Yeni Bir Trend Olarak Çevrecilik ve Hayvanseverlik! – Tahsin Oygar

Argasdi 48. sayımızdan, çuvaldızı başkasına batırırken iğneyi de kendimize batırdığımız bir yazı…

k2

Bu yazıda yapılan eleştiriler beni ve örgütümü de kısmen kapsar ve de umarım samimiyetle düşünmemize sebep olur. Ekoloji alanını kendine ana uğraş alanı seçmese de örgütümün değerleri içerisinde ekoloji mevcut ve de kendi çapımızda bu ülkede birçok ekoloji mücadelesinde ön safları almışızdır. Köpek Yarışlarını Durduralım Kampanyası’ndan, Türkiye’den getirilen su meselesine, Karpaz’a elektrik götürülmesinden Akkuyu’da kurulacak Nükleer Santrale karşı çıkmaya kadar birçok eylemde etkin rol aldık. Ama bilinmelidir ki hiçbir yapı, içinde bulunduğu, doğduğu toplumdaki negatif ve pozitif değerlerden arınmış değildir. İşte bu bilinçle, yeni trend olan çevrecilik ve hayvanseverlik mevzusu hemen hemen herkesi etkilemektedir. Bugün gerek ülkemizde gerekse dünyada neredeyse tüm şirketler yeşil ve hayvan dostu! Yeşil gökdelenler, organik marketler, vegan vejetaryen restoranlar, geri dönüşümün dayanılmaz hafifliğini savunan belediyeler, baz istasyonları kuran “çevreci” GSM operatörleri… Saymakla bitmez bir imaj bombardımanı altındayız. Hal böyleyken birey de kendine en uygun yolu çiziyor. Birey bu imaj bombardımanı ve gerçekten talan edilen dünyanın artık daha fazla gizlenememesi karşısında pozisyon almaya çalışıyor. Peki, ne yapıyor?

***

Çöp topla, kedi ve köpek besle, et yeme, sokak hayvanlarını barınağa götür ve de ağaç dik. Vicdan üzerinden bir söylem geliştir ve de kendin dışındaki tüm eğilimleri eleştir, rahatla. Vegan ve vejetaryen destek ürünlerini satın al, kullan, özendir. Bu destek ilaçları kaç para? Asgari ücret ile geçinen bir aile için ne kadar ulaşılır durumda? Bunları üreten ilaç firmaları, memeli hayvanlar üzerinde deneyler yapıyor mu? Bunlar önemli değil! Toparlan “piar” çalışman devam etmeli. Aksi halde halin harap. Şimdi sırada gidip bu alanlardaki örgütlerde takılmak, yasal düzenlemeler için parlamentoda kulis yapmak, arada sırada yapılan yanlış bir uygulama için bir bildiri yazmak, Turkcell ve Telsim gibi “doğa dostu” şirketlerin sponsorluğunda etkinliklere katılmak var. Yağmur ormanlarına katkı için Starbucks’tan kahve iç ve de işkence alanlarına dönüşmüş hayvan barınaklarını arada bir temizle! Sanırım artık vicdanın rahat, toplum tarafından onaylanan çevreci ve hayvansever bir kartvizite sahipsin. Çevre konusundaki aktifliğini istersen rant ve oy için siyasetlere meze yapabilir “Ben doğrusunu söylerim! Yapmamaları onların sorunu” diyebilirsin.

***

Trend dediğimiz şey aslında “revaçta” kelimesi ile daha iyi anlaşılabilir. Kapitalist piyasada geçici dönemlerde talep edilen, onaylanan veya prim yapan şey anlamına da gelir. İnsan ilişkilerinin de piyasalaştığı bu zamanlarda artık hedef kitlene hitap eden bir karakter sergilemek amacı ile veya en iyi ihtimalle öyle yaptığını bilmeden kendini bu şekilde pazarlamaya başlıyorsun. Çevreye duyarlı, aktif, hayvancıkları seven, organik beslenen, liberal ve hatta sol bir kişilik. İşte bu tutar. Hedef kitlesi muhafazakarlar olup açık bir şekilde yukarıda sayılan çevrecilik aktivitelerine bile burun kıvıranlar! Lütfen bu yazıyı kale almayın sizlerin çok daha büyük problemleriniz var.

***

Her yerde her koşulda geçerli olan tertemiz ve en doğru devrimci ekoloji mücadelesinden veyahut ekososyalist alternatiften; yani yerele sağlam basan, enternasyonal dayanışma içerisinde bir ekoloji mücadelesi kurmaktan bahsetmiyorum. Bulunduğumuz coğrafyada kendi dinamikleri ve öznelerinin farkında olarak ve birlikte mücadele vererek, tartışarak şekillendirilebilecek bir mücadeleden bahsediyorum. Doğru, etkin bir ekoloji mücadelesi, ülkemizde yaşayan halkların barışı için de ortak bir zemin sağlayabilir. Belki de dünyanın hiçbir yerinde hafif, raylı, doğa dostu, toplu taşıma talebi, bizim ülkemizde olduğu kadar gerekli bir talep değildir. Ama önümüzde popülerleştirilerek ve içi boşaltılarak yok edilmek istenen bir çevrecilik anlayışı var. Militan, meşru ve etkili bir ekoloji hareketi, teorik ve pratik anlamda ne yazık ki bu coğrafyada filizlenemiyor ve bu hepimizin sorunu. Bir kültürel erozyon olarak trend haline gelen, rahatlatıcı çevreci hareketlerin de bazı faydalar sağladığını söyleyebiliriz. Fakat bu şekilde bir mücadele ile ne coğrafyamızda ne de dünyada karşı karşıya kaldığımız ekolojik felaketler silsilesini durduramayacağımız kesin. Bu güne kadar bilinen en akılcı, yaratıcı, üretken, estetik ve biyolojik kapasitesi yüksek bir primat olan insanın potansiyelini, imaj parlatmaya yeterince harcamadık mı?

Tahsin Oygar

tahsinoygar@yahoo.com