ARGASDİ’NİN 42. SAYISINDAN: “MEDYA ve ONUR”- Kamil İpçiler

penguenlerin ülkemizi ziyaret ettiği ve basın etiği tartışmalarının gündemde olduğu şu günlerde argasdi’nin “onur” dosya konulu 42. saysından bir yazı…

Kamil İpçiler

kamil.ipciler@gmail.com
medya ve onur 8Gramsci, iktidarı elinde bulunduran egemenlerin, kendi kültür ve etik değerlerini yaymak, konumlarını güçlendirmek ve sürdürmek için kitle iletişim araçlarını kullandıklarını belirtmektedir.Bununla birlikte medya, siyasi tercihler, kültür, algılama, yaşam biçimleri, ekonomik tavırlar üzerinde belirleyici olan ve kamuoyu oluşturma anlamında en etkili araçlardan bir tanesidir. Marksist felsefeci Althusser de medyayı, egemenlerin iktidarlarını baskıcı olmayan yöntemlerle korumalarında önemli bir araç olarak işaret etmektedir. Buna göre ordu, polis ve mahkemeler gibi baskı yolu ile iktidarı koruyan araçlardan farklı olarak, medya (tıpkı aile, okul ve din gibi) azınlığın çoğunluk üzerindeki iktidarını, çoğunluğun ‘rızasını’ sağlayarak korumaktadır. (1)
2013 yılında Türkiye’deki Gezi Direnişi, AKP iktidarının, ana akım medyayı tam anlamıyla baskı altına aldığı, medya patronlarını doğrudan tehdit ederek haber içerikleri üzerinde baskı kurduğu bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Gezi’den sonra devam eden süreçte de, hükümeti eleştiren gazeteciler AKP tarafından kovdurtulmuş, sansür ve otosansür yolu ile muhalif sesler bastırılmıştır. (1) Tam da bu noktada, teknolojik gelişmeler ve sosyal medyanın yaygınlaşması ile alternatif, onurlu bir medya adına olumlu bir durumdan bahsetmek mümkündür.
TV ve basılı bir gazete kadar ciddi bütçelere ihtiyaç duymadığından, iktidarın baskılarından daha az etkilenebilecek, alternatif bir medya kanalı açmak, sosyal medya ve internet gazeteciliği sayesinde mümkün hale gelmiştir. (Gel gelelim, Türkiye örneğinde sol siyaset ve Kürt hareketinin oluşturdukları alternatif medya da, bilişim suçlarını engellemek gerekçesi ile yapılan yasalarla iktidar tarafından ciddi şekilde baskı altına alınmıştır.)

Peki Kıbrıs’ın kuzeyinde durum nedir?
Ülkemizde medyanın genişlemesinin, doğru bilgilere ulaşmak isteyen halk kesiminde pek de mutluluk verici olmadığı aşikardır. Sayısı günden güne artan internet haber sitelerinin pek çoğu için herhangi bir etik değerden bahsetmek mümkün değildir. Yeni teknoloji ile medyanın genişlemesi, ve artık daha çok insanın medya araçlarını kontrol ediyor oluşu, onurlu bir medya alanı açma anlamında ülkemizde bazı örneklerle hayat bulmaya başlasa da olumsuz örnekler de hayli fazla…
Kıbrıs’ın kuzeyinde birçok medya kuruluşunun kendisine sponsor olan
şirketlerden taraf yaptığı (ve yapmadığı) haberlerle, bünyesindeki gazetecilerin haber yapma özgürlüğünü ve halkın haber alma hakkını kısıtladığı biliniyor.
Özellikle internette bulunan bazı haber sitelerinin, seçim dönemleri bazı siyasi partilerden aldıkları ciddi paralarla haber çizgilerini belirledikleri de bilinen bir gerçek…Yine son dönemde, ülkemizde bulunan Kürt öğrenciler aleyhinde kamuoyu oluşturma çabası ile faşist çevrelerden servis edilen, halk içerisinde korku ve panik yaratmaya yönelik haberler de ciddi bir problem olarak karşımızda duruyor. Birçok internet sitesi için motivasyon olarak ön planda duran şey maddi kazanç olduğundan, asılsız iddialarla haber yapmak (veya kendilerine servis edilen asılsız haberleri yaymak) itibar kaybı gibi bir endişeye de sebep olmuyor.
Olumsuz örnekler, tiraj gailesi ve hiçbir etik kaygı içermeyen haberlerle de çoğalıyor. Henüz yargılanmayan zanlılara yönelik tamamen popülist linç kampanyaları, araştırma gibi gereksiz (!) girişimlerde bulunulmadan yapılan haberler bunların başında geliyor.Olayın kendisine vurgu yapmadan, olay içerisindeki kişilerin etnik kökenini ön plana çıkaran haberlere ise her gün rastlamaktayız.Tecavüz ve kadına şiddet olaylarında kullanılan cinsiyetçi haber dili, kadınları daha da olumsuz etkilerken, gece kulüpleri ile ilgili eleştirel haberlerde bile kullanılan görsellerle kadın bedeninin pazarlandığı bu yerlere teşvik olduğunu görmekteyiz. Evet, “havaların ısındığını” ve “Rus turistlerin Türkiye’ye gelmeyeceğini” daha çok tıklanma gailesi ile seksist görsellerle sunan bir medyadan bahsediyorum. Stuart Hall ise bu olumsuz tabloyu, “medya içeriği, toplumdaki iktidar ilişkilerinin kabataslak bir haritasını oluşturmaktadır” diyerek açıklıyor. (2) Tüm bu olumsuzluklar ise halktan, Bilişim Suçları Yasası’nın geçmesine yönelik talepler yükselmeye başlamasına sebep oluyor ve alternatif, onurlu bir medya için başka bir tehlikenin çanları çalıyor.
Bilişim Suçları Yasası’nın, Türkiye örneğinde sol siyaset ve Kürt hareketinin oluşturdukları alternatif medya üzerinde iktidarın ciddi bir baskı kurabilmesinin önünü açtığı ortadayken, benzer bir yasanın burada da yürürlüğe girmesi durumunda, birçok ilerici kesim, farklı beklentiler kurulan bu yasanın ciddi olumsuzluklar doğuracağını vurguluyor. AKP iktidarına internet ortamında ‘beğenmediği’ haberi anında kaldırma yetkisi veren yasalar, farklı alanlarda yapıldığı gibi kktc hükümeti tarafından aynen kopyalanıp burada uygulamaya geçirilirse, medyanın iktidar kontrolünde daha da onursuzlaştırılacağına şahit olacağız.

Tüm bu olumsuzluklar arasında, onurlu bir medya nasıl mümkün olabilir?
Bilgiye ulaşıp onu enine boyuna incelerken tarafsız fakat iktidar, kamusal tartışmaların çerçevesini ve gündemini belirleyip ‘hoşlanmadığı’ konuları da kamu gündeminden uzaklaştırırken, emek mücadelesinden yana kendi gündemini oluşturabilecek onurlu bir medya mümkündür. Sendikasız çalıştırılmaya karşı duran, patronun billboard’u değil emekçinin sesi olan onurlu bir medya gereklidir! İdeolojik bir motivasyonla onurlu medya, cinsiyetçi ve ırkçı olmayan alternatif bir dil ile maddi motivasyonu en öne koyanların aksine sermayenin de iktidarın da üzerine gidebilecektir.Bu bağlamda bakıldığında onurlu bir medya, taraf olan bir medyadır. Onu onurlu yapan, ezilen halkın ve emeğin safında taraf olmasıdır.

(1) Medya ve İktidar: Hegemonya Statüko ve Direniş, Esra Arsan, Şavaş Çoban.
(2) Medya-İktidar İlişkilerinin Tarihsel Gelişimi, Yasemin İnceoğlu/Bianet