Memleketin Ahvali – Kamil İpçiler

Argasdi 50. sayımızdan “Memleketin Ahvali”ne buyurun!

 

Faşistler Devletin Tepesine Çıktı

Faşistler Devletin Tepesine Çıktı

Sevmeyebilirsiniz ama takdir etmek gerekir; ülke karıştırmakta üstüne yok. Türkiye ve Suriye’den sonra, Kıbrıs’ı da karıştıran Erdoğan, Afrika Gazetesi’nin attığı bir manşet sonrası ülkemizdeki destekçilerine saldırı emri verdi. 4’lü koalisyon senaryoları ile hükümetin dışında kalıp yolsuzluklarının üzerine gidilme olasılığından korkan UBP’liler ise talimatın üstüne atlayarak şiddet içerikli eylemlere yoğun katılım gösterdi.

Büyükkonuk başta olmak üzere UBP’li belediyeler bölgelerinden otobüs kaldırırken, UBP’li bazı patronlar da çalışanlarını eyleme taşıdı, Sucuoğlu gibi UBP’nin gözde isimleri eylemcilerin yanına giderek destek verdi. Afrika’yı protestoya geldiği söylenen “eylemciler” tarafından Meclis damında bayrak açılarak rabia işareti yapıldı, kktc’nin zaten sıkıntılı olan itibarı sıfırla çarpıldı.

Bir türlü kaldırılmayan geçici 10. madde ile askere bağlı olan polis, talimat Erdoğan’dan gelince ve asker emredince olan biten her şeyi yalnızca seyretti. Kaldırılması için gelmiş geçmiş hükümetlerin adım atmadığı geçici 10. maddenin ne anlama geldiği yaşananlarla bir kez daha görülürken, yaşananların “Türkiyeli-Kıbrıslı” çatışması gibi gösterilmesi için yoğun çaba sarfedildi. Oysa saldırganlar arasında görüntülere takılan “Kıbrıslılar” ve eyleme açık destek veren UBP, aslında yaşananın faşizmin ifade özgürlüğüne saldırısından ibaret olduğunu gösterdi.

 Polis ve Başsavcılığın Suçu Üstlenmediği Kaldı

Polis ve Başsavcılığın Suçu Üstlenmediği Kaldı

Polisin eylem boyunca elini kolunu bağlayan 10. maddenin etkileri, eylemden sonra da devam etti. Polis bazı tutuklamalar gerçekleştirse de, aradığını açıkladığı 9 kişiyi aylar geçmesine rağmen yargı önüne getirmedi. Üstelik görevini yerine getirmeyen yalnızca PGM de değildi. Başsavcılık, Meclis’in damına çıkanlarla ilgili “ne gerekçe ile dava getireceğiz bilmiyoruz” diyerek saldırganları korurken, yargıcın haklarında tutuklu yargılanma kararı verdiği faşistlerin en kısa sürede salıverilmesi için elinden geleni yaptı. Başsavcılığın çabaları sonucu ağır ceza mahkemesine gitmeyerek düşük cezalar almaları sağlanan faşistlerin davası, kktc tarihinde en hızlı görüşülüp karara bağlanan dava olarak da tarihe geçti.

Kadınların Satılmasından Para Kazanan Devlet İstemiyoruz

 

Kadınların Satılmasından Para Kazanan Devlet İstemiyoruz

Yıllardır kadınların devletin denetiminde köle gibi satıldığı ve birçok kadının hayatını kaybettiği gece kulüplerinde yeni bir ölüm daha yaşandı. 26 yaşındaki kadının ölümü ve LTB’nin yasadışı işlerini gerekçe göstererek kendi sınırlarındaki gece kulüplerini kapatması, uzun süredir kamuoyunun ilgisinden kurtulmayı başaran gece kulüplerinin yeniden gündem olmasını sağladı. Bir kesim için gece kulüplerinde yaşanan köleliğe yasal zemin oluşturulması çözümü (!) ağır basarken, bizlerin de içinde olduğu bir kesim ise gerçek iradenin gece kulüplerinin kapatılması ve buradaki mafya-devlet elbirliğiyle yürütülen insan hakları gasplarının son bulması gerektiğini savunuyor. Kadınların yıllardır gece kulüplerinde gayrı yasal şekilde seks kölesi olarak çalıştırılmasına göz yuman ve bundan para kazanan

-pezevenk- devletin eski Sağlık Bakanı Sucuoğlu’nun “Bu işler devlet olarak bizim denetimimizde yapılıyor. Kapatılırsa denetimimizden çıkacak” açıklamaları da sürece dair akılda kalan noktalardandı. Toplum gece kulüpleriyle ilgili tartışmayı sürdürürken, bu konuda duruşu en net olan kesim ise pezevenkler. Kendilerine pezevenk değil, iş insanı denilmesini istiyorlar.

 İş Güvenliği Tamam da, Ya İşçi Güvenliği_

İş Güvenliği Tamam da, Ya İşçi Güvenliği?

Yeni hükümetin oluşturulması ve çalışma koşullarıyla ilgili duyarlı bir pratiği olan Çeler’in Çalışma Bakanı olmasıyla, Çalışma Dairesi bir anda gaza basarak 2 haftada iş güvenliği önlemlerini almayan onlarca inşaatın faaliyetlerini durdurdu.

Ancak yıllardır kullanılmayan ve her hükümet döneminde bilinçli olarak başka bir yerinden bozulmuş bir kurum olan Çalışma Dairesi denetimlerle ilgili temposunu uzun süre sürdüremedi. Bunun ana sebebi denetim yapabilecek çalışma müfettişlerinin sayısının azlığı olsa da, Çalışma Dairesi’nin -Mağusa bölgesinde dairenin aracı olmaması gibi- çok temel ama arap saçına döndüğünden çözmesi kolay olmayan birçok sorunu var. Denetim yaptığında sermaye kesimini bir haftada trilyonlarca zarara uğratabilen ve bu kritik pozisyonu yüzünden hükümetlerin bilinçli olarak her seferinde daha da işleyemez hale soktuğu Çalışma Bakanlığı’nın toparlanması çok zor. Kaldı ki, bakanlık toparlansa, 20 değil 100 tane müfettiş her gün denetim yapsa dahi, çalışma yaşamındaki sıkıntılar inşaatlarla bitmediği gibi, emekçilerin kendi hakkını savunamadığı ortamda, kimse emekçileri koruyamayacaktır.

Kesin çözüm, Çalışma Bakanı’nın geçmiş hükümet döneminde Meclis’e sunduğu Sendikasız Çalıştırılmanın Yasaklanması’ndadır. “İşçi güvenliği” ancak bu şekilde sağlanır.

 YDP’nin Yükselişi ve “Kıbrıslı-Türkiyeli” Ayrımcılığı

YDP’nin Yükselişi ve “Kıbrıslı-Türkiyeli” Ayrımcılığı

Ülkemizde 7 Ocak Erken Genel Seçimleri’nin bizler için en dikkat çekici noktalarından biri, tüm varlığını “Kıbrıslı-Türkiyeli” ayrımcılığına borçlu olan YDP’nin yükselişi oldu. Yıllarca solun (!) reddettiği, UBP ve DP gibi partilerin suistimal ettiği Türkiye kökenli seçmenlerin oylarını büyük oranda kendinde topladığı görülen YDP, 22 Ocak olaylarında gazeteye saldıran ve Meclisin damında bayrak sallayan kişilerin aldığı cezaların üzerinden bile ayrımcılık mesajları verecek kadar coşmuş durumda. Bu sağ radikal ırkçı partinin en büyük destekçisi ise yine kendini solda tanımlayan Kıbrıslı milliyetçileri. Ülkede yaşanan tüm olumsuzluklara göçmenleri dışlayıcı şekilde yaklaşan bu arkadaşlar, ülkeye giriş çıkışlarda denetimin artırılması gibi bir gereklilik ile halihazırda 10 yıldan fazla süredir burada yaşayan emekçilere vatandaşlık haklarının tanınması gibi insani bir durumu karıştırıp bu alandaki adaletsizliklere seyirci kalıyorlar. Kısaca etnik çatışma tehditine karşı ne yapmalı sorusu aslında “YDP’nin ne yaptığına bakarak, onu yapmamak” gibi basit bir cevaba sahipken, bazıları için durum çok karmaşık. Oysa izlenecek yol belli; emek siyaseti.

 1

Etik Değil Ama Yasal İşler Bakanı Kaldığı Yerden

Yenişehir bölgesinde, 2 arsa büyüklüğünde devlete ait arazi, Serdar Denktaş’a bağlı Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi tarafından Denktaş’ın kızı ve oğlunun şirketine peşkeş çekilirken, Denktaşların buraya 8 katlı 400 odalı yurt yapmayı planladığı öğrenildi. Mahalle sakinleri ise, mahallelerini korumak adına “Yenişehir Mahalleme Dokunma İnisiyatifi” adı altında direnerek şirket yetkilileri ve Devlet Emlak ve Malzeme Dairesi personelini araziye sokmadı.

Memleketin Ahvali bölümümüzün vazgeçilmezi olan Denktaş “Etik değil ama yasal” işlerine yeni hükümet döneminde de devam ederken, önceki dönemde benzeri durumlarda ortalığı ayağa kaldıran kesimler şimdilerde konuyu kurcalayıp yeni ortaklarını kırmaktan çekiniyor. UBP ile hesaplaşmak için CTP-HP-TDP ile hükümet ortağı olmayı seçen Denktaş’ı, koalisyon kararı sonrası zem zem suyuyla yıkayıp kahraman ilan edenler sessizliğini koruyor.

Kamil İpçiler

Kamil.ipciler@gmail.com