Polise Biber Gazı Sıkma Emrini Veren Kim?

Ekonomik kriz köylüden şehirliye, işçiden memura herkesi ciddi şekilde etkilemiş durumda ve bu etkinin önümüzdeki günlerde katlanarak büyüyeceğini öngörmek zor değil. Her kesim kendine göre, zümresel çıkarlarını veya halkın sınıfsal menfaatlerini korumak adına ya da siyasi emeller için hükümetten taleplerini ortaya koyup Anayasal hakkını kullanarak eylem yapıyor veya yapmaya hazırlanıyor. Hayvancılar da bunlardan biri… Taleplerini, eylem yöntemlerini veya zamanlamasını haklı bulup bulmamayı bir yana bırakarak net görmemiz gereken bir olgu var: Polise bağlı çevik kuvvet ekipleri, “orantısız şiddet” olarak nitelenebilecek kimyasal silah (biber gazı) kullandı.

Biber gazı kullanılması ülkemizde ilk kez olmasa da yaygın ve kanıksanmış bir yöntem değil. Ve bu noktada insan haklarını, halkın örgütlenme ve protesto yapma hakkını savunanlara düşen görev, bu kimyasal silahın devlet eliyle kullanılmasına şiddetle itiraz etmektir.

Biber gazı orantısız şiddettir. Çünkü ülkemiz sağlıkçılarının da açıkladığı üzere, “Biber gazı sağlığa zararlıdır. Ciddi göz hastalıkları, astım ve akciğer ödemi, hipertansiyon ve kalp yetmezliği, beyin kanamasına neden olur. Biber gazına maruz kalmak; kalp ve solunum sistemini etkileyerek öldüren bir dizi mekanizmayı tetiklemektedir. Biber gazı silahtır. Topluluklara fütursuz ve yoğun kullanımda; gazı içinde barındıran düzenek yaralanmasına bağlı olarak ölüme neden olabilir. Sonuç olarak biber gazı ölümcül bir silahtır.” (Tıp-İş Sendikası)

Devlet eliyle kimyasal silah kullanılması kabul edilemezdir. Polise, eylemciler üzerine biber gazı sıkma emrini veren veya buna göz yuman hükümet derhal özeleştiri vermeli ve biber gazı kullanımını yasaklamalıdır. Polisin sivil otoriteye bağlanması ve halk egemenliğine dayalı demokratik ilkelerle yönetilmesi yönünde de kalıcı adımlar atmalıdır. Aksi halde, insan haklarına saygılı olduğunu iddia eden hükümetin, halkına karşı kimyasal silah kullanan diktatörlerden bir farkı kalmayacaktır.