoz olarak bildiği hatta Fransızların çok ünlü bir yemeği olan eskargot, yeme içme kültürümüzde büyük bir rol oynar.

Ülkemizde eskiden restoranlarda yeme içme kültürü fazla yaygın değildi. Özellikle köylerimizde halen insanlarımız Kıbrıs kültürünü yaşatmakta ve tanıtmaktadır. Fakat merkez şehirlerde aynı konu günlük hayatta tam olarak geçerli değildir. Toplumumuzun şu an içinde bulunduğu yoğun iş temposundan dolayı restoranlarda yeme içme kültürü fazlasıyla yaygınlaşmıştır. Bu yüzden insanlarımız kendi yeme içme kültüründen uzaklaşıp daha çok değişik tatlara yönelmiştir. Özellikle en çok duyduğum cümleler “Bugün lazanya(1) mı yesek?, Be gardaş geçenlerde bir t-bone steak(2) yedim inanaman mükemmeldi!, E yani şimdi baconlı, yumurtalı bir hamburgercik olsa yemezdik?” ve daha sayamayacağım bir çok buna benzer fikirler duyduğum doğrudur. Değişik tatlar denemenin yanlış olduğunu söylemiyorum; bu çok güzel ve doğal bir şey fakat bu gibi Avrupai yeniliklerden dolayı kendi yeme içme kültürümüzü unuttuğumuz da yalan değildir. Örneğin ben fajita(3) yemek yerine şeftali kebabını tercih edenlerdenim. Şeftali kebabı adamızın en ünlü yemeklerinden olmakla beraber isminin bir hikayesi vardır. Sokakta kebap yapan Ali Usta bu kebabı yapmış ve insanlar tarafından çok beğenildiği ve benimsendiği için bu kebaba “Şef Ali Kebabı” ismini vermiştir. Daha sonra zamanla kebabın ismi ağızdan ağıza değişerek “Şef Ali Kebabı”, “Şeftali Kebabı” olmuştur. Aslında kültürümüzün unutulmasında bir etken de kendi kültürümüzü tanıtmamamız ve kendi yeme içme kültürümüzle ilgili yeterli sayıda yemek kitabımızın bulunmamasıdır. Dünyadaki birçok ülke kendi yeme içme kültürünü ölesiye sahiplenmekte, tanıtmakta ve gerek kitaplarıyla gerek diğer yollarla unutulmamasını sağlamaktadır. Adamızda yok denilebilecek kadar az sayıda Kıbrıs’ın geleneksel tatlarını tanıtan kitabımız ve Kıbrıs mutfağı sunan restoranımız vardır. Ülkemiz ne kadar ambargo altında ve resmen işgal altında olsa da ne olursa olsun çabalamak ve kültürümüzü tanıtmak için mücadele etmeliyiz.

Yeme içme kültürümüzde daha sayamayacağım kadar çok yiyecek ve içecek vardır. Daha önce de bahsettiğim gibi kültürümüzü unutmamalı, tanıtmalı ve yaşatmalıyız. Yeni ve değişik tatlara ne kadar ilgi duyuyor olsak da unutmamalıyız ki ülkemizi tanımak isteyen insanlar da aynı şekilde bizim geleneksel yiyeceklerimize aynı ilgiyi duyuyordur. Olası bütün engellere rağmen tarihimizi ve kültürümüzü mücadele ederek ilerideki nesillere taşımalıyız.

(1)  İtalyan yeme içme kültüründe bulunan temel malzemesi makarna olan bir yiyecek.

(2)  Dananın sırt kısmında “T” şeklinde bulunan parça.

(3)  Sebzeli, et veya tavuk ile yapılan yanında çeşitli soslarla yenilen Meksika yemeği.