Darağacında Üç Fidan – Arif Bayraktar

Argasdi dergimzin “Adalet” temalı 54. sayısından “Bellek” yazımız…

6 Mayıs 1972, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan İdam Edildi

7007_5

6 Mayıs 1972 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti, ne ilk ne de son olan bir utanç yaşadı. Ülkesini, vatanını nice vatan severlerden daha çok seven, ideolojileri doğrultusunda haksızlığa, eşitsizliğe, sömürüye ve emperyalizme karşı tüm bilgi ve becerilerini büyük bir cesaret sergileyerek ortaya koyan üç genç, idam edildi.

“Burada ölen yalnızca bedenimdir ki zaten ölümlüydü, ölecekti ama düşüncemi öldüremeyeceksiniz, düşüncem yaşayacak.” Bu sözler Deniz Gezmiş’in idam kararına karşı ne kadar kendinden emin, cesur ve soğukkanlı olduğunun göstergesidir. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı ipe götüren sebep, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nu (THKO) kurup sömürüye ve Amerikan emperyalizmine karşı mücadele vermeleridir.

Kurucuları Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Sinan Cemgil, Yusuf Aslan, Alparslan Özdoğan, Taylan Özgür, Mustafa Yalçıner ve Cihan Alptekin olan bu örgüt, bir takım eylemlerden sonra 1971’de bir bildiri ile kamu oyuna tanıtılmıştı. İlk silahlı eylemlerini 29 Ocak 1970 tarihinde gerçekleştirdi. Daha sonra Yusuf Aslan, Hüseyin İnan ve Deniz Gezmiş’in idam kararının iptali için çalışmalarda bulundu.

İdam kararı için Mecliste oylama yapıldı. Meclisteki İlk oylamada 238 kabul, 53 ret oyu çıkmıştı. Bunun üzerine CHP, Anayasa Mahkemesine idamların, esas ve usul yönünden iptali için başvuruda bulunulur. Anayasa Mahkemesinin, itirazı kabul etmesi üzerine Mecliste ikinci bir oylama daha yapılır. Bu oylamanın sonucu da 273 evet, 48 ret ve 2 de çekimser şeklinde olur ve idamlar kesinleşir.

İdam kararını iptal etmek için THKP-C de bir girişimde bulunur. Mahir Çayan, Ertuğrul Kürkçü, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz,  Ertan Saruhan ve Ahmet Atasoy, iki İngiliz ve bir Kanadalı radar teknisyenini NATO üssünden kaçırırlar. Kaçırdıkları teknisyenlerle birlikte Kızıldere’de muhtarın evinde mevzilenirler. Askeri birlik, köylülerin ihbarı üzerine evi bulur ve kuşatır. İçeridekiler, rehineleri dışarı gösterirler fakat bilinmeyen bir sebeple güvenlik güçleri rehinelere önem vermez. Grup lideri Mahir Çayan evin çatısına çıkıp bir konuşma yapar ve Denizler bırakılana kadar teslim olmayacaklarını açıklar. Girilen çatışmada Ertuğrul Kürkçü dışındaki devrimciler katledilir.

Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in ipe götürülmesine hiçbir şey engel olamamıştı… Ne Mecliste yapılan ikinci oylama, ne de uğruna ortaya hayatlarını koyan devrimcilerin gösterdiği dayanışma…

Sorgu sırasında Hüseyin İnan’ın açıklaması : “1970 Türkiyesi şu idi: 35 milyon nüfusunun 24 milyonu köylerde, okulsuz, yolsuz, açlığa terkedilmiş halde, halkının % 70’i hâlâ okur yazar olmayan; 500 bin işçisi Almanya’ya, Avustralya’ya göçmen olarak gitmek isteyen milyonların sırada beklediği; köyden şehire akının hızla geliştiği; şehirlerin sanayileşmediği, köylerin hâlâ ağa, tüccar, eşraf kontrolünde olduğu; yıllık kalkınma hızının nüfus artışının altında bulunduğu; seçimden seçime elli, yüz yıllık yatırımların temelinin atıldığı, ağır sanayi diye kolonya fabrikalarının açıldığı; tarikatçılığın, nurculuğun ve kuran kurslarının asırlar öncesinin geri düşüncelerini yaydığı bir Türkiye; 1955 ikili anlaşma, 101 üssü, NATO’su, CENTO’su, 20 bin askeri, binlerce barış gönüllüleri ve bakanlıklardaki danışmanları ile askeri-kültürel alanda; montaj sanayii, meşrubat sanayii, tüketim sanayii, sağlık ve turistik tesisleri ile ekonomik alanda ve Morison şirketinin Türkiye temsilcisi Süleyman Demirel ile politik alanda Amerika ülkemiz yönetiminde söz sahibi oldu.” (Hüseyin İnan, Sorgu, 1. THKO Davası, Akyüz Yayınları, Ağustos 1991, Sayfa 340)

Hüseyin İnan’ın sözlerinden de anlayacağımız gibi, mücadeleleri Amerikan emperyalizmine, işbirlikçi Süleyman Demirel’e ve sömürü düzenine karşı gerçekleştirilmiştir. Bu başkaldırıyı bastırmak için sözde adalet yoluna gidilmiş ve gerçek adaleti sağlamak için uğraşan üç genç öldürülmüştür.

Arif Bayraktar