“Bir barakacık olsa bize yeter!”- Tahsin Oygar

“Bir barakacık olsa bize yeter!” dediğimiz o günün üzerinden 20 yıl geçmiş bile. Aktivistimiz Tahsin Oygar’ın kaleminden Baraka’nın kuruluş hikayesini anlattığı makalemizi keyifle okumanızı dileriz. Argasdi’nin 62. sayısı, Baraka dosyasıyla tüm gazete bayiileri, Khorakitap ve Baraka Kültür Merkezi lokalinde 10 TL okur katkısıyla sizlerle buluşmayı bekliyor.

599703_10151397550457762_615854243_nYıllar önce Baraka ile yola koyulmaya karar verirken heyecanlı bir grup gençtik. O dönemlerde Halk-Der geleneğinden gelen “abilerimiz” vardı. Biz gençlerin de politize olma süreci o zamanlarda başlamıştı.  Baraka’nın kurulmasından önce siyasi bir dizi etkinliğimiz olmuştu tabii ki. “Abilerimizin” gündemlerinin peşinde süreçlere ve alınan kararlara hakim olma şansını pek yakalayamıyorduk. Kendimizi o gündemlerin içinde sürüklenirken buluyorduk. Bu “abilerimiz” dediğimiz grubun, dağınık liderliği, örgüt anlayışını geliştirip katılımcı bir demokratik ortam sağlayamamaları, gündelik ve hızlı geliştirilen politikalar tarafından sürüklenmeleri bizi gerçekten yormuştu. Ülkenin içinde bulunduğu durum ve bizim gibi rahatsızlık çekenlere de sol bir anlayışla kültür ve sanat üretimleri üretme, hayatı sol değerler üzerinden paylaşma ve dayanışma fırsatı vermek amacı ile kuruldu Baraka. Kültür merkezimizi kurma çalışmaları için bile toplantı yapacak yer, mekân bulmak oldukça zordu. Yine bu kuruluş toplantılarından birinde, bu mekân bulamama sorunu üzerinden hayıflanırken bir arkadaşımız, yanılmıyorsam Cengiz Erdem’di, “derme çatma baraka bile olsa bize yeter” demiş ve herkes “evet bir barakacık olsa bize yeter” diyerek iç çekmişti. İşte kültür merkezimizin ismi böyle ortaya çıkmıştı. Sonra tüm ilişkiler kullanılarak ilk mekânımız olan Şht. Tuncer İlkokulu yanındaki binamızı kiraladık. İmece usulü ile harabe halde olan dükkanı büyük özveri ve emek ile içine girilebilecek hale getirmek oldukça güç olmuştu. Tabii kaynak sağlamak için dayanışma konseri düzenlemiştik. Ayrıca herkes elinden geldiğince katkı koyunca kendi gücümüzle, zor da olsa bir şeyler başarmak bize özgüven sağlamıştı.

Kuruluştan sonraki ilk yedi aylık süreç oldukça zorlayıcı ve bir o kadar da öğretici oldu. Hayal ettiğimiz katılımcı, düzenli ve sistemli bir toplantı düzeni oluşturamıyorduk. “Abilerimizin” dağınık ve gündelik kararlarını Baraka’ya dayatması ve ikili sohbetlerde Baraka’ya ilişkin kararlar ürettiklerini duymak bizi oldukça rahatsız ediyordu. “Kervan yolda da düzülebilir” görüşümüz bizi bir süre sakin tutuyor; ta ki mekânımızın açık olabilmesi için “abilerimizin” önerisi ve bizim onayımızla barakanın büfesini işletmesi için bir arkadaşa görev verene kadar… Bu arkadaşın yönettiği büfe bir süre sonra Baraka’yı bir bar ortamına çevirmeye başlıyor. Gerek mahalle sakinlerinden gerekse de etkinliklerimize katılan gençlerden aldığımız şikayetler üzerine olaya müdahale etmek için harekete geçiyoruz. Fakat tüm çabalarımız sonuçsuz kalıyor. Olayı tartışmayı bile kabul ettiremiyoruz, bir de üstüne üstlük “özel mülkiyetçilik” ve “mekân sahipliği” yapmak ile suçlanıyoruz. Tüm emeklerimizi gerimizde bırakarak birkaç sandalye ve Baraka tabelası ile ilk mekânımızdan ayrılırken “Sorun, mekân sorunu değildir; kültürel duruş tercihidir” isimli tarihi bildirimizi yayınlıyoruz. Kalan arkadaşlar Kırlangıç Kültür olarak kısa bir süre devam ettikten sonra dağılıyorlar. İşte bu olaydan sonra (1 Ocak 2003)  yeni bir mekâna geçiyoruz ve yirmi yıl sonra bugün halâ devam ettirdiğimiz cuma toplantılarımıza ilk kez başlıyoruz. Film gösterimleri, tiyatro ve koro çalışmaları ile örgütlülüğümüz artarken, değerler, çalışma tarzı ve etkinliklerimizi kaleme almaya başlıyoruz. Baraka’nın organizasyon yapısı cuma toplantılarında ele alınıp ilmik ilmik örülmeye başlıyor. “Hemen Şimdi” isimli yayınımız böylece oluşuyor. Cumartesi sohbetleri ile gündeme ilişkin sohbetler düzenlerken, ücretsiz satranç ve bilgisayar kursu vermeye başlıyoruz. 1 Mayıs, 1 Eylül, 8 Mart gibi bizim için önemli günlerde sokakta olmaya çalışıyor ve gündemi takip edip emeğin yanında bir politik hattı kültür sanat etkinliklerimiz ile harmanlamaya çalışıyorduk. Kıbrıslı Elenler ile iletişimimizi geliştirmeye çalışıp birlikte düzenlenen birçok eyleme katılıyorduk. Bu eylemlerden bazıları Savaş Karşıtı, Filistin ile dayanışma için ve adamızdaki İngiliz üslerine karşı yapılan eylemlerdi. Kıbrıslı Türk halkına uygulanmaya çalışılan asimilasyon politikalarına karşı çıkarken, Kıbrıslı milliyetçiliği yapıp neredeyse ırkçı tutumlar sergileyen göçmen düşmanlığı ile de mücadeleyi bir görev edindik, çeşitli üretimlerde bulunduk. Ülkemizin tamamında ekolojik talanın başladığı her yerde ses vermeye çalıştık. Adamızın birleşmesi ve barışın sağlanması için de “Barış Bizlerin Ellerindedir” şiarı ile irademizi teslim eden değil özne olma çabasını ön plana çıkaran bir anlayış ile mücadele verdik.

Elinizde tuttuğunuz Argasdi’miz bir duvar gazetesi olarak başladı ve dergi olup çıktığı ilk günden bu güne kesintisiz sizlere ulaşmaya devam ediyor. Müzik grubumuzun albümleri, tiyatro gruplarımızın oyunları, film atölyemiz ve sonrasında BarakaTV olarak faaliyet gösteren etkinlik grubumuzun sayısız üretimi oldu. Okuma grubumuzla birlikte tartışarak kitaplar okuduk. Dinsel gericiliğe karşı çocuklarımız için yaz kursları hazırladık. Siyasi yönümüzün güçlenmesi ile Lefkoşa Belediye seçimlerinde meclis üyesi adayı göstermeden tutun, genel seçimlere kadar bir dizi seçime de girmek durumunda kaldık.  Geziler, yeme içmeler, yaz kampları, paneller, festivaller derken 20 yıl olmuş.  “Her şey herkese kendimize hiçbir şey” şiarı bize kişisel çıkar ve kariyer çabasını değil tüm değer ve zenginliklerin herkese adil ve eşit dağıtılmasından yana olmayı öğretti. Hatası ve sevabı ile geçen 20 yıl. Baraka üretmek isteyen, sanata kültüre ilgi duyan, sol değerlere inanan herkese açık. Gelin bir el atın. Birlikte nice 20 yıllarımız olsun!