AKP, Kıbrıs’ta Ne Yapmaya Çalışıyor? – Mehmet Adaman

Argasdi dergimizin 48. sayısından gündem yazımız…

20131203_354410

Türkiye’de Turgut Özal öncülüğünde 1980’li yıllarda Türkiyeli halklara karşı başlayan neoliberal saldırı dalgasının Kıbrıs’a farklı bir boyutuyla da olsa ulaşması çok da geç olmamıştı. “Siz üretim yapmayın, biz size istediğiniz her şeyi göndeririz.” diyen Özal, Kıbrıslı Türklerin, üretimden koparılarak, Ankara’ya bağımlı asalak bir toplum haline dönüşmesi için ilk adımları atmaya başlıyordu. Önce halkın ağzını kapatmak adına Kıbrıs’ın kuzeyinde nispi (göreceli) bir refah sağlandı. Sonrasında fabrikalar ardı ardına kapatıldı, bolca memur kadrosu dağıtıldı. Sonuçta Ankara’nın istediği oldu ve Kıbrıslı Türkler her yönüyle Ankara’ya bağımlı bir yapıya büründü ya da büründürüldü. 2000’lerin başında ise Türkiye’de gerici AKP’nin iktidara gelmesinin ardından zaten üretimden koparılarak bir bacağı kesilen Kıbrıslı Türklerin, bir diğer bacağı da hedef tahtasına konuldu. Peki neydi bu? Bu, Kıbrıslı Türklerin AKP’ye göre “yetersiz” olan müslümanlığıydı. Kıbrıslı Türklerin dine bakışı ve laik yapısı AKP iktidarını fazlasıyla rahatsız etti.

AKP’nin Kıbrıs’taki Niyeti Ne?

AKP, zaten her dönemde Ankara’ya uşaklık eden kktc partilerinden kendisine işbirlikçiler bulmakta çok da zorlanmadı. Kıbrıslı Türkler, eskiden Kıbrıs’ta az da olsa görülen ve Kıbrıs’taki milliyetçiliğin beslenmesi için kullanılan Kuran kurslarının artık neredeyse her yerde ve bu kez daha farklı bir amaçla; dindar bir nesil yetiştirmek maksadıyla başladığına şahit oldu. Dönemin Başbakanı ve CTP Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer’in, Kuran kurslarıyla ilgili yapılan ve Kıbrıslı Türklerin laik yapısının AKP tarafından planlı bir şekilde bozulmaya çalışıldığı yönündeki eleştirilere “Ha Kuran kursu, ha tenis kursu…” diye cevap verdiğini ve bunun çok da önemli bir konu olmadığını ima ettiğini daha dün gibi hatırlıyoruz. Bugüne baktığımızda, konunun Soyer’in lanse etmeye çalıştığı gibi basit bir konu olmadığını artık çok net görebiliriz. Zaman içerisinde aşamalı olarak yasa dışı Kuran kursları artırıldı. İnsanların inandıkları dini çocuklarına öğretmek istemesi elbette ki normal sayılabilir ancak AKP’nin Kıbrıs’taki niyetinin ne olduğu düşünüldüğünde, ülkemizdeki Kuran kurslarının pek de böyle masumane olmadığını görmek zorundayız. Kıbrıslı Türkleri Sünni İslamlaştırma politikası Kıbrıs’ın kuzeyinde hızla yayılıyordu. Yine CTP döneminde Hala Sultan İlahiyat Koleji açıldı. İlahiyat Koleji’nin, Eğitim Bakanı Özdemir Berova’nın da katıldığı bu yılki mezuniyet töreninde bir öğrencinin yaptığı ve Kıbrıslı Türklerin yeterince müslüman olmayışından dem vuran, Kıbrıslı Türklerin laik ve din ile mesafeli yaşam tarzlarından şikayet eden, Osmanlıcılık vurgusu yapan ve nefret diline varan konuşması, söz konusu okulun ülkemizdeki misyonunu bir kez daha gözler önünde serdi.

Bugün artık kız ve erkekler ayrı şekilde Türkiye’ye “geziye” gönderilen ve beyinleri dini hurafelerle yıkanmaya çalışılan çocuklarımızı, Türkiye’de değişen ve gittikçe de gericileşen eğitim müfredatının Kıbrıs’ta da uygulanmaya başladığını konuşuyoruz. Geçtiğimiz yaz gündeme gelen “Koordinasyon Ofisi” anlaşması da bu planın önemli parçalarından biriydi. AKP, Kıbrıs’taki gençliği kontrol altına almak ve kendi istediği doğrultuda değiştirmek için yerli işbirlikçileri de kullanarak amacına ulaşmaya çalışmaktadır. Koordinasyon Ofisi’ne karşı özellikle gençlerin verdikleri mücadele, Kıbrıslı Türklerin AKP’nin muhafazakarlaştırma dayatmasına kolay kolay boyun eğmeyeceklerini de ortaya çıkarır.

Geçtiğimiz aylarda gündeme gelen Din İşleri Dairesi Değişiklik Yasa Önerisi’nin de AKP’nin Kıbrıs’taki halkları muhafazakarlaştırma projesinin bir parçası olduğunu bir kez daha vurgulamakta yarar görüyoruz. Söz konusu yasa önerisiyle, eğitim, sağlık, sosyal hizmetler, kadın sığınma evi gibi alanlardaki eksikliklere rağmen Din İşleri Dairesi personelinin sayısının 67’den 346’ya çıkarılmak istenmesi, gerçek amacın ne olduğunu gösteriyor. Ayrıca bu yasa önerisiyle şu an yasa dışı durumundaki Kuran kurslarının da yasallaşması hedeflenmektedir. Mecliste onaylanan yasayı Anayasa Mahkemesi’ne göndermek yerine Meclise iade eden ve yürürlüğe girmesinin önünü açan Cumhurbaşkanı Akıncı, bu anlamda halkta ciddi bir hayal kırıklığı yaratmıştır.

AKP’nin Kıbrıs’ta dindar bir nesil yetiştirme projesinin en önemli unsurlarından biri de kuşkusuz ki İlahiyat Koleji yanında diğer kamusal eğitim kurumlarıdır. Muhafazarkarlığı daha kolay yaymak için, eğitim, sağlık, turizm ve daha birçok alanda kendi sermayesini adaya taşıyan AKP’nin Atatürk Öğretmen Akademisi’nin kendi gerici sermayesine peşkeş çekilmesini arzu etmesi, Kıbrıslı Türkleri gericileştirme planının önemli hamlelerinden biri olarak görülebilir. Çünkü okullardaki öğrencilerin beyinlerinin yıkanması için, önce onlara eğitim verecek olan eğitimcilerin bilimden uzaklaştırılması gerekir. Bu sebeple AÖA’nın şu anki yapısı, bu plan için uygun değildir. AKP’nin buradaki en büyük hedeflerinden biri de öğretmen kadrolarına kendi istediği gibi bir şekil vermektir. Yobaz bir nesil yaratmak için bu onların açısından olmazsa olmazdır.

2-bin-ogrenciye-kuran-kursu-2012-07-07_m

Peki Biz Ne Yapmalıyız?

Önceleri yeterince Türk görülmeyen, şimdi de Sünni İslamlaştırma politikalarıyla yüz yüze kalan bizlerin bu ablukadan kurtulmak için direnmekten başka çaremiz yoktur. Kıbrıs’ın kuzeyinde anti laik ve muhafazakar bir toplumun yaratılmasını engellemek için AKP gericiliğiyle ve onun buradaki yerli işbirlikçi hükümetleriyle var gücümüzle mücadele etmek zorundayız. Kıbrıslı-Türkiyeli ayrımı yapmadan, geleceğini bu adada gören herkesle birlikte bu mücadelenin verilmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki kadını ezilmesi gereken bir meta olarak gören, bilim dışı hurafelerle dolu, insana saygısı olmayan bu anlayıştan bu ülkede en az Kıbrıslı Türkler kadar, göçmenler de zarar görmektedir ve görecektir. Kıbrıslı Türkler kendilerine giydirilmek istenen bu Sünni İslam gömleğini hiçbir zaman kabul etmeyecektir. Çünkü AKP’nin planı, bizleri dinle boyun eğdirerek, elimizde az da kalsa kendimize ait kurumlarımızı ve değerlerimizi; el değmemiş doğal güzelliklerimizi, kendi yandaş sermayesine peşkeş çekecektir. İşte bu nedenle, kendimizi ama en önemlisi de geleceğimiz olan çocuklarımızı AKP’nin neoliberal muhafazakarlaştırma politikasından kurtarmak zorundayız.