Eylül toparlandı gitti işte Ekim filan da gider bu gidişle

 

Argasdi Sayı 48 Ön ve Arka kapak birlikteArgasdi dergimizin 48. sayısının okura sesleniş yazısı…

Pek de iyimser duyulmayan bu dizeler, Turgut Uyar’ın mutsuzluktan söz ettiği, sevgisinin acıdığı bir şiirinden. İyimser olmak zor zanaat şu günlerde; mutsuzluksa diz boyu belki de… Yeni bir eğitim dönemi başlarken, maddi-manevi her türlü sorun öğretmenlerin, öğrencilerin ve ailelerin gündeminde. Sağlık sistemimiz can çekişmede; iş yaşamı devam ediyor “modern” kölelikle; trafikte hala insanlar ölmekte… Fırsatı olup da yaz tatilinde yeni bir yer görenler, doğal yaşamdan kentleşmeye, ulaşımdan çevreye saygıya değin hemen her konuda ne kadar geri ve kötü durumda olduğumuzu anlatıp duruyor birbirine. Bardağın dolu tarafını görmek her zaman o kadar da kolay değil, düşünen, sorgulayan, itiraz eden, isyan eden bizler için… Gerekli de değil zaten.

Marksist edebiyat eleştirmeni Terry Eagleton’ın,Hani şu meşhur bardağın yarısını boş gördüğü yetmiyormuş gibi, diğer yarısının da tadı berbat bir şeyle dolu olduğundan neredeyse emin biri olarak, umut üzerine yazmak için biçilmiş kaftan değilim muhtemelen” sözleriyle başladığı “İyimser Olmayan Umut” kitabında ortaya koyduğu gibi: İyimserler değişimi gerekli görmezler çünkü iyi bir geleceğe duydukları (belki de boş çıkacak olan) inanç, şimdinin aslında pek de kötü olmadığına dair duydukları güvenden kaynaklanır. Bu nedenle de iyimserlik daha çok hakim sınıfların ideolojilerinin tipik bir unsurudur. İktidarlar, bizi, her şeyin yolunda olduğuna inandırmaya çalışmıyor mu? Çünkü iktidarlarının sorgulanmadan devam etmesi, iyimserliğin yaygın olmasına bağlı. Bazen iyimserlikten sıyrılmamız ve hatta umutsuzluğa kapılmamız, içinde bulunulan durumu gerçekçi olarak tahlil etmemizi sağlar ve daha isyankâr bir tavır geliştirmemize yol açar. Bu koşullarda umut, yarısı boş bardağın diğer yarısının da dolmasının olanaklarını araştırmak, dahası hangi koşullarda hangi oranda dolabileceği üzerine düşünmektir.(*)

Bu düşünme eylemi ötekilerle birlikte yapıldıkça; birlikte düşünenler,berikileri de yanlarına alıphayata karıştıkça; hayata karışanlar, hayatlarından umudu azaltanlara karşı çoğaldıkça, niceeylüller gelip geçer ama Aşık Veysel’in dediği gibi ne de olsa kışın sonu bahardır.

***

Çevre ve ekoloji konularında gerek ülkemizde gerekse tüm yerkürede yaşananlara baktığımızda “winter is coming” diyoruz bu sayımızda… Bir an önce harekete geçmez, sermayeye karşı radikal ve bütünlüklü bir ekoloji mücadelesi örmezsek, başımıza daha çok çoraplar örüleceğini anlatmaya çalışıyoruz dosyamızda. Sıcak gündemimiz, her geçen gün farklı bir yöntemle bizlere dayatılan Sünni İslamlaşma iken, Memleketin Ahvali’nde son üç ayda toplumun tartıştığı konulara mercek tutuyoruz egemen medyaya inat alternatif bir bakışla… Liselilerin, hele ki üniversite hazırlığında olanların stresleri, gelecek kaygıları, bu sistemi değiştirme arzuları yer alıyor Liseler Bizimdir sayfamızda. Okuyoruz, anlamak ve değiştirmek için kader diye alnımıza yazılanları; kah beğeniyor kah eleştiriyoruz ve kitap eleştirilerimizi sizlerle paylaşıyoruz. Geçmişimizden de öğreniyor, suyun bu denli kıymetli olduğu şu günlerde derelerimizi daha yakından tanıyoruz Argasdimizde…

Karanlığın erken çöktüğü şu kış döneminde, uyanık gözlerle şöyle bir etrafa bakmak bile iyimserliğinizi alıp götürebilir ama unutmamalıyız ki umut en son ölür!(**)

 

(*) Melike Uzun, İyimserliğin Banalliği, Birgün Kitap

(**) Yaşar Ersoy’un bir kitabının ismi