MOBESE DEĞİL SIĞINMA EVİ!

Minerva, Patria ve Maria… Dominik’te yaşamış Mirabal ailesinin üç kızı. 25 Kasım 1960 sabahı, hapishanedeki eşlerini ziyarete giderlerken diktatörlüğün askerleri tarafından tecavüze uğrayıp katledildiler. Suçları, ülkelerindeki faşist rejime karşı mücadele yürütmek, düşüncelerini özgürce ifade edebilmeyi istemekti.

Mirabal kız kardeşler, ne katledilen ilk kadınlardı ne de son oldular. Onlara uygulanan şiddet aslında bugün dünyadaki milyarlarca kadına uygulanandan farksızdır. Kocasından farklı düşündüğü için dövülen, ailesine aklından geçenleri söylediğinde ‘cezalandırılan’, hatta toplum içerisinde kendisini ifade ettiği için linç edilen kadınların hepsi Mirabal kardeşlerin kaderini paylaşıyor.
25 Kasım, yıllardır kadınların evde, okulda, işte, sokakta, toplumsal her alanda baskı ve güç ile şiddete maruz kaldığı günlerden sadece biri. Kadınların, kamusal ya da özel yaşamda fiziksel, duygusal, sosyal, ekonomik ve cinsel anlamda kadınlara zarar veren baskı, kısıtlama, zorlama, aşağılama, görmezden gelme gibi birçok şekilde, babadan, abiden, kocadan, patrondan, iş arkadaşından, devletten ve polisten her gün ve her an şiddet görmesi olası. Üstelik de bu olasılık her geçen gün artmakta.
Kadınların giyeceği kıyafetten doğuracağı çocuk sayısına, sokağa çıkacağı vakitten nerede ve nasıl güleceğine kadar karışabilme hakkı olduğunu düşünenlerin elleri her nefeste boğazımızda. Komşu evden gelen çığlıklar hiç susmaz; gazetelerde tecavüz ve kadın cinayeti haberleri son bulmazken; lezbiyen, biseksüel, trans kadınlar cinsel yönelimleri sebebiyle psikoljik ve fiziksel şiddete maruz kalırken, o nefesi rahat almak mümkün müdür?
Ülkemizde altı ay içerisinde beş kadın cinayeti yaşanırken; devlet, erkek şiddetini korumaya, halkın sığınma evi talebine kulağını tıkamaya, gece kulüplerindeki kadın sömürüsünden vergi ve çıkar sağlamaya, kadının yıpranma payını ortadan kaldırmaya devam ederken susup kalmak mümkün müdür?
Yıllardır söylediğimiz şiddeti önleme mekanizmalarını kurmak ve her ilçeye bir sığınma evi açmak için bütçe ayırmayan devlet, her sokağa MOBESE kameraları koymaya bütçe bulabilmektedir. Kadına yönelik şiddeti önle(ye)meyenler, sokaklarda bizleri gözetleyerek kuracakları baskı toplumu ile suçları önleyebileceklerini iddia etmektedir.
25 Kasım, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, ataerkiye, aile içi şiddete, savaşa, ırkçılığa ve kadınları yok sayanlara karşı mücadele ve eylem günüdür.
Bizler Baraka Kültür Merkezi olarak şarkılarımızla ve tiyatromuzla yine sokakta olacağız. Sen de gel! Bu mücadeleyi omuz omuza hep birlikte verelim.

25 Kasım Cumartesi saat 14.30’da Lefkoşa Kuğulu Park’ta buluşup kadınlı erkekli haykıralım:

SUSMA! HAYKIR! KADINA ŞİDDETE HAYIR!