Yapay Zekadan Ütopyaya – Sezgin Keser

Argasdi 56. sayımızdan bir yazı…

yapay zeka foto

 

Yıl 2154. Güneşin doğuşuyla gökyüzü aydınlanıyor ve sokaklarda hareketlilik başlıyor. Bir yandan parklarda koşan, yürüyen insanlar bir yandan sürücüsüz toplu ulaşım araçları, öte yandan da mesaisine erken başlayan çalışanlar…

Günümüz dünyasında bilimin ve teknolojinin geldiği noktanın az çok farkındayız. Cep telefonlarımız ve bilgisayarlarımızdaki akıllı uygulamalar ve oyunlar, fabrikalarda, atölyelerde, ofislerde, kafelerde kullanılan, üretim ve hizmetin bir parçası haline gelen akıllı sistemler , insan zekasıyla kıyaslanmaya başlanan yapay zekanın neler yapabildiğinin günlük hayattaki yansımalarıdır. Bu yansımalara baktığımızda yapay zekanın verilen komutlara bağlı olarak belirlenen görevi çerçevesinde işlediğini anlarız. Buna en iyi örnek 1996 yılında dünya satranç şampiyonu Kasparov’u yenen Deep Blue adlı bilgisayardır. Deep Blue kendisine yüklenen veriler doğrultusunda satrançta yapılacak her bir hamlenin oluşturacağı sonucu önceden bilmekte ve ona göre en rasyonel hamlesini yapmaktaydı. Yani Deep Blue yapılan hamlelere göre tepki veren dar bir yapay zekaydı.Tabi ki 1996 yılından bu yana bilimsel çalışmalar yapay zekayı farklı noktalara taşımaya başladı. Telefonlarımızdaki dijital asistanlar aldıkları yeni verilerle ve görevlerini yerine getirirken elde ettikleri tecrübelerle sadece sınırlı bir görevi yerine getirmiyor, aksine gelişen yeni durumlara göre kararlar verebiliyorlar. Yani dijital asistanımızla yaptığımız sohbetler, ona sorduğumuz sorular daha sonraki sorularımızın ve sohbetimizin yapay zeka açısından altyapısını oluşturmaktadır.Yapay zekanın dış dünyadan öğrendiği her şey kendisi için belirlenen görevini aşmasını ve geliştirmesini sağlamaktadır.

Yapay zeka üzerinde yapılan çalışmalar bitmiyor ve sürekli yeni ilerlemeler sağlanıyor. Artık müzik yapan, resim çizen yapay zekalara sahip robotlar var. Nasıl ki biz insanlar yazı yazarken, müzik yaparken, resim çizerken, farklı kültürel ve sanatsal eylemlerde bulunurken insan ve dünya tarihinin teorik ve pratik birikiminden, duygularımızdan faydalanıyorsak yapay zekalar da insanlardan aldıkları ve dışarıdan öğrendikleri datalarla yaratıcı eylemler yapabiliyorlar. Buna örnek olarak, farklı akorların, müzik türlerinin, ritimlerin veri olarak yüklendiği  ve hangi duyguyla ve sözlerle bir şarkı oluşturması komutunun verildiği ve belleğindeki bilgilerle yeni şarkılar yaratan yapay zeka müzik yazılımlarını gösterebiliriz. (1)

Bu kadar gelişmekulağımıza hoş gelirken yapay zekanın insanların davranışlarını, tavırlarını anlayabilecek ve tahmin edebilecek bir seviyeye hatta kendi öz varlığına yani tamamıyla kendi bilincine sahip olabileceği bir noktaya geleceği beklentisi insanlarda korku yaratmaya ya da yarattırılmaya başladı. Kendi bilincine sahip olacak yapay zekaların insanların yerine geçebilecekleri, insanların işlerini ellerinden alacakları, hatta dünyayı ele geçireceklerine dair senaryolar özellikle bilim insanları tarafından dillendirilmektedir. Peki bu endişe verici senaryolar olası mı?

Büyük kapitalist ülkelerde iş alanında aktif bir şekilde kullanılan yapay zeka sayesinde daha az insana ihtiyaç duyulan, daha çok robotun olduğu, sistem üzerinden üretimin, dağıtımın her anının görülebileceği akıllı fabrikalar oluşturulmaya başlandı.Daha az insana ihtiyaç duyulan otomasyon sistemlere bankaların mobil uygulamalarını örnek gösterebiliriz.Banka işlemlerinin birçoğunu bu mobil uygulamalar sayesinde yaparken, bankanın bu işleri yapacak yeni eleman istihdam etmesine gerek kalmayacaktır.Bu gelişmelere rağmen iş hayatındaki bu değişim, ne düşünüldüğü gibi hızlı bir şekilde gerçekleşecek ne de dünyanın her ülkesinde aynı değişim yaşanacaktır.Çünkü teknoloji, her ülkede ve toplumda aynı gelişmişlik düzeyinde değildir.Şunu da belirtmek gerekir ki “kapitalizmin eğilimi sadece en ileri teknolojiyi üretim alanında uygulamak değil, en ucuz iş gücünü kullanmak ve en yoğun sömürüyü gerçekleştirmektir. Dolayısıyla robotların tüm üretim alanlarına hızla girmesi ve işçilerin yerini robotların alması söz konusu olmayacaktır.” (2)

Rekabetin, bencilliğin dayatıldığı bilimsel ve teknolojik ilerlemelerin kapitalist güçler tarafından başka ülkeleri işgal etmek, doğal kaynaklarını sömürmek için savaş sanayisinde kullanıldığı bir düzende, kendi bilincine sahip olacak yapay zekaların bu düzenin oyununu kendi kurallarına göre oynayacağı yani ezen tarafında olacağı bir apokaliptik gelecek korkusunun oluşması normaldir. Bu korkuya inat teknolojik ilerlemelerin egemenlerin çıkarları doğrultusunda kullanılması yerine bu gelişmelerin halkların çıkarları doğrultusunda kullanaılacağı başka bir dünyanın olabileceği gerçeğini kabul etmeliyiz.Yapay zekanın insanların işlerini ellerinden alması gibi bir durum yerine ihtiyaç temelinde bir üretimin olduğu, yapay zekalar sayesinde iş yükümüzün ve saatlerimizin azaldığı dolayısıyla kültürel, sosyal, sanatsal yaşamımıza daha fazla vakit ayırabileceğimiz sömürüsüz bir gelecek kurulabilir.Nasıl ki bir insanı şekillendiren, içinde yaşadığı düzen ve çevresi ise kendi bilincine sahip olacak yapay zekalı insanımsı robotları da aynı düzen ve çevre şekillendirecektir.

Yıl 2154. Güneşin doğuşuyla gökyüzü aydınlanıyor ve sokaklarda hareketlilik başlıyor. Bir yandan parklarda koşan, yürüyen insanlar bir yandan sürücüsüz toplu ulaşım araçları, öte yandan da mesaisine erken başlayan çalışanlar ve mesai arkadaşları yapay zekalı insanımsı robotlar. Şehrin sokakları ağaçlarla, renkli teknolojik evlerle, tiyatro salonlarıyla, kafelerle, spor salonlarıyla dolu. İnsanların emeğinin sömürülmediği aksine geliştirdikleri bilim ve teknoloji sayesinde sosyal yaşamlarına daha fazla zaman ayırdıkları bir dönem…

 

Sezgin Keser

sezginkeser92@gmail.com

 

(1)  https://musiconline.com.tr/muzik-ve-yapay-zeka/

(2)  https://journo.com.tr/arif-kosar-robotlarin-isleri-devralmasi-mumkun-degil