Halk İçin Halktan Yana- Mustafa Batak

Argasdi’nin bellek sayfasında bu sayıda, Türkiye’den yoldaş örgütümüz Halkevleri’yle ilgili yazımızı okuyabilirsiniz.                                    19 Şubat 1932: Türkiye’de Halkevleri kuruldu.

logoHalkevleri, karanlığın önüne aydınlık, gerici ve baskıcı tüm politikalara rağmen inatla ilerici bir güç olabilmeyi başaran, sanatıyla, eşitlikçi ve özgürlükçü anlayışıyla sokakta var olup faşizmin önünde dimdik duran demokratik taban örgütlenmesi, yani kendilerinin değişiyle halkın örgütü; halkın evidir.

Halkevleri cumhuriyet döneminin ilk yıllarında kuruldu. Halkın yanında halktan yana bir yol çizdiklerini ta o yıllardan görebiliyoruz… 1932 yılında Ankara’da ve farklı 14 ilde eğitim, aydınlanma, sanat, kadın ve engelli hakları savunusu savıyla yola çıktılar. Giderek Türkiye geneline yayılan ve halkta karşılık bulan pratiği, Halkevlerini; halkın gözünde başka, egemenlerin gözünde başka bir yere koyuyordu. Dönemin Türkiye’sinde konjunktürel dengeleri düşünerek geçmişe dönüp baktığımızda, ülkenin dört bir yanına kütüphane ve tiyatro salonu götürüp başta çocukları, sonrasında ise yetişkinleri sanatla buluşturmaları, devamında edebiyattan güzel sanatlara, spordan müziğe kadar birçok dalda faaliyet yürütmeleri başlı başına devrimci bir anlayıştır. Tam da bu nedenle takvim yaprakları ilerleyip ilk kez kapatılacağı 1951 yılına kadar gelindiğinde; 478 şube, 4322 halkodası ile 10 milyon 73 bin 153 kişinin okuma yazma öğrenmesini sağlamıştı bile…   

1950’li yıllarda emperyalizmin yakın coğrafyamızı da içine alan oyunları çerçevesinde kamplaşma yeniden tırmanıyor, birçok ülke taraf olmaya itilerek safını belirliyordu. Bu ortamda ABD’nin yanında durmayı tercih eden TC egemenleri, ülkede yükselen gerici güruha göz kırpıyordu. İlk kapatılışı bu döneme denk gelen Halkevleri sadece kapatılmıyor, mal varlığına el konup, bünyesinde yer alan tüm kitapları yakılıyordu.

Ancak hiçbir şey bitmiş değildi. Sonraları ‘‘başı dik al ak’’ olarak anılacak aydınlar tarafından 1963 yılında ikinci Halkevleri dönemini hayat buldu. Ancak ikinci dönem ilk dönemden farklıydı. Bu dönemde devlet desteği yoktu ve artık kendi öz değerleriyle ve yeni mücadele yöntemleriyle hareket edilmesi gerekiyordu. Bir diğer farklılık ise şehir merkezlerinden mahallelere taşınmasıyla yaşandı. Ancak bu yalnızca bir adres değişikliği değildi. Bu değişim aynı zamanda emekçi halkın arasında yer alan, gücünü sokaktan alan bir yapıyı da inşa etti. 1970’li yılların ikinci yarısı itibariyle artan şube ve üye sayısı bunun en somut örneğidir. Bir diğer örnek ise 1971 muhtırasında yaşanan kayıplara ve tutuklamalara rağmen sarsılmayarak yürüyebilmesidir. Özellikle 1960’lı yılların ikinci yarısına ve 1970’li yıllara mücadelesiyle damga vuran Halkevleri, artık öyle bir hal almıştı ki; 1980 darbesiyle yaşadığı ikinci kapatılma girişime rağmen bitmemişti. Yerleşen devrimci anlayışla darbe yıllarında tutuklanıp 1987 yılında beraat eden Halkevciler 3. diriliş dönemini resmen başlatmıştı… Belki koşullar daha zor ve imkânlar çok daha kısıtlıydı. Ancak inanç ve geçmiş yıllardan gelen deneyimle birlikte pekişen halk örgütü olma özelliğiyle mücadeleye devam ediyor, idealleri Halkevcilere rehber olarak günümüze kadar gelmesini sağlıyordu. Ancak 3. dönem sert ve hoyrattı. Kapitalizm artık dışsal bir olgu olmaktan çıkıp neo-liberalizmle içsel bir olguydu artık. AKP, Turgut Özal’dan aldığı bayrağı ‘‘ileriye’’ götürerek, eğitimi piyasalaştırıyor, sağlığı ve ulaşımı meta haline getiriyor, barınma ve çalışma yaşamı gibi hayati noktalarda insanları güvencesizliğe mahkûm ediyordu. Bu noktada “Halkın Hakları” sürecini başlatan halkevciler, AKP’nin kadın ve LGBT hakları, ekoloji ve engelli haklarıyla ilgili söylev ve girişimlerine karşı çıkıyor, geçen on yıllarda olduğu gibi bugün de eylemliliklerini sokağa taşıyor. AKP faşizminin yerleşmesine izin vermeyen ve evde, okulda, yolda, otobüste, işte, kadın bedeninde, doğuda, batıda, kısacası her yerde ve hayatın her alanında direnen yoldaş örgütümüz Halkevlerinin haklı mücadelesini selamlıyoruz.