Özgürlük Arafı Kıbrıs – Onur Bütüner

Argasdi dergimizin “Özgürlük” temalı 50. sayısından Özgürlük Arafı Kıbrıs…

 

bagımsızkıbrıs

Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan bizler aslında ne kadar özgürüz değil mi? Çocuğumuzu istersek özel okula istersek devlet okuluna gönderebiliyoruz. Sağlık sorunumuz mu var, istersek devlet hastanesinde istersek de özel bir hastanede muayene olabiliyoruz. Dilediğimiz yerden ev alabiliyor, dilediğimiz yerde yaşayabiliyoruz. Hayalimizdeki meslek ne ise okuyabiliyor ve o mesleği gerçekleştirebiliyoruz. Gerçekten bunları “istersek” mi yapabiliyoruz?

Bu bahsettiğim konular aslında ülkemize özgü değil, başka ülkelerde de benzer “özgürlükler” söz konusu. Yani içinde bulunduğumuz sistem, her şeyi piyasanın emrine veren neoliberal dönem ile birlikte, bize sunulan seçenekleri bizim kendi özgür irademizmiş gibi göstermeye çalışıyor. Ne demek mi istiyorum? Şöyle örnek vererek açıklayayım: Diyelim ki çocuğumuz var ve iyi bir eğitim almasını istiyoruz. İyi bir eğitim için bize sunulan iki seçenek var. Ya çocuğumuzu özel okula göndereceğiz ya da çocuğumuzun koleji kazanması gerekecek. Aslında bakarsanız önümüzde seçenekler bulunuyor. Dilersek bu iki seçeneği değerlendirebiliriz. Ancak bu herkes için mümkün mü? Devletin nitelikli, bedava ve kamusal eğitim ihtiyacını karşılayamadığı bir yerde, insani koşulların altında bir ücret ile çalışan bir aile çocuğunu özel okula gönderebilir mi? Ya da kolejleri kazanmak için inanılmaz bir yarışın olduğu bir yerde, parası olan aile çocuğunu dershaneye yazdırıp özel derslere gönderirken ekonomik durumu yeterli olmayan ailenin çocuğunun kolej sınavında şansı olur mu? Yani fırsat eşitliğinin olmadığı bir düzende özgürlükten söz edilebilir mi? Yoksa sadece bize sunulan seçeneklerin içinde, koşullarımıza göre seçim yapmak zorunda bırakılarak özgür mü oluyoruz?

Bir başka bir örnek verecek olursak; sağlığımız ile ilgili yaşadığımız bir sıkıntıda aslında nasıl bir yol seçeceğimiz konusunda yine önümüzde seçenekler var. Ya devlet hastanesine gideriz ya da özel bir hastaneye, tercih bize kalmış! Ancak maddi durumumuz iyi olsun ya da olmasın, devlet hastanesinde yeterli sağlık hizmeti verilemezken, hastanelerimizde ilaç bulunamazken, biz gerçekten özgür irademizle mi seçiyoruz nerede tedavi olacağımızı?

Çalışma yaşamında da benzer bir durum söz konusu. Ülkemizde bir yılı aşkın süredir “Sendikasız Çalıştırılmak Yasaklansın” adlı bir kampanya yürütülmektedir. Bu kampanya belirli bir boyutta medyada yer aldıkça dönemin “emekçi” partisinden olan Başbakan şöyle bir açıklama yapmıştı. “Biz parti olarak özgürlükçüyüz ve bu yüzden yasaklama konusuna taraf olamayız. Dileyen özel sektör çalışanı da sendikalara üye olabilir.” Peki gerçekten böyle midir? Özel sektörde sendikanın lafını ettiğinde dahi işten atılan çalışanlar özgürce sendika üyesi olabilir mi?

Herhangi bir durumu özgür irademiz ile seçebilmek için sunulan her seçeneğe herkes ile eşit derecede yakın olabilmemiz gerekmektedir. Aynı şekilde sunulan her seçeneğin de bizim için tatmin edici olması gerekmektedir.

***

Kıbrıs’taki politik durumlara bakacak olursak, politik anlamda özgür bir irademiz var mı? 1974’den bu yana süren ateşkes koşullarında ve bir başlayıp bir biten görüşme süreçlerinin içerisinde yaşıyoruz. Bu süreçlere, Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan bizlerin ya da güneyinde yaşayan Kıbrıslı Elen halkının iradesi ve istekleri ne kadar yansıyor? Maalesef ki ülkemizde, yıllardır süren görüşmeler Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Elen liderler ile garantör ülkeler, AB ve ABD’nin arasında geçiyor. Müzakere masalarında bizim irademizden daha çok, garantör ülkeler ile AB ve ABD’nin bu coğrafya üzerinden kazanacakları çıkarlar hakim oluyor. Son günlerde doğal gaz konusunda yaşanan çıkmazlarda, ada halklarının sözünden çok, uluslararası şirketler dahil hep başkalarının sözü geçiyor. Ve bu ülkede yaşayan bizler, geleceğimizi kurmak konusunda gayet “özgürce”, hakkımızdaki tüm planlara bakar halde kalıyoruz!

Egemenlerin çıkarlarına göre yürüttüğü süreçlerin sıkıntısını, halklar olarak çeşitli şekillerde çekiyoruz. Örneğin Annan Planı döneminde açılan barikatların gaz krizi ile birlikte kapanması da gündeme geldi. Ancak barikatlar açıkken bile yaşanan bazı sorunlarımız var. Mesela ülkenin kuzeyinde yaşayanların bir kısmı, iş, seyahat, sağlık gibi ihtiyaçlar için güneye geçebiliyor, bir kısmı ise (göçmenler ve burada doğup büyüyen çocukları) geçemiyor. Birlikte ürettiğimiz kültürel-sanatsal ya da politik bir etkinlik için güneye geçmek isterken bir kısmımız barikatta kalıveriyoruz. Karma evliliklerden doğan çocuklar (anne veya babasından biri Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı olup diğeri TC vatandaşı olan çocuklar), Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı alamadığı için başka ülkelerde okumak, seyahat etmek çok zor ve pahalı hale geliyor. Yani Kıbrıs’ta neoliberal reçetelerin bize dayattığı seçeneksizliğin ve sahte özgürlüğün yanı sıra yaşanan politik sıkıntılar da bizlerin özgür hareket etmesini engelliyor.

Ancak tüm bunlar bizleri umutsuzluğa düşürmemeli ve bize sunulan seçeneklerin ötesini görüp yaratabilmeliyiz. Herkesin aynı nitelikte eğitim, sağlık hizmeti alabileceği, sınırsızca seyahat edebileceği günler için ve ülkemizin geleceğinin başka devletlerin çıkarlarına göre değil, bizlerin irademizle şekillenmesi uğruna her alanda çalışmaya devam etmeliyiz.

Onur Bütüner

onurbutuner@gmail.com

Not: Görsel, Aydan Çelik tarafından 14 Ağustos Bağımsız Kıbrıs etkinlikleri için hazırlanmıştır.