Eğitimde Ara Tatil – Onur Bütüner

Önlemlerin azaltılması ile birlikte ilk etapta yavaş yavaş ardından da hızlı bir şekilde vaka sayıları ülkede artmaya başladı. Havaların soğuması ile birlikte ise ipin ucu kaçmış durumda. Artan vakalar ile ülkede ciddi bir panik durumu söz konusu. Ancak seçimlerin de gelmesiyle bir taraftan tepki almaktan korkan hükümet yetkilileri sadece durumu izlemekle yetinmeye devam ediyor.
Ülkede ilk görülen covid19 vakası ile birlikte panik havasında hayatı durdurmuş, üzerine de hemen okulları kapatmıştık. Ardından da bir sonraki eğitim dönemini ancak aralık ayı sonunda yüz yüze sürdürebilmiştik. Yaşanan süreçlerden ders çıkardığımızı ve en azından pandemi sürecindeki üçüncü eğitim dönemi olan bu yılı daha planlı açacağımızı düşünürken maalasef ciddi bir planımız olmadığını açıkça görüyoruz. Okulların açılması için herhangi bir ciddi önlem alınmadı.
O kadar ciddiyetsiz ki bazı okulların seyreltilmiş eğitime geçmesi için tek kriter sınıf sayılarının 25 kişinin üzerinde olması. Peki bu ne kadar akla, bilime uygun? Yani 50 metre karelik bir sınıfta 25 çocuk fazla iken 20-25 metre karelik sınıflarda 18-20 çocuk bulunması seyreltilmiş eğitim için yeterli mi? Benim gönlümden geçen ve bir eğitimci olarak inandığım, pandemi sürecinde çocuklarımıza önce sağlıklı sonra da eğitimde fırsat eşitsizliğini derinleştirmeden kamusal eğitim hizmetinin sunulmasıdır. “Fırsat eşitsizliği” diyorum çünkü eğitimde fırsat eşitliğini, biz pandemiden çok önce maalasef kaybetmiş durumdayız. Ülkede yoksulluğun her geçen gün artması ile bu eşitsizlik daha da fazla hissedilmekte.
Tüm bu ironik durumların yanında, vakaların artması ile birlikte okulların bu dönemde bir ara tatile girmesi ile ilgili bir dedikodu dönmeye başladı. Ben bir öğretmen olarak bunun olmasını bekledim. Çünkü geçtiğimiz sene aralık ayında da böyle bir konu gündeme gelmişti ve o dönemde inatla eğitime devam edilmişti. Sonunda da 2021 yılında okulları tümden kapatıp bir daha da açamaz hale gelmiştik. Yakın zamanda konunun gündeme gelmesi ile birlikte tepkilerden çekinen Bakanlık, okulların planlandığı gibi devam edeceğini duyurdu. Bu tavrı çocuklarımızın sağlığını ön plana almayan bir anlayış olarak görüyorum. Çünkü vakaların artması ile birlikte okullardaki vaka sayıları da yükselmeye başladı.
Hangi bilimsel dayanağa göre bilmiyorum ama bir sınıfta üç vaka çıkana kadar sınıfı online eğitime alamıyoruz. Bu durumda da okullarda bulaş olma riski epey artıyor. Ayrıca soğukların gelmesi ile birlikte nezle, grip gibi soğuk algınlığı olan çocuk sayısı artıyor. Okullara söylenen, normal şartlarda bu çocukların okula alınmamasıdır. Bu da doğallığında zaten okulların yeterli verimlilikte eğitim verememesi anlamı taşıyor.
Bunun yanında birçok okulumuzun altyapısal sıkıntıları mevcuttur. Bu sıkıntıların birçoğu okulların öğretim için yeterlilik durumunu, pandemi koşullarında kış mevsiminde çok daha zorlamaktadır. Birçok okulumuzun düzgün bir ısıtma sistemi yoktur. Kapalı mekanlarda klima çalıştırılmaması, kapı ve pencerelerin açık olması söylenmektedir. Okulların bu soğuk dönemde açık olması durumunda birçok çocuk soğuktan hasta olacaktır. Hal böyle olunca yapılması gereken pandemi koşullarının olmadığı zamanlarda bile atyapı eksikliklerinden dolayı özellikle devlet okullarında öğretimi zor bir hale getiren kış döneminde kısa bir tatilin verilmesidir. Bu tatil verilirken de eğitim-öğretim süresinden kısıtlamaya gidilmesine de gerek yoktur. Mevcut yaz tatili bir hafta kısaltılarak aralık ayında bir kış tatili verilebilir. Tabii bunun için halktan yana ve bilimsel duyarlılığı olan bir hükümetin olması gerekir. Geçtiğimiz dönemde halkın menfaatlerini düşünmeden, bilime kulak asmadan süreci sadece izlemek, bize okulların kapatılması olarak yansımıştı. Umarım bu sefer bu ihmal bize yine okulların kapatılması durumunu ya da bir evladımızın acısını yaşatmaz.
Yürütülmekte ısrar edilen karar zaten doğallığında işlemez hale geliyorsa o kararda ısrar etmenin bir anlamı yoktur. Yapılması gereken bu süreçte okulda bizzat bu sıkıntıları yaşayan öğretmenleri, sağlıkçıları dinleyerek çocuklarımıza sağlıklı, eşit bir eğitim hizmeti sunabilmektir. Bunu sunamamak temel eğitim hakkının gaspıdır. Bunun için mücadele etmek de tüm öğretmenlerin ve velilerin boynunun borcudur.