Tembel Emek- Ahmed Hikmet

yazı görsel

Tembelliği ele aldığımız dergimiz Argasdi’nin 62. sayısından”Tembel Emek” isimli makalemizi sizlerle paylaşıyoruz. Argasdi’ye Baraka Kültür Merkezi lokalinden, bölgenizde bulununa Khora Kitap’tan ve gazete bayiilerinden 10 TL okur katkısıyla ulaşabilirsiniz.

Günümüz dünyasında eğer emeğinizi satarak geçiniyorsanız yani çalışan biriyseniz, günün yirmi dört saatinin önemli bir miktarı yaptığınız işle geçiyor demektir. Sadece mesai saatleri içinde işle uğraşmaktan öte günlük mesai saatleri dışına çıkan çalışma süreleri, insancıl olmayan çalışma koşullarının yarattığı olumsuz fiziksel ve psikolojik etkilerin mesai saatleri sonrası kendinize ayıracağınız boş zamanı verimsizleştirmesi ve temel haklarımızın piyasalaştırıldığı bu sömürü düzeninde hayatta kalma gayesi, hemen hemen her çalışan insanın yüzleştiği sorunlardır. İnsancıl bir yaşamın temelinde, barınmak, beslenmek, nitelikli sağlık ve eğitim hakkına erişebilmek ne kadar önemliyse doğumla başlayıp ölümle biten bu hayatta sahip olduğumuz zamanı nitelikli ve insani bir şekilde değerlendirmek de o kadar önemlidir. Karnımızı doyurmak için çalıştıktan sonra karnımızı doyurmanın keyfini yaşayabilmeli, günün yorgunluğunu bir arkadaş sohbetiyle ya da bir kitabın sayfalarında atabilmeliyiz. Yani tembellik edemediğimiz bir dünyada, iliklerimize kadar sömürülerek çalışmak günün sonunda kendimize “eksik bir şey mi var hayatımda?” dedirtir.

Tembellik hakkımız, söke söke alırız

Zamanımızın çoğunun toplumsal faydadan uzak ve başkalarının ceplerini doldurmak uğruna geçiyor olması ne kadar kötüyse, dinlenme ve çalışmadan arta kalan boş zamanımızın aylaklıkla geçiyor olması da o kadar kötüdür. Bugünün çalışma koşullarının insanları çalışma hayatından uzaklaştırdığı ve bununla birlikte boş zamanlarının da değersizleştiği gözlemlenmektedir. İnsana yaraşır bir çalışma hayatına sahip birey boş zamanını daha verimli geçirmektedir. Dolayısıyla günümüzde çalışmayı ve tembelliği biri varken diğeri olmaz şeklinde düşünmemeli aksine birbirini var eden iki unsur olduğunu bilmeliyiz. Burada kastedilen tembellik, boş zamanın aylaklıkla geçirilmesi değil nitelikli bir şekilde geçirilmesidir. Paul Lafaurge 1800’lü yıllarda tembellik hakkından bahsederken o dönemin 10 saat ve üzerindeki endüstriyel çalışma hayatının insanları düşünsel ve fiziksel olarak nasıl yıprattığını gözlemlemiş ve bu aşırı çalışma hayatı karşısında tembellik hakkını yani boş zaman hakkını savunmuştur. Boş zaman sadece bireyin kendi gelişimi için değil toplumun ilerlemesi için de gereklidir. İnsanların boş zamana sahip olmadıkları, sadece kâr uğruna çalıştırıldıkları bir hayatta şarkılar, resimler, kitaplar, bilimsel ve teknolojik yenilikler topluma değil piyasaya hizmet edecektir.

Kimine boş zaman kimine durmaksızın çalışma

İnsanların beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla çalıştıkları, istedikleri zaman dinlendikleri, uyudukları ya da eğlence ve oyun gibi faaliyetlerde bulundukları ilkel komünal topluluklarda boş zaman ve çalışma ayrımı yapılmamıştır. Boş zaman ve çalışmanın birbirinden ayrışması, toplum içinde temel ihtiyaçları karşılayacak üretken faaliyetlerde bulunmadan yaşayabilecek bir grup insanın hayatını idame ettirebileceği ürün fazlasının elde edilmesiyle başlar. Antik Yunan’dan örnek verirsek; kölelerin zorunlu eylemi sayılan çalışmanın insanı yozlaştırdığı düşünülürken köle ve mülk sahiplerinin sahip oldukları boş zaman ise insanın kendini gerçekleştirebileceği sınırsız bir zaman ayrıcalığı olarak görülür. Bu dönemde yapılan kültür-sanat ve spor faaliyetleri,  politik tartışmalar, düşünsel gelişimler, köleler sayesinde, kendilerini geçindirmek için çalışmak zorunda olmayan boş zaman sahipleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Ortaçağ’da ise daha çok soyluların sahip olduğu boş zaman, kilisenin de etkisiyle Antik Yunan’dan farklı olarak dini görevlerin yerine getirileceği, kutsal bilgiye erişilebilecek bir alan olarak görülmekteydi.

Kapitalizm “boş zaman” satıyor

Bugün tüm dünyayı kıskaca alan kapitalizm karşısında bir yandan toplumsal dönüşüm mücadeleleri verilirken bir yandan da mevcut düzen içerisinde her insanın asgari şekilde geçimini sağlayabileceği bir işe sahip olması ve çalışma hayatının insana yaraşır hale gelmesi talebi de yükseltilmektedir. Endüstriyel yaşamla birlikte başlayan mesaiye dayalı çalışma hayatında, 10 saat ve üzeri çalışma süreleri, uzun yıllar sürdürülen mücadelerle birlikte 8’e indirgenmiş ve 8 saat çalışma, 8 saat dinlenme ve 8 saat boş zaman hakkı kazanılmıştır. Günümüzde teknolojinin ilerlemesiyle üretimin hızı ve verimi yükselmiş, çalışanlar için mesai saatinin azaltılması ve boş zamanın artması seçeneği yaratılmıştır. Lakin bu yaratılan boş zaman kapitalistler tarafından yeni bir piyasa olarak görülmektedir. Ücretli sinemalar ve tiyatro oyunları, büyük paraların döndüğü spor müsabakaları, piyasalaştırılmış müzik sektörü, tatil köyleri, kumarhaneler, eğlence merkezleri hem insanların sistem karşıtı nitelikli boş zamana sahip olamayacakları şekilde organize edilmiş hem de kapitalistlerin ceplerini dolduracakları yeni fırsatlar yaratmıştır. Kapitalizm kâr uğruna bizi çalıştırırken, boş zamanımızı da işgal etmiştir.

Başka bir boş zaman (tembellik) mümkün

Geçmişe ve bugüne baktığımızda görüyoruz ki boş zaman, kimi zaman çalışmanın karşıtı olarak yüceltilmiş kimi zaman da kâr uğruna piyasanın bir parçası haline getirilip değersizleştirilmiştir. Ama tarihte çalışmanın da tembelliğin de yani insan emeğinin ve zamanının aynı anda değerli kılındığı dönemler de olmuştur. Sovyet Rusya’sında işçilerin işten çıktıktan sonra gittikleri işçi kulüpleri boş zamanın nasıl nitelikli değerlendirilebileceğine bir örnektir; “Sovyetler’de ülke genelinde pek çok İşçi Kulübü inşa edilmişti. Bu yapıların mimarisindeki yenilikçilik bir tarafa işçilere sağladığı imkânlar oldukça dikkat çekici. Sinema, kulüplerdeki en popüler faaliyetlerdendi. Bunun yanı sıra spor salonları, kütüphaneler, sanat kursları… Hepsi işten çıkan işçilerin boş zamanlarını kültürel üretimle değerlendirmesini ve bunu topluca yapmasını olanaklı kılıyordu.” (1) Bunun yanında “Komünist Cumartesiler” ise boş zamanın sadece bireyin faydasına değil toplumun faydasına da olduğunun kanıtıdır; “General, yüksek sovyet yetkilisi ile su tesisatçısını, örneğin tahrip olmuş demiryollarını tamir için gönüllü olarak yan yana getiren, gelmek istemeyenin de gelmediği, hiçbir maddi çıkar ya da zorlamaya dayanmayan çalışma, komünizmin iktisadına da moral değerlerine de en uygun olanıdır.” (2)

Bugün bu sisteme karşı verdiğimiz anti-kapitalist, sosyalist mücadelemiz sadece emeğimizi özgürleştirmek uğruna değildir. Sahip olduğumuz ve olacağımız boş zamanımızı da değerli kılacaktır. Çünkü tembellik de çalışma gibi varlığımızın bir parçasıdır.

 

 

(1 ) Sovyetler Birliği Eğleniyor, K. Alpaslan Gazete Duvar 2018https://bit.ly/3tgbbXo  

(2 )Boş Zaman, Doğa, Komünizm, N. Kımran Sendika.Org, 2020 https://bit.ly/2Q2zOIR

 

 Kaynaklar

 Tembellik Hakkı Anayasaya Girmeli, M. Sütlaş, BianetOrg, 2012 https://bit.ly/2PYfAzP

 Antikçağ’dan Günümüze Boş Zaman Üzerine Bir Değerlendirme, M. Bahadır, ETÜ Sosyal Bilimler Dergisi 2016, https://bit.ly/3qLerIO

 Tembellik Hakkı, P. Lafargue https://bit.ly/38DLTuk

Zaman ve Sınıf Mücadelesi, M. Rahvancıoğlu, AnkaraDeğilLefkoşa.Org, 2017 https://bit.ly/3qPEUoq