Argasdi’nin 43. Sayısında Mağusa İnisiyatifiyle gerçekleştirdiği “Kapalı Maraş” Ropörtajı: Suriçi Makus Talihini Maraş’la Yenecek

Emel Karagözlü Cicibaba

karagozluemel@gmail.com

 b8ba0f5c-fc0f-41db-9d5f-cafa13a5ca27Kapalı Maraş… Bu kelimeleri ilk kez duyduğumda kaç yaşında olduğumu tam olarak hatırlamıyorum fakat çocukluğumun çok meraklı bir dönemi olduğundan eminim. Zaten küçük olan adamızın kuzeyinde doğmuş ve barikatlar açılana kadar da ne annemin doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği Baf’ı, ne Lefkoşa’nın diğer yarısını, ne Limasol’un yol boyu uzanan güzelim sahilini, ne de güzel ülkemin geriye kalan güzelliklerinin hiçbirini görememiştim.

Kapalı Maraş hakkında ilk kez bir şeyler duyduğumda kafamda zaten güneyi eksik Kıbrıs yapbozumun bir parçasının daha da eksik olduğunu fark etmiştim ama yine de anlam veremiyordum. Adamın güneyiyle ilgili birçok şey duyup bir şekilde aşina olmuştum fakat Maraş kesinlikle buna dahil değildi. Bir türlü oturtamıyordum. Ben Maraş’ı Türkiye’nin bir ili olarak biliyorken Kıbrıs’ta da bir Maraş’ın varlığı kafamı allak bullak etmişti ve sonraki birkaç yıl Kıbrıs’ta da Maraş diye bir bölgenin olduğunu mantığıma yerleştirebilmek için çok çabalamıştım.

İşte tam bu noktada bir zamanlar Mağusamızın ayrılmaz bir parçası olan Maraş’ı biraz daha incelemek, neden bu duruma geldiğini öğrenmek ve siz okurlarla paylaşabilmek için bu sayı Mağusa İnisiyatifi aktivisti Dr. Okan Dağlı ile bir söyleşi gerçekleştirdim. Maraş’ın meşhur denizlerinde kendimizi Akdeniz’i şefkatli kollarına bırakacağımız günleri görebilmek dileğiyle…

Eksik bilenler, yanlış bilenler veya hiç bilmeyenler için sormak gerekirse Maraş neden kapalı?

Maraş 1974’teki savaşın bitmesiyle beraber yasal sakinlerinden tamamıyla arındırılarak askeri bölge kapsamına alındı. Etrafı telli bölge ile sınırlandırıldı. O günden beridir sivil insanlara kapatılıp sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolüne terk edildi.

Şu anda Kapalı Maraş içinde bulunan ordu evi ve yurtlarda, asker ve asker aileleri konaklamaktadır. Maraş içinde otelcilik ve diğer sosyal aktivitelere hizmet verecek şekilde de küçük bir tatil köyü yaratılmıştır.

 12d8c18a-ca31-4704-89a1-d3d5b4b16972

Maraş’ın kardeş şehri Mağusa, geçmişte Kıbrıs’ın ikinci büyük şehri iken şu an kuzeyin üçüncü kentine dönüştü. Kapalı bölge Maraş’ın, kapalı olmasının Mağusa’nın bu ekonomik ve sosyal gerileyişinde nasıl gibi etkisi oldu?

Mağusa yukarıda bahsettiğim savaşa yani 1974 yılına kadar gerek turizmde gerekse limandaki faaliyetler açısından tüm adanın yarısından fazla iş hacminin yaşandığı bölgeydi.

Mağusa, büyük bir tarihi ve turistik alanda dört bin yıllık geçmişiyle yani Engomi, Salamis ve Mağusa antik kentleri ve de Maraş’taki kumsal ve turistik tesisleriyle sadece Kıbrıs’ta değil tüm Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’nun turizmde lider kenti durumundaydı.

Liman ise adada gemilerin rıhtımına kadar yanaştığı, gerek ticaret gerekse turistik özellikleriyle tüm bölgenin çekim merkeziydi.

Mağusa, Maraş ve limanıyla beraber işsizliğin olmadığı, hatta tüm Karpaz ve Mesarya köylerindeki çalışan nüfusun büyük bir çoğunluğunun ekmek teknesiydi. 1974 sonrasında Mağusa limanı Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından illegal liman ilan edilmiş, liman askeri otoritenin kontrolüne devredilmiş ve bir kısmı tamamıyla askere bırakılmıştır. Ayrıca ülkede ve bölgede, üretimin ve ihracatın da azalmasıyla beraber şu an için geçmişteki rekabet üstü değerlerinin tümünü yitirmiştir.

Bununla beraber 1974 yılına kadar Mağusa’da gelişen nüfusa ve Maraş’taki turizme yönelik tarım ve küçük sanayi alanlarında üretimin tepe yaptığı bir kent vardı. Sulu ziraatta tüm yeşilliklerin yanında patates ve portakal gibi ürünlerin büyük oranda ihracatı da yapılmaktaydı. Meyve ve sebzeyle beraber, patates gibi ürünlerin işlendiği, meyve suları, çips gibi ürünlerin üretildiği fabrikalarla birlikte, Maraş’ta hızla büyüyen yapıya lojistik destek veren (deterjan, plastik şişe, kasa ve sandalye, koltuk, sünger, yatak vs) gibi küçük sanayi üretimi de yapılmaktaydı. Hatta 1974 savaşından sonra Sanayi Holding adı altında kamulaştırılan bu fabrikalarda bölgede binlerce kişi yıllarca iş bulmaya devam etmişti. Daha sonra gerek dışsal gerekse yapısal nedenlerden dolayı bu fabrikalar ya kapanmış ya da özel sektöre devredilmiştir.

Yukarıda saydığım tüm bu nedenlerden dolayı bölgemiz şu anda ekonomik ve sosyal alanda büyük bir gerileme yaşamaktadır. Sadece Doğu Akdeniz Üniversitesi, çok sınırlı ve özellikle kendi kampüsü içine kapanan yapısıyla bölgeye ciddi bir katkı yapamamaktadır. Bölgenin suni solunumla yaşayabildiğini söyleyebiliriz.

 IMG_3541

Mağusa kentinin özellikle tarihi anlamda kalbi olan ayrıca turistik de bir bölge olan Suriçi uzun zamandan beri adeta kaderine terk edilmiş durumda. Maraş’ın kapalı olması Mağusa, özellikle Suriçi’nin sosyal ve kültürel yaşamını nasıl etkiliyor? Tek faktör bu mudur yoksa başka faktörler de var mıdır?

Suriçi dünyadaki Ortaçağ kentlerinin en önemlilerinden bir tanesidir. Çok ciddi biçimde korunmuş, surları, katedral, kilise ve tüm anıtsal yapılarıyla geçmişin heybetini hala daha yansıtıyor. 1974 sonrası Suriçi kentindeki tüm dengeler alt üst olmuştur. Mağusa’da Kıbrıslı Rumların yaşadığı bölgelerin boşalmasıyla beraber Suriçi’nde yaşayan birçok Mağusalı, Kıbrıslı Rumlardan boşalan evlere veya daha sonra kent dışında yaptıkları evlere ya da sosyal konutlara taşınmıştır. Suriçi ciddi biçimde terkedilmiş, çarşı merkezi surların dışına kaymıştır. Liman çekim merkezi olmaktan çıkmış, limanda işleyen nüfusun azalması limana komşu Suriçi’ni de olumsuz etkilemiştir.

Bu arada Maraş’ın da insansızlaştırılmasıyla beraber turistik niteliğini de kaybetmiş bir tarihi doku hızla değersizleşmiştir. Kentin turistik aktivitesi dibe vurmuş, tarihi dokuya anlam yükleyen turizmin bitmesi, Suriçi’ni bir anda ıssız ve karanlık bir yapıya dönüştürmüştür.

Kapalı Maraş’ın insansız ve hayalet bir şehir olması, Suriçi’nin makus talihini yenememesinin en büyük sebebidir.

 

Mağusa İnisiyatifi’nin yaptığı tespitler doğrultusunda ortaya çıkan Mağusa-Maraş formülü nedir? Sizce bu formül Kıbrıs sorununa nasıl yön verecektir?

İnisiyatifimizin Kıbrıs sorununun çözülmesi için güçlü bir dinamizme ve ortak bir ekonomik alana sahip olunması gerektiğini tespit etmiştir. Bu potansiyelin de bölgemizde olduğunu düşünmektedir.

Mağusa İnisiyatifi, ayrıca yıllar boyu süregiden ve kendi statükosunu oluşturan müzakere sürecinin sadece liderlerin inisiyatifiyle ve mevcut metodolojiyle çözülemeyeceğini de düşünüyor. Her çözüm süreci yeni sorunlar ve anlaşmazlıklarla sonuçlanmaya adaydır.

Tüm bu kısır döngüyü kırmak için toplumların Mağusa bölgesinden başlayarak sosyal, kültürel ama en önemlisi ekonomik alanda işbirliğine başlaması gerekmektedir. Bunun için de sadece ada çapında değil, uluslararası toplumda da yankı bulan önerilerimizde hala daha ısrarcıyız. Mağusa Limanı illegal liman olmaktan çıkarılmalı ve AB gözetiminde uluslararası deniz ticaretine engelsiz tekrardan dahil edilmeli, Maraş BM gözetiminde yasal sahiplerine iade edilmeli, Mağusa Suriçi de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de önerisiyle UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilmeli ve restorasyonu için tüm uluslararası fonlardan derhal yararlandırılmalıdır.

Bu üç ayaklı formülün karşılıklı olarak iki toplumun her türlü iletişimine ve yakınlaşmasına ciddi katkı koyup, bölgedeki işsizliğe çare bulurken, sermayenin de işbirliğini sağlayacak ve siyasetin toplumları ayrıştıran, bölücü etkisini kıracaktır. Bölgede yaratılan ciddi bir ekonomik potansiyel, sosyal kültürel iletişimle beraber Kıbrıs sorununun çözümünde toplumları da devreye sokacaktır. Halkların Kıbrıs sorununun çözümünde tarihsel olarak devre dışında kalışı ve ortak hareket edememesi de böylelikle son bulacaktır.

 

Sizce Maraş konusunda Kıbrıs’ın güneyindeki sol ve ilerici örgütler neo-liberalizme ve radikal sağa karşı örgütlü ve ayakları yere basan bir mücadele verebiliyor mudur?

Maraş konusunda adanın güneyindeki örgütlerle ancak son 6 yılda ciddi temaslarımız oldu. Güneydeki sivil toplumun daha çok siyasetin gölgesinde kaldığı ve pek gelişmediğini söyleyebilirim. Özellikle bizlerin Mağusa’dan din, dil ve ulus farkı gözetmeksizin evrensel bir anlayışla ve enternasyonalist bir refleksle ortaya koyduğumuz düşünce ve eylemler Kıbrıslı Rumları da etkiledi. Onları siyasetin gölgesinden kurtarmış ve onlara gerçek bir sivil toplum olmayı hatırlattı. Beraber hareket etmek için bizlerle temas ettiler.

Bu arada İki Toplumlu Mağusa İnisiyatifi’ni oluşturup farklı bir boyutta mücadeleye devam etmeyi başardık. Orada binlerce üyesi olan sivil toplum hareketinin oluşumunun önünü açıp güneydeki Mağusa Kentimiz İnisiyatifi ile beraber hareket ettik.

Tüm bu çalışmalarımız adanın bütününde ve uluslararası medyada da yankı buldu.

Haziran ayı içinde University of Cyprus -Kıbrıs Üniversitesi- tarafından tüm adada kültürel ve toplumsal alanda yaptığımız çalışmalar nedeniyle de özel bir ödüle layık görüldük.