Sokak Hayvanları ve Çocuklar-Emel Cicibaba

Argasdi’nin 55. sayısından çocuklar ve sokak hayvanlarına dair makalemizi “çocukluk” dosyasından sizlerle paylaşıyoruz. Argasdi’ye Baraka Kültür Merkezi lokalinden, bölgenizdeki Khora Kitabevlerinden ve gazete bayiilerinden 10 TL karşılığında ulaşabilirsiniz.

161_4092kisalar-03Daha ufacık bir bebekken başlıyor etrafımızla iletişime geçme ve öğrenme, serüvenimiz. İzleyerek, deneyerek ve yanılarak öğrenen çocuklar şüphesiz ki yetişkinlerden daha açık bir algıya ve çok daha fazla merağa sahiptir. Tam da bu nedenle etraflarında olup bitenleri gözlemleyerek büyüyen çocuklara nasıl örnek olacağımız, ileride şekillenecek karakterleri için belirleyicidir.

Ülkemizin kuzey yarısında sokaklardaki hayvan popülasyonu oldukça fazladır. Ayrıca var olan barınakların birçoğu çok yetersiz ve olması gereken barınak standartlarında değildir. Av köpekleri yaşlanıp “işleri bitince” sokağa salınmakta, bazı kişiler bir hevesle alıp bakamadıkları hayvanları dışarı bırakmaktadır. Tüm bunlar çok büyük ve çözülmesi gereken sorunlar değilmiş gibi hala daha pet shop’larda hayvan satışı yapılmaya devam edilmekte ve satılan hayvanların akıbetinin takibi yapılmamaktadır. Tabii ki bunlar devlet politikası haline gelmeli ve sadece insanların değil hayvanların mutluluğunu ve özgürlüğünü garanti altına alan adımlar atılmalı. Dünya Yalnız Bizim Değil Hareketi’nin hazırladığı ve Meclis’te görüşülmeyi bekleyen Hayvan Refahı (Değişiklik) Yasası bunun örneklerinden bir tanesidir. Fakat bundan öte toplumumuz, ta çocuk yaştan doğanın bir parçası olduğumuz ve tüm doğaya saygı gösterilmesi gerektiği, empati gibi unsurlar ile gerek özel gerek sosyal yaşamlarında dönüştürülerek, sokak hayvanları konusunda daha duyarlı olmalıdır.

Erken çalan okul zili

Birçok çocuk daha iki yaşından itibaren kreş ile okul hayatına adım atıyor ve bu süreç 17 yıl boyunca devam ediyor. Gününün çoğunu okulda geçiren çocukları, dönüştürmek bu kadar olasıyken onları sadece akademik başarıya odaklayan müfredatlar değiştirilmeli. Çocukları ve gençleri, onların sosyal yönlerine olumlu katkı sağlayacak ve hayvanlarla zaman geçirebilecekleri bir müfredatla eğitmeliyiz.

Bir sokak hayvanını sahiplenmek ve onunla temizliğinden yürüyüşüne, yemeğinden sağlığına ilgilenmek çocukları sorumluluk bilinci olan bireyler olarak yetiştirecektir. Sorumluluk almayan ve topu sürekli olarak başkalarına atan politik durumumuz da zaten ülkemizde bu bilincin ne kadar eksik olduğunu ve bunun nasıl sonuçlar doğurabileceğini gösterir niteliktedir.

Sokak hayvanlarının sorumluluğunu tam anlamıyla üzerimize almak ve bunu yerine getirmediğimiz durumlarda yaptırımlarla karşılaşmak bir süre sonra olayların asıl sorumlularını işaret edebilmemizi sağlayacaktır. Yani bir köpeği “sahiplenip” onu bir kulübeye kapatan, daha sonra tuvalet ihtiyacını karşılasın diye sokağa salan bir birey aslında hayvanların parka alınmamasının, sokaklara zehir atılmasının, hayvan pisliğine kinlenip sokaktaki hayvanların aç bırakılmasının, dolayısıyla bu hayvanların saldırganlaşıp başka canlılara saldırmasının ve bunun cezasının vurularak ya da zehirlenerek yine o hayvanlara kesilmesinin dolaylı yoldan sorumlusudur. İşte tam bu noktada saygı kavramının eksikliği kendini belli eder. Kendi evi, bahçesi kirlenmesin diye hayvanını sokağa salan ya da köpeğini ortalık yere dışkılatıp temizlemeyen bir insanın ne çevre bilinci ne empati yeteneği ne de başkalarına saygısı vardır. İnsan eliyle yaratılan bu kaosun faturası da her zaman sokak hayvanlarına kesilmektedir.

Okullarda sokak hayvanları ile ilgili dersler ve eğitimler olması, yeni nesillerin bu gibi konularda birbirlerine ve hayvanlara karşı sevgi, saygı ve sorumluluk duygusuyla yetişmesi için önemlidir.

Doğru örnek olabilmek

Geleceğimizin çocuklar olduğu ağızlara sakız olmuş durumda iken çocuklarımızı daha iyi bireyler olma yolunda dönüştürecek adımlar çok aza indirgenmiştir. Sokak hayvanları, çocukların sadece akademik başarısını önemseyen bu sistemin doğru ilerletmediği dönüşüm sürecinin sonuçlarını ağır bir şekilde yaşamaktadır. Aileler çocuklarına doğum günlerinde pahalı hayvan satın alarak, sokakta aç bir canlı gördüklerinde doyurmaktan ziyade öteleyerek, sokak hayvanları için “pistir, dokunma”, “ısırabilir yaklaşma” diyerek yanlış örnek oluyor. Çocuklar bunları deneyimleyerek kendilerinin hayvanlardan üstün, onları istedikleri an alıp istedikleri an kurtulabilecekleri birer nesne olduklarını öğrenerek büyüyorlar. Oysa pek çoğumuz gözlemlemişizdir ki küçük yaştaki çocuklar, yetişkinler tarafından korkutulmadan, yönlendirilmeden veya baskı altına alınmadan önce temiz-kirli, sahipli-sahipsiz, pahalı-ucuz ayırt etmeden tüm hayvanlara sevgi ve merhametle yaklaşır, onları kucaklar, onlarla yemeğini paylaşır. Çünkü çocukluk doğa ile bütünleşik olmanın çok daha yoğun yaşandığı bir dönemdir.

İşte bu noktada çocuklarımıza nasıl örnek olduğumuz çok önemlidir. En geniş yelpazede devlet, en dar yelpazede ise aileler çocukları eğitirken, insanın da bir tür hayvan olarak doğanın bir parçası olduğunu, kentte yaşama sorumluluğu ile çevre bilincini ön planda tutmalıdır ki etrafına saygılı, sorumlu ve empati yapabilen insanlar yetiştirebilelim. Çünkü sokak hayvanlarının içinde bulunduğu bu kötü durumun sorumlusu bizden başka kimse değildir.