SENİNLE BENİM ARAMDA ENGEL YOK – PINAR PİRO

Bugün, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Yani, dünyanın dört bir yanında engelli bireylere yönelik etkinliklerin düzenlendiği gün. Elbette ki bu etkinliklerden bazıları engelli bireylerin bizzat kendileri için düzenlenirken bir kısım etkinlik de engelli olmayan bireylerin farkındalıklarını artırmak için düzenleniyor. Ve pek tabii ki bu etkinliklerin bir çoğu da sadece reklam amacı ile yapılıyor. Yani birçok organizatör ve katılımcı için 4 Aralık, 2 Aralık’tan farklı olmayacak. Firmalar çalışan işçi alırken engelli bireyleri kabul etmeyecek. Dükkan girişlerinde ve iç mekan düzenlemelerinde engelli bireyler düşünülmeyecek. Restoranlarda müşteriler için braille alfabesi ile menü olmayacak veya hiçbir mağaza işaret dili bilen işçi çalıştırılmayacak mesela. Halkı gözetlemeyi kafasına takmış devlet, görme engelli bireyleri hiçe sayarak oraya buraya mobese direği dikecek, engelli kişinin takip etmesini kolaylaştıracak özel kaldırım taşı kullanmayacak. Her engellinin yasal hakkı olması gereken özel ödenek bir türlü yaratılmayacak. Her okulda engelli öğrenci olma olasılığının çok yüksek olduğu günümüzde, okullara özel eğitim öğretmeni kontenjanı açılmayacak, öğrenci kaynaştırma eğitimden mahrum bırakılacak, üstelik de birçok özel eğitim öğretmeni işsizken. Engel sadece fiziksel düşünülecek ve zihinsel engelli çocuklar çok ağır bir engel yaşamadığı sürece görmezden gelinecek ve aslında zihinsel yetisi olmayan bu öğrenciler tembel diye adlandırılacak. Engelli bireylerin rehabilitasyonunun sağlanacağı merkezler açılmayacak, halihazırda var olanlara ulaşım kolaylaşmayacak, alt yapıları güçlendirilmeyecek. Ve siz, engelliler için engel olmadığını düşünen yetişkinler, belki de kendi çocuklarınızı ayrıştırmaya çalışıp, insanları özelliklerinden dolayı ötekileştirmemeyi öğretmeyeceksiniz. Sınıflara engelli öğrenci kabul etmek lütuf değil. Çocuklarımıza acıma duygusunu değil, insanları olduğu gibi kabul edip birlikte yaşayabilme yetisini kazandırmayı hedeflemeliyiz. İş yerlerine daha ucuz iş gücü olarak gördüğümüzden değil, sadece geçinmek ve kendini gerçekleştirmek için bir işe ihtiyacı olan herhangi bir insan gibi engelli bireyleri de eşit koşullarda çalışan olarak almalıyız. Onların farklı ihtiyaçları olabileceğini kabullenip bunu giderebilecekleri maddi destek ve özel olarak düzenlenmiş mekanlar yaratmalıyız. Özellikle de engelli çocuklar için verilen maddi desteğin, çocuğun yararına kullanıp kullanılmadığını kontrol etmeliyiz. Engelli bireylerin en temel ihtiyacı, toplum içerisinde parmakla gösterilmeden, bakışlar kaçırılmadan, merhamet duygusuyla yaklaşılmadan, ötekileştirilmeden, birey olarak var olabilmek. Yani onların engelleri yaşam kalitelerini olumsuz etkiliyor olabilir ama toplum içinde var olmaları için engel olan insanların onlar için takındıkları tutumdur. Bunun için önce kendi duygu ve düşüncelerimizi yeniden şekillendirmekle başlamalıyız. Engelli bir bireyle karşılaştığımızda, ona geçmiş olsun demekten vazgeçmeliyiz mesela, çünkü geçmeyecektir. Sürekli yardıma muhtaçmışlar hissi yaratmamak için, yardıma ihtiyaçları olup olmadığını sormadan onlar için bir şey yapmamalıyız. Her insanın birbirinden farklı olduğunu aklımızda bulundurarak farklılıklarının sebebini sorgulamayız. Her insan bir engelli adayıdır düşüncemizden biran önce kurtulmalıyız, çünkü engelli olmak bir tercih değildir, dolayısıyla aday olunabilecek bir durum da değildir ve bu düşünce bir korku unsuru haline gelmektedir. Bunların yanında da, sadece bugün değil her gün engelli hakları için birlikte mücadele etmeliyiz. Evde, işte, sokakta, bazen teker teker insanlarla tartışarak bazen de devlet denilen otoritenin sosyal devlet olması için topluca direnerek mücadele etmeliyiz.