Ben Okudum Pek Hazetmedim: “Sapiens” – Münür Rahvancıoğlu

Argasdi 48. sayımızdan bir kitap eleştirisi…

0000000633872-1

Kolektif Kitap tarafından basılan ve Yuval Noah Harari tarafından yazılmış olan “Hayvanlardan Tanrılara Sapiens”, 2015 yılında basılmış. Basımının hemen ardından fenomen haline gelen kitap, 412 sayfalık ebatına ve inceleme iddiasında bulunduğu konunun bilimsel ağırlığına rağmen otuz baskıdan fazla yaparak bestseller haline gelmiş durumda.

Bir kitabın bestseller olması, çok fazla okunduğu veya çokça tartışmaya neden olduğu anlamına gelmiyor; adı üstünde “bestseller” yani çok satıyor. Satın alanların bazıları elbette kitabı okuyor, birçoğu ise bir süre elinde gezdirip fotoğraf çekiyor. Bu konuda azıcık iddialıysa da kütüpanesinde sergiliyor ve kişisel imajını kitap ile cilalıyor. Sapiens tam buna göre bir kitap, tam bir imaj imalatçısı…

“Sapiens” bir antropoloji kitabı değil; evrim ile ilgili bir kitap, biyoloji, arkeoloji veya herhangi başka bir bilim ile ilgili bir kitap da değil. Mesleği tarihçilik olan bir yazarın; tarihteki bazı olayları tercihli olarak seçip, amacına uymayan olgu ve tezleri inkar edip itibarsızlaştırarak veya görmezden gelerek kendi kişisel yorumuna göre yazdığı bir kurgusal metin.
Metin, sapiensin doğaya yaptığı zulümü ele alarak ekolojik duyarlılık konusunda ve toplumsal cinsiyet eşitliği bakımlarından derin hassasiyetler taşıyor. Bu olumlu bir nokta olmakla birlikte, yazar sapiensin neden diğer canlılara ve diğer insan türlerine göre ekolojik bir “seri katil” veya “maço” olduğuna dair hiçbir izahatta bulunmuyor. Hatta saipensin ortaya çıkışı ve diğer insan türlerine nazaran elde ettiği üstünlük de, kitap boyunca gizemli bir muamma olarak sunuluyor. Bu bağlamda anlayıp dönüştürme çabasına hizmet etmeyen; daha çok “tarihsel bir felaket tellallığı” denilebilecek bir işleve sahip kitap…

Kitabın etik bir de sıkıntısı var: Herhangi bir bilimsel çabanın, (yanlışlanmaya açık olarak) tanımlanmış bazı ön kabullere yaslanması gerektiği ve özellikle de sosyal bilimlerde incelediği olguyu belli bir perspektiften yana taraflı işleyebileceği doğrudur. Ancak okuyucuya bu durum baştan açık yüreklilikle sunulmadığı zaman ve yazar kendisini her şeyin üstünde bir otorite olarak sunduğunda; artık önümüzdeki şey bilim değil şarlatanlık olur. Ki “hayatın sırrını” açıklama imasında bulunan ancak neredeyse işi “kadere” vardıran bu eser için de uygun bir tanım olur bu…

Harnup için söylenen bir söz vardır. “Bir kaşık bal için, bir çanta odun çiğneyemem” denir. Ben bu sözü anlamakla birlikte harnup yemeye bayılırım. Tıpkı bu örnekteki gibi, kısıtlı bir kısım bilgiyi edinmek isteyenler, Sapiens’i seve seve okuyacaklardır. Kitap gerçekten de birçok ayrıntı ve ilginç bilgi içeriyor. Ancak esas itibariyle okur, bir tarihçinin bir miktar manipüle edilmiş öznel tarih yorumunu içeren bir kurgu eser okuduğunu bilmeyi hak ediyor.
Bestseller tadında ve mütemadiyen ilgi çekmek için aralara sıkıştırılmış fast food kültürü örnekleri ile bezenmiş; çağdaş klişelerle manipüle edilen ve kolektif korku/önyargılarımızı besleyerek para basan bir eser için gayet “başarılı” bir kitaptan söz ettiğimizi de vurgulayalım.
Antropolojik olarak gerçek bilim okumak isteyenlere ise Tübitak tarafından basılmış “Tüfek, Mikrop ve Çelik” kitabını; emek eksenli bir tarih olarak insanın günümüze kadar olan macerası için ise Yordam Yayınları’nın “Marksist Dünya Tarihi”ni tavsiye ederim.

Münür Rahvancıoğlu