Sokakta Ölü Bir Devrimci: Karl Liebknecht – Münür Rahvancıoğlu

24337651_10155388357402762_2055343967_n

Argasdi’nin 49. sayısının bellek sayfasında bugün:

15 Ocak 1919: Berlin’de Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht öldürüldü. Alman devrim hareketi bastırıldı.

Münür Rahvancıoğlu

munur.rahvancioglu@gmail.com

Sosyalist mücadelelerin tarihi yüzeysel olarak okunduğunda, Karl Liebknecht’in ismi sadece iki yerde geçer: 1914 yılında savaş bütçesine “hayır” oyu veren tek parlamenter olarak Alman Reichstag’ında ve Rosa Luxemburg ile birlikte sokak ortasında öldürüldükleri 1919 Alman Devrimi’nde…

Partisinin tüm vekilleri Alman militarizmine “evet” oyu verirken “hayır” diyerek sosyalist ilkelere gösterdiği adanmışlık da, Rosa ile birlikte “sonuna” kadar yürüttükleri mücadeledeki cesaret de eşsiz bir insan yapıyor onu. Ancak Liebknecht’in bize miras bıraktıkları bunlardan ibaret değildir… Bu anılanlar yeterince önemli olsa bile, o bunlardan çok daha fazlasıdır.

Peki kimdir Karl Liebknecht?

Karl Liebknecht; Marx’ın yakın çalışma arkadaşlarından ve Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin (SDP) kurucusu Wilhelm Liebknecht’in oğludur. 1871’de doğmuş ve yaşamı gençlik hareketi liderliğinden broşür yazarlığına; düşünce suçu yüzünden mahkum olmaktan hukuk doktorluğuna kadar bir çok safhadan geçmiştir.

***

Almanya’da “Sosyalistlere Karşı Yasa”nın 1890 tarihinde yürürlükten kaldırılması ile birlikte, on yıllarca illegal faaliyet yürüten SDP, yer altından çıkarak seçimlere katılmaya başlar. SDP katıldığı ilk seçimde oyların %19.7’sini alarak en büyük parti durumuna gelir, ama bu aynı zamanda yeni tür bir sorunun başlangıcı olacaktır: Parlamentarizm!

Parlamentarizm, meclise seçilen vekillerin giderek daha reformist bir tutum takınması, parlamentodaki uzlaşma ve tartışma süreçlerini fazlasıyla önemseyerek sokaktan kopması ve yeni tutumlarını destekleyecek şekilde Marksizm’de revizyonları teşvik etmeleri şeklinde vücut bulmuştur. Partinin parlamento grubu, bu çabaları sırasında; onbinlerce üyeye sahip sendikalardaki rahatlarını “devrim”, “mücadele” gibi sıkıntılı meselelerle bozmak istemeyen sendikal bürokrasiyi de yanına alacaktır.

Bu öylesine kronik bir sorundur ki; toplumsal mücadelelerin parlamentoya temsilci gönderdiği her coğrafyada ve her tarihte tekrarlanmaktadır. Devrimci partilerdeki yozlaşma ve işbirlikçiliğin iki kaynağı hemen her zaman parlamento ve sendikal bürokrasi olmuştur. Sokakta büyüyen mücadelelerin radikal önderleri, ne zaman meclise girseler; hareketi ılımlılaştıran, sistemle uzlaştırmaya dönük bir iklimin de etki alanında kalmışlardır. Çoğu bu etkiye teslim olup, kendi partisini sistemle uyumlulaştıran bir işbirlikçi haline dönüşürken; Liebknecht gibileri de tam tersine sokağa sadakatlerini sonuna kadar muhafaza etmişlerdir.

***

Karl Liebknecht partinin reformist kanadına karşı mücadelesini 1912 yılında bizzat parlamentoya girdikten sonra da yürütmüştür. 2 Aralık 1914 tarihinde, militarizmin savaş ödenekleri için sadece Liebknecht’in “hayır” oyu vermesi ile “ulusal konsensüs” ilk kez bozulacaktır. Böylece, Liebknecht Alman militarizminin hedef tahtasına konulmuştur. 1 Mayıs 1916’da Meclis kürsüsünden konuşma yapan Liebknecht’in “kahrolsun hükümet, kahrolsun savaş” demesi üzerine, dokunulmazlığı kaldırılır ve o gün orada tutuklanır. İki buçuk yıl hapislik cezası alan Liebknecht, savaşa karşı sokakta mücadele verdiği için hapse tıkılan emekçilere layık bir temsilci olduğunu, savaşa karşı mecliste verdiği mücadele sonucu hapse girerek gösterir.

Bir yıl sonra af ile serbest bırakılır bırakılmaz, yükselmekte olan Alman Devrimi’nin her kademesinde işçilik yapan Liebknecht; grevlerde, ayaklanmalarda, Alman Komünist Partisi’nin kuruluşunda ve kısa süreli Alman Sosyalist Cumhuriyeti’nin ilanında Rosa Luxemburg ile omuz omuza dövüşür.

Ölümleri de birlikte olacaktır. 15 Ocak 1919 tarihinde hükümette olan SDP’nin sağcı askerlerden derlediği Freikorps birlikleri tarafından Rosa ile birlikte gözaltına alınırlar. Sokak ortasında dipçiklerle dövülen Rosa arabada ölür ve kanala atılır. Liebknecht ise aynı gece Berlin Hayvanat Bahçesi’nin duvarına dayanıp kurşuna dizilir.

***

Karl Liebknecht, devrimci partilerdeki parlamenter yozlaşmaya daha doğduğu tarihte ve doğduğu yerde karşı koyan bir parlamenter olarak da mücadele tarihimize geçmiştir. Parlamentarizmin kaçınılması imkansız bir sorun olmadığının, gerçek bir devrimcinin bulunduğu her yerde sokak ile bağını koruyabileceğinin ve mecliste ruhunu kaybetmektense, sokakta canını vermeyi yeğlemenin mümkün olduğunun örneğidir. Meclisteki konumu için sokağa ihanet eden “sol” partilerin ve bu olumsuzluktan kaçınayım derken mücadelenin önemli bir alanı olan parlamentoya sırtını dönen devrimcilerin yaygın olduğu günümüzde; Liebknecht’in hayatı ve ölümü eşsiz bir öğretmendir.