Geçmişten Geleceğe Müzik, Çalgı, Ritim – Saadet Çaluda

 1423654645868 (1) 

Müzik, sesin biçim ve anlamlı titreşimler kazanmış halidir. Başka bir deyişle de sesin ve sessizliğin belirli bir zaman aralığında ifade edildiği sanatsal bir formdur. Doktor Lütfi Erol’un müziğin ortaya çıkışı hakkındaki yazısına bir göz atarsak; ‘‘Müzik, ilk insanlarda işaret verme görevi gören ünlem ve bağırtılardan ortaya çıkar. İlk insanlar çalışma sırasında harcadığı çabayı hafifletmek amacıyla dans edip şarkı söylemiştir. Ayakları, elleri, gırtlağı ve beyni ile yarattığı kendi dünyasını giderek çeşitli seslerle doldurmuş; zamanla bir delik öküz boynuzundan, içi oyuk bir kamıştan ya da kemikten uyumlu sesler elde etmiştir.’’

İlk oluşumunu gördüğümüz çalgı türü üflemelilerdir. Bu şekilde üflemeliler doğmuş ve hızla enstrüman gelişimi başlamıştır. İnsanlar, ellerine geçen her uygun gereci, doğaldır ki ses çıkaran bir araç yapmışlardır. Kemiklerden düdük;  türlü kamışlardan ve kabaklardan sallayarak ve vurularak ses veren vurmalı çalgılar; midye kabukları, içi boş ya da boşaltılmış ağaç dallarından ses veren borular, hayvan derilerinden çeşitli davullar olmuştur.

Geçmişten edindiğimiz bilgilere göre, ilk ezgiler tanrılar ve kahramanlar için oluşturulur. Müziğin Mısır, Hindistan, Suriye ve Antik Yunan’da din etkisi altında geliştiği fikri ne kadar karanlık ve kanıtsız olsa da müzik araştırmacıları bu fikir üzerinde birleşmekte ve kiliseyi müziğin esas gelişiminde başlangıç noktası olarak kabul etmektedirler.

Geleceğe doğru yola çıktığımız zaman, müziğin genel anlamda öncelikle kendini savunma, avlanma, eğlence ihtiyacından ortaya çıktığını görüyoruz. İlerleyen zamanlarda üflemeli, vurmalı, telli olarak gruplayarak dinsel bir başlangıç ile süregelip hızla geliştiğini fark ediyoruz. Günümüzde müzik sanatının her yerde karşımıza çıktığını ve çevresel etkenlerden faydalandığını açıkça görebiliriz. Vurmalı çalgılar eski çağlardaki gibi derilerden oluşturulmaktadır. Farklı olan tek şey ise geçmişte savunma amaçlı kullanılırken günümüzde müziğin temelini aşılamak ve kulak gelişimi için kullanılmasıdır.

Daha detaylı inceleyecek olursak; müziğin temeli ritimdir ve çocuk yaşta ritim gelişimi çok önemlidir. Günümüzde üç yaştan başlayarak ritim eğitimi verilebilmektedir. Bu alanda bilgilerinden yararlandığımız Alman besteci ve müzik eğitimcisi Carl Orff diyor ki: ‘‘İnsanın içinde zaten var olan yaratıcı güçleri açığa çıkarmasına ortam hazırlayan, temelinde ritim, hareket ve konuşma olan, insanların içlerinden geldiği gibi müzik yapıp, dans etmesine, doğaçlama yapmasına olanak tanıyan, insana bütün sanatsal alanları kombine ederek öğrenme, keşfetme, deneme ve yaratma ortamı sunan bir eğitim anlayışıdır.’’ Orff Eğitiminde kullanılan çalgıların hepsi doğadan, geçmişten esinlenmiştir. Örneğin; marakas, yer davulu, tef, zil… Bu çalgılar çeşitlenerek ilerler ve deri, tahta, ağaç ve benzeri malzemelerden oluşturulur. Her çocuğun bu temel ritim eğitimini alma şansına sahip olacağı bir eğitim sistemimiz olmalıdır. Çevresel materyallerden fazlasıyla yararlanma şansımız vardır. En yaygın olan da atık malzemelerden oluşturulan çalgılardır.

Intrumentarium_Orff-Schulwerkde_la_société_Studio_49 (1)

Sonuç olarak genel anlamda müzik çevresel faktörlerden yararlanarak doğar ve gelişimini sürdürür. İnsanlar geçmişten günümüze, günümüzden geleceğe her zaman ihtiyacına yönelik yaratır. Müziği yaratır; seslerle, sözlerle kendini anlatır, çalgıyı yaratır; farklı tınıları canlandırır, elektronik ortamlara taşır. Ritmi yaratır; insan vücudundan ses çıkarmak üzere gördüğü her materyalden hayatın ritmini yaşatır.

 

Saadet Çaluda

sadet_flute@hotmail.com