Ezelden Ebede Adalet? – Tahsin Oygar

Argasdi dergimizin 54. sayısından, adaletin geçmişini, bugününü ve geleceğini sorgulayan bir yazı…

Yeni bir tema ile yeni sayımız Temmuz’da tüm market ve Khora kitabevlerinde…

hammurabi-2_900x600-900x580

Genelde en çok bilinen ilk yazılı hukuk kuralları,  MÖ 1793MÖ 1750 yılları arasında Babil kralı olan Hamurabi’ninkiler olarak çıkar karşımıza. En çok bilinen olduğu doğrudur. Fakat ilk olduğu yanlış. Bugüne kadar bulunmuş en eski hukuk kuralları MÖ 2400’lerde yaşamış Sümerlerin Lagaş Kralı Urukagina’nın kurallarıdır. O dönemdeki kent devletlerden biri olan Lagaş’ta hüküm sürmüş olan Urukagina tarıma oldukça önem veriyor ve bu alanda çalışanlar için bir dizi kurallar geliştiriyordu. Bunlardan en çok bilineni “Tarla, sürenin; hayvan sağanındır” kuralıdır. Bu kuralla Urukagina, bir çeşit özel mülkiyeti devreye alarak verimliliği artırmayı planlıyordu. Urukagina kendi yönetiminin gücünü artırmak ve tapınağın gücünü azaltmak için tapınağın aldığı vergileri de bu kurallar ile azaltıyordu. Urukagina’dan yaklaşık beş yüz yıl sonra karşımıza Hamurabi kanunları çıkıyor. Hamurabi krallığını güçlendirdi, toplumsal yaşamı geliştirip polis teşkilatına benzer yapılar oluşturdu ayrıca ilkel bir posta sistemi kurdurttu. “Kısasa kısas”, “göze göz, dişe diş” yasaları diye anılan bu kurallar sonraları Tevrat ve şeriatta da gerek benzerlik gerekse mantık anlamında tekrardan karşımıza çıkıyor. Bugün hala radikal İslami anlayışlar tarafından savunulmakta olanları bile vardır. O zamanlar Shamash’inin (Sümer mitolojisinde Utu tanrısına karşılık gelen tanrı; adalet tanrısı olarak da bilinir.) bizzat kendisine bu 282 kuralı ilettiğini iddia eden Hamurabi bu kuralları acımasızca uygulatmıştır. Kurallardan bazıları şöyle; “Göz çıkaranın gözü çıkarılsın, diş kıranın dişi kırılsın, ameliyatta hastanın ölümüne neden olan doktorun ve hastanın gözünü kör eden doktorun parmakları kesilsin, babasına vuran evladın parmakları kesilsin.”  Yönetim tarafından alt tabaka ve üst tabaka diye sınıflara ayrılmış toplumsal yapıda kurallar tabakalara göre de değişebilmekte idi. Örneğin insanın dişini kıranın dişi kırılacaktır, fakat bu suç daha alt tabakadan bir insana karşı işlenirse, o zaman üst tabakadan insan sadece para cezasıyla cezalandırılacaktır! Böylece adalet tanrısının Hamurabi’ye üst sınıfları altlardan biraz daha fazla kollayan kurallar fısıldadığını anlıyoruz.

Bugünün dünyasında da tanrılar fısıldamaya devam ediyor

Mesela silah tanrısı, ABD’de makineli tüfek kullanımının yasalarla serbest bırakmasını söylemiş yönetenlere. Doğanın tanrısı ise İngiltere’de tüm çiçeklerin kraliçeye ait olduğunu fısıldamış. Bundan dolayı park ve kamusal alanlarda çıkan yabani bir çiçeğin bile kesilmesi yasak. Hangi tanrı bilmiyorum Fransa’da bir domuza Napolyon ismini vermeyi yasaklamış. Terzi tanrı Tayland’da iç çamaşırı giymeden dolaşmayı yasaklarken, İspanya’da ise çırılçıplak dolaşmayı yasal hale getiren bir başka tanrı mı var acaba? Bangladeş’te sınavlarda kopya çekmeyi yasaklayan öğretmen tanrı İsviçre’de gece saat 22:00’den sonra kamuya açık alanlarda erkeklerin ayakta işemesinin yasaklanması ile ilgisi olmadığını fısıldamış.

Yargıçlar da fısıldar

Bugünlerde bizim kktc’de öğrendiğimde çok şaşırdığım şey ise; adaleti sağlayan, yargıya yön veren yargıçların nasıl seçildiği idi. “Bağımsız” kktc yargısı yargıçlarını hangi kriterlere göre nasıl seçiyor biliyor musunuz? Hukuk bilgisini ve adalet anlayışını ölçen ve fırsat eşitliğini sağlayan yazılı bir sınavla mı? Hayır. Söyleyeyim; var olan yargıçlar olası yargıç adayı olarak düşündükleri avukatların kulağına “yargıçlığa başvurursanız seçileceksiniz.” diye fısıldıyorlar.

“Adaletin gevşeyen vidalarını suç tornavidasıyla sıkarsın!” 

Adalet anlayışı hem tarihsel hem de ulusal ve coğrafi düzlemlerde farklılıklar gösteriyor. Adalet mevzusunu ele alırken belli bir dönemde var olan sınıf ilişkileri ve çıkarları ile hep ilişkilendirilmesi gerektiği düşüncesi en doğru yaklaşım gibi görünmektedir. Ebedi, doğru ve evrensel bir adalet anlayışı yoktur.

Engels şöyle diyor; “Ekonomik durum temeldir, ama üst yapının değişik unsurları – sınıf mücadelesinin politik biçimleri ve sonuçları – kazanılan muharebeden sonra kazanan sınıfın belirlediği anayasa – hukuk biçimleri ve hatta bütün bu gerçek mücadelelerin tarafların beyinlerine yansıması, politika, hukuk ve felsefe teorileri, dini dünya görüşleri ve bunların dogma sistemlere evrimi tarihsel mücadelelerin akışı üzerinde etkide bulunuyorlar ve birçok durumda bu mücadelelerin biçimini belirliyorlar.”  Buradan yola çıkarsak kapitalizmin adaletliyim iddiasının, kendi koşulları içerisinde adaletli olmadığını savunmak/göstermek, politik bir mücadele yöntemi olarak kapitalizmin eleştirisi için kullanılabilir ve de etkilidir. Bize fırsat eşitliği gibi sunulan yasaların aslında sadece belli bir sınıfa hizmet ettiğini ve günün sonunda en iyi yasanın bile sınıfsal sömürüyü ortadan kaldırmayacağını gösterebiliriz. Fakat bu yapılırken gerçek adalet şudur, budur gibi evrensel bir anlayışı savunmak mücadeleyi bağlamından koparacağı gibi sizi geleceğin toplumunun kahinliğine soyunan bir konuma yerleştirir. Suç ve adalet birbirleri olmadan var olamazlar. Herakleitos “Eğer adaletsizlik olmasaydı adaletin ismini bilmezlerdi” der ve Igor Jaguar, Murat Menteş’in Antika Titanik kitabında yarattığı bir mafya babası, bakın ne diyor; “Adaletin gevşeyen vidalarını suç tornavidasıyla sıkarsın!”

Karl Marx’a kulak verecek olursak; “Bayrağınıza tutucu ‘adil bir iş günü için adil bir iş günü ücreti’ şiarı yerine devrimci ‘Kahrolsun Ücret Sistemi’ sloganını yazmalısınız.”

 

Tahsin Oygar

tahsinoygar@yahoo.com

 

Kaynakça:

Tarih Sümer’de Başlar –Samuel Noah Kramer

Antika Titanik – Murat Menteş

https://tr.wikipedia.org/wiki/Heraklitos

http://www.praksis.org/wp-content/uploads/2011/07/010-11.pdf

https://tr.wikipedia.org/wiki/Hammurabi

http://www.teorivepolitika.net/index.php/arsiv/item/366-marxin-ahlaki-realizmi

http://www.microdestek.com.tr/dunyanin-en-ilginc-yasalari.html

https://www.birgun.net/haber-detay/karl-marx-kapitalist-somuru-ve-adalet-kavrami-200939.html