Üç Kuruşluk Opera- AZİZ GÜVEN

Baraka Kültür Merkezi’nin 3 ayda bir yayınlanan Kültür-Sanat ve Politika dergisi Argasdi’de bu sayı dosya konusu Bertolt Brecht… Bu büyük ustayı ve adeta bir devrim yaratan 3 kuruşluk operasını okumaya ne dersiniz? Argasdi’ye 10 TL karşılığında Baraka Kültür Merkezi’nden, Khora Kitapevlerinden ve tüm gazete bayiilerden ulaşabilirsiniz.

14317636-005045116. yüzyılda, ana yurdu olan İtalya’da ve Rönesans’ın başlıca merkezlerinden biri olan Floransa’da bazı müzisyen ve şairlerin bir araya gelerek eski Yunan oyunlarına benzer eserler yazmak istemelerinden doğan opera sanatının tarihsel gelişim sürecine baktığımız zaman, temalarını genellikle tarih, efsaneler ve mitolojinin oluşturduğunu, bu temaların ise çoğunlukla kahraman figürleri ve kahramanlık hikayeleri ile işlendiğini görürüz. Sonralarında kapitalizmin ve burjuvazinin gelişmesi ile birlikte “gözde” haline gelecek olan opera sanatı, yeni açılacak binaları ve burjuvazi için yazılacak aryaları ile para karşılığı izlenebilecek olan, halktan kopuk ve sadece egemenlerin fikirlerini yansıtacak şekilde sahnelenen bir şekil alacaktır. Kısa zamanda 17. yüzyılda İtalyan operasının merkezi olmaya başlayan Napoli’den Avrupa’ya yayılacak olan bu sanat, 19. yüzyıla gelindiğinde ise en büyük gelişmeyi gösterecektir.

Operayı Altüst Eden Opera

Bayanlar, baylar! Karşınızda artık yok olmaya yüz tutmuş bir zümrenin, yok olup gidecek bir örneğini görüyorsunuz. Biz küçük burjuva zanaatkarlar, elinde masum bir maymuncukla küçük esnafın nikel kasalarına yeltenen bizler, bankaların desteklediği büyük yatırımcılar tarafından yutulmaktayız. Bir maymuncuk, hisse senetlerinin yanında nedir ki? Bir banka soymak, bir banka açmanın yanında ne ki? Adam öldürmek, adamı memuriyete mahkum etmenin yanında ne ki?

İşte, John Gay ve Christoph Pebusch’un 18. yüzyılda İngiliz Balad operası olan “Dilenciler Operası”ndan uyarlanan Bertolt Brecht’in “Üç Kuruşluk Operası”nın tarihe geçen en ünlü repliği…

20. yüzyılın en etkili Alman şairi, oyun yazarı, tiyatro yönetmeni olan ve epik tiyatronun da kurucularından sayılan Bertolt Brecht’in sayısız eseri arasında bugüne değin önemini hiç kaybetmeyenlerinden: “Üç Kuruşluk Opera”… Orijinal adı “Die Dreigroschenoper” olan ve Kurt Weill tarafından müziklerinin bestelendiği bu müzikal tiyatro oyunu, aynı zamanda epik tiyatro türünün de ilk örneklerinden. İlk kez 31 Ağustos 1928 tarihinde Berlin’deki Theater am Schiffbauerdamm’da sahnelenen “Üç Kuruşluk Opera”, ideolojik anlamdaki yeni tarzı ve sözü ile genel olarak operanın doğduğu ve tarihsel süreç içerisinde geçirmiş olduğu evrelerine ait örneklerine kıyasla büyük farklılık ve önem arz etmektedir.

Bertolt Brecht’in sanata ve özellikle de tiyatroya bakışı, onun dünyaya dair sahip olduğu fikirlerinden bağımsız olmamakla birlikte, bugün komünist ve savaş karşıtı bir figür olarak da anılmakta olan Brecht’in erken dönem eserlerinden itibaren dünyaya dair görüşleri zaman içerisinde değişime uğramıştır. Gençlik yıllarında kendi iç dünyasına kapanmışlık, karamsarlık, çaresizlik ve nihilizm ile karakterize olan ve insanı edilgen bir varlık olarak yansıttığı eserleri, maddi temelini şüphesiz ki yaşadığı yerde kapitalizmin her alanda yarattığı kaos ortamından almış; 1. Paylaşım Savaşı’nın ardından şiddetini artıran karamsarlığın ve umutsuzluğun rüzgarı ise adeta kara bulutları dönemin sanatçılarının ve eserlerinin üzerine getirmiştir. Daha sonraları politik tiyatronun kurucusu olan Piscator’dan etkilenerek iç dünyasının karanlığından kendini aydınlığa çıkaracak olan materyalist dünya görüşü ile tanışan Brecht, artık eserlerinde Marksizmin sözünü söyleyecek, kapitalist dünyaya Marksist bir eleştiri getireceği “Üç Kuruşluk Opera”sı ile de geleneksel anlamdaki opera sanatını alt üst edecektir.

Tarihin, efsanelerin, mitolojinin ve kahramanlık temalarının aksine rüşvetin, yolsuzluğun hüküm sürdüğü, çağdışı bir Viktorya dönemi Londra’sında, ahlaki açıdan çökmüş, suçlu bir anti-kahramana odaklanan “Üç Kuruşluk Opera”, Pebusch’un “Dilenciler Operası”ndan uyarlanarak dilenciler operasını değil tam da dilenciler için operayı ifade etmektedir. İlk kez Berlin’de sahnelenişinin ardından oyuna birçok farklı tonda tepki gösterilmiştir. Harika olduğunu ifade edenler olduğu gibi muhafazakar ve milliyetçi çevreler tarafından ise başarısız bulunmuştur. Biçimsel olarak genelin dışında olan farklılığı ile doğrudan göze çarpan oyun için belki de söylenebilecek en önemli şey, oyunun sadece bir grup uzman, elit azınlığın anlayabileceği tonda olmayan, “herkes için tiyatro” mantığında bir tarz ile seyircisiyle arasındaki tüm engelleri ortadan kaldırmasıdır.

Yeni bir tarz olarak çok büyük tartışmaların konusunu oluşturan Brecht’in epik tiyatro anlayışı, geleneksel opera anlayışının giderek karşılık bulamamasını ve ileride yok olmasını sağlayacak devrimci bir açılım yaratmıştır. Sözünü ezilenlerden yana söyleyen, halk için halkla birlikte yapılan tüm üretim biçimlerinde olduğu gibi sanat alanındaki bu anlayışın devrimci potansiyeli de hayalini kurduğumuz başka bir dünyanın yaratılması mücadelesinde çok önemli bir yere sahiptir. Brecht’in denemekten ve eleştirmekten çekinmeyen devrimci sanatı bugünün devrimcilerine ve sanatçılarına ilham ve cesaret verecek niteliktedir.

 

Kaynaklar:

1-https:// www.eksisozluk.com

2-https:// www.wikipedia.org

3-https:// www.aydinlik.com.tr