Hasanbulliler Destanı – Şifa Alçıcıoğlu

 

Argasdi yeni sayımız “Çocukluk” dosya konusu ile hazırlanırken, son sayımızdan “Kültür” sayfası yazımız…

bulli

 

Sıcak ve kurak, tefeciliğin ve hırsızlığın ayyuka çıktığı bir yıl: 1877…

Kıbrıs’ın en uzak topraklarında, dağlık ve ormanlık bölgeleriyle ulaşımın çok zor sağlandığı, *Şeher’den ve ticaretten uzak bir bölge: Baf…

Yoksulluğun ve cahilliğin pençesine düşmüş bir halkın kahramanları: Hasanbulliler…

İşte böyle bir zamanda bir destanın yazılma hikayesi başlar: Kuş, civciv ya da tavuk manasına gelen (pouli) Bulli lakaplı kardeşlerin yaşadığı Baf kazasına bağlı Mamonya köyünden kıvılcımlanan, kimilerine göre eşkıya, kimilerine göre birer kahraman olan Hasanbulliler’in bitmeyen şarkısı böylece çalınmaya başlar kulaklarınıza…

Hasan Ahmet Bulli, kendisine atılan iftira ve yalancı tanıkların ifadesiyle mahkumiyet cezası alınca, bu yapılan haksızlığa dayanamaz ve kendisini tutuklamaya gelen zaptiyelerin ellerinden kaçarak, dağlara sığınır. 18 ay süren bu kaçak yaşantısında, onu yakalamak için bölge polislerinin yanında Lefkoşa’dan da on kişilik bir zaptiye ekibi gelir. Ancak onu yenen ve zaptiyelere yakalanmasına neden olan şey o yıllarda Kıbrıs’ın en büyük hastalıklarından biri olan sıtmadır. Sıtmaya yakalanan Hasan, tutuklanır ve bir onbaşıyı öldürmekten yargılanıp idama mahkum edilir. Ama cezası daha sonra ömür boyu hapse çevrilir. Bu sırada abilerinin ardından Kaymakam lakaplı ortanca kardeş Mehmet Ahmet Bulli ve küçük kardeş Hüseyin Ahmet Bulli (Gavunis) de bir kavgada bıçakladıkları birinin ölmesi üzerine dağlara çıkarlar. Kardeşlerinin zor durumda olduğunu haber alan büyük kardeş Hasan Bulli, onlara yardım için Büyük Han’da bulunan hapisaneden kaçmaya çalışırken vurulup öldürülür. Destanın kalan kısmını Hasanbulliler’in kardeşleri Mehmet yani Kaymakam ve sarı yüzlü olduğu için kavun anlamına gelen Gavunis lakaplı Hüseyin ve arkadaşları yazacaktır.

***

Kaymakam der, aslımızı sorarsanız Mamonya,

Bakınız bize ne yaptı bu dünya

Biz ne Hanya biliriz ne de Konya

Talha’nın garazı varıdı bize

İsterdi ille versin bizi İngilize

Hüseyin Bulli der, ben Hüseyin Bulliyim

hem firavun

Merhametim yoktur, kim olsa kıyarım

Hatır bilmem, her arzumu yaparım

Öldüm teslim olmadım İngilize

… (1)

 

Kıbrıs’ta artık farklı bir devir vardır. Soğuk tavırları, küçümseyici bakışlarıyla adaya ayak basan İngilizler, “bozulan” düzeni yeniden sağlamak için asi ilan ettiği bu gençlere karşı acımasız bir şekilde savaşmayı kafasına koymuştur. Ne var ki İngilizlerin yarattığı bu sömürü düzenine karşı halkın tarafı da bellidir. Cinayet, hırsızlık, kadın kaçırma gibi adi suçlar işlemiş olmalarına rağmen, ister korkudan, ister hayranlıktan deyin, onlara karşı saygı duyan halk, yardımda bulunmaktan asla çekinmemiş ve hiçbir zaman onları ele vermemiştir. Dönemin polis komutanı, Kareklas, Hasanbullilerle ilgili hazırlamış olduğu kitapçıkta şu ifadeleri kullanmıştır:

“Bu rapor, Hasanbulliler ve arkadaşlarının suç faaliyetlerinin tüm hikâyesidir. Limasol

ve Baf sınırındaki köylerde ve ayrıca bunlara komşu olan köylerde, onların işlemediği bir

tür suç ya da yaptıkları kirli bir iş olmayan hiçbir köy yoktur. Eminim ki, köylerin çoğunda

sadece erkekler değil, kadınlar ve çocuklar dahi onları desteklemekte idiler ve onlar köyde

bulunduğu sırada polisin gelmekte olduğu görüldüğü zaman, ya köydeki erkekler, kadınlar

ya da çocuklar koşarlar, onlara haber verirler ve kaçaklar tedbirlerini alırlardı.”

Fakat Mehmet Talha adında birisinin kurduğu tuzak sonucunda İngilizler tarafından yenilgiye uğratılırlar. Rumca yazılan ve Hasanbullileri gaddar ve zalim bir şekilde gösteren destanda olay şu şekilde anlatılmaktadır:

Çevirdiler martinleri birbiri ardına

Küçükleri Hüseyin’i o saattan benzettiler kalbura

Soruşturma için götürdüler Kasaba’ya

Hısımları çekerdi saçlarını yola yola

İş gelsin bir yere, asılmaya kalsın

On üç ay hem da beş gün durmadan savaştılar (2)

***

1900’lü yılların başında Lokman Hekim olarak bilinen, Dr. Hafız Cemal tarafından yazılan Türkçe destan, dellal olan Aynalı tarafından okunmakta idi. Yazıldıktan tam bir asır sonra 2000 yılında “Dance of Cyprus” dans grubu tarafından tiyatral bir şekilde sahneye taşınan Hasanbulliler destanı, Tahsin Oygar ve Hüseyin Saltan tarafından bestelenen sözlerle yeniden hayat bulmuştu. 2012 yılında ise Sol Anahtarı tarafından “Başka Bir Şarkı” isimli albümden bizlere seslenme fırsatı yakalamışlardı adeta…

Bazen adaletsizliğe isyan duygusuyla halkın zihninde kahramanlar ortaya çıkar ve tıpkı yel değirmenlerine karşı savaşan Don Kişot, zenginden alıp fakire veren Robin Hood gibi zorba bir dünyada masalsı bir kahramanlık yaratırlar. Oysa gerçek kahramanlar içimizden çıkanlardır. Onlar ki bu memlekete emek veren, onuruyla mücadele edenlerdir. İlk kez Kıbrıs adasının dışına çıkıp hemşirelik eğitimi alan Türkan Aziz ve adı resmi tarih kitaplarına geçmeyen kadın kahramanlar yanında Kıbrıs’ın tarihine damga vuran ve özellikle İngiliz Sömürge Yönetimi’nin düzenine karşı kendi “adalet” anlayışlarını getiren, isimlerine destanlar düzülen Hasanbulliler, Arap Ali, Gavur İmamlar vardır!

 

Şifa Alçıcıoğlu

Sifalcicioglu@gmail.com

 

*Şeher: Lefkoşa

 

(1)  Hasanbulliler Destanı, Dr. Hafız Cemal, okuyan dellah Aynalı.

(2)  Hasanbullilerin Türküsü, Hristodulos Çapura, Türkçe’ye çeviren: Burhan Mahmudoğlu

 

Kaynak: Bir Zamanlar Kıbrıs’ta, Ahmet Haşim Gürkan, Galeri Kültür Yayınları.

https://www.youtube.com/watch?v=pCXTB6SX5JI Hasan Bulliler Destanı- Sol Anahtarı