30 Ocak 1933: Hitler Alman Şansölyesi Oldu – Mustafa Keleşzade

Ocak 1933’te Avusturyalı bir ailenin başarısız çocuğu ve 1. Paylaşım Savaşı gazisi olan Hitler, Almanya’da NAZİ Partisi lideri olarak hükümetin başına geçti. Sonrası malumunuz; 6 milyon Yahudi’nin, komünist ve eşcinsellerin toplama kamplarında öldürüldüğü, asker ve sivil 80 milyon kişinin ölümüne neden olan dünyanın en kanlı savaşının fitili ateşlenmiş oldu. Peki, orta halli bir ailenin uyumsuz çocuğu, mimarlık fakültesinden reddedilen bir resim meraklısı olan Hitler nasıl tüm bu olayların tetikleyicisi oldu veya klişe bir soru ile Hitler mimarlığı kazansaydı dünya tüm bu şiddetten kurtulur muydu?

Bu soruların cevabı için Hitler’in hayatını değil, 1. Paylaşım Savaşı sonrası bölgede oluşan tabloyu incelememiz gerekiyor. 1. Paylaşım Savaşı’nın kaybedeni olan Almanya, kazanan devletler tarafından Versay Anlaşması’nı imzalanmaya zorlandı. Bu anlaşma ile Almanya savaş öncesi kontrolünde olan pek çok bölgeyi bırakmaya zorlandı ve savaşın sorumlusu ilan edilerek 800 milyar Dolarlık bir savaş tazminatına mahkûm edildi. Ordudaki kişi sayısı ve kullanabileceği silahları da sınırlandırıldı.

Bu durum 1920’li yıllarda Almanya’yı hiperenflasyon ve kur krizi ile şekillenen bir ekonomik krize sürükledi. Bir noktada kriz öylesine derinleşti ki, savaş sonrası 1 Dolar 7,9 Mark’a eşit iken 1923 yılı sonunda 1 Dolar, 4,2 katrilyon Mark’a eşit hale geldi. Bu kriz durumu merkez sol ve sağ siyasi özneleri yıprattı. Tam da böylesi bir süreçte Hitler’in lideri olduğu NAZİ Partisi Kasım 1923’te küçük bir grup subayla başarısız bir darbe girişiminde bulundu ve ardından Hitler yargılanarak sadece bir yılını hapiste geçireceği dört yıl hapse mahkûm edildi. Hiperenflasyon, hükümetin çabaları ve savaş tazminatı alan devletlerin tazminatları biraz azaltmasının etkisi ile 1920’lerin ikinci yarısında kontrol altına alınsa da Alman emekçilerinin hayat standartlarındaki düşüş devam etti.

Nasyonel Sosyalist İşçi Partisi (NAZİ), Hitler yönetiminde anti-komünist, ultra milliyetçi bir parti olarak ilk seçimine 1928 senesinde girdi. NAZİ’ler halkın içinde bulunduğu sefaletin sebebi olarak Versay Anlaşması’na ve bunun adaletsiz bir durum olduğuna işaret etmekte, Almanya’yı eski gücüne kavuşturacakları iddiasında bulunmaktaydı. Ayrıca Yahudileri, ekonomiyi kontrol etmekle suçlamakta ve içinde bulundukları sefaletin günah keçisi olarak göstermekteydiler. 1928 seçimlerinde ekonomide oluşan görece stabil durumun etkisi ile merkez sol ve sağ siyasetler güçlerini belli oranda korurken NAZİ Partisi %2,6 oy aldı. Aynı seçimlerde Alman Komünist Partisi de yüzde 10,6’lık bir oya ulaştı.

1929 senesinde Almanya, ABD’den batı dünyasına yayılan ‘Büyük Buhran’ ile sarsıldı. Ekonomik kriz, hükümet krizine dönüştü ve ülke 1930 senesinde erken seçime gitti. NAZİ’ler bu seçimde %18,6’lık oyla, en yüksek oyu alan Sosyal Demokratlar’ın ardından 2. sıraya yerleşti. Alman Komünist Partisi ise oylarını %13,6’ya çıkardı. 1930 seçimleri, ekonomik krizin merkez siyasetleri eritirken muhalif partilerin yükselişini gözler önüne serdi. Ekonomik kriz ve beraberinde gelen sistem krizi ülkeyi 1932’de tekrar seçime taşıdı. 1929 senesinde %8,5 olan işsizlik oranı %30’a fırlamıştı. Halkta sisteme karşı büyük bir öfke birikmişti. 1932 seçimleri, bu öfkeyi örgütleyip sistemi yıkacak bir kurtuluş vaad eden NAZİ Partisi’ni birincilğe taşıdı. Alman Komünist Partisi ise oylarını arttırsa da %14,3’te kaldı. Hükümet kurulamaması sonucu aynı yıl bir seçim daha gerçekleşti. NAZİ’lerin oyu bu seçimde %33’e geriledi. Komünistler ise %17 oy aldı. Komünistleri sisteme tehdit olarak gören Başkan Hindenburg 30 Ocak 1933’te Hitler’i Şansolyelik yetkilerini sınırlandırarak, yanına da sistem içi siyasetten yetkilendirilmiş bir Şansölye Yardımcısı koyarak Almanya Şansölyesi olarak atadı. Hemen ardından 27 Şubat’ta Alman meclisi Reichtag’ta büyük bir yangın çıktı. Bu yangını bahane eden Hitler, sivil hakları kısıtlayıp otoritesini arttıran bir yasa yürürlüğe koydu ve muhalifler arasında kitlesel tutuklamalara girişti, tüm sendikalar yasaklandı. Tarih, 14 Temmuz’u gösterdiğinde Reichtag yangını ardından kazandığı yetkileri kullanan Hitler, NAZİ’leri tek yasal siyasi parti haline getirdi. Uzun Bıçaklılar Gecesi olarak bilinen bir operasyonla kendi partisi içinde anlaşamadığı kişiler, kendisini eleştiren gazeteciler ve muhaliflerin öldürüldüğü olayın ardından Hitler otoritesini mutlak bir hale taşıdı. Başkan Hindenburg’un ölümünün ardından Başkanlık ve Şansölyelik makamlarını birleştirerek kendisini ‘Führer’ ilan etti.

Baştaki sorulara dönecek olursak; Versay Anlaşması’nın Almanya emekçilerini getirdiği durumun, kapitalizmin yayılmacı yapısı ile birleşmesi başarısız bir ressamı Führer haline getirmiştir. Almanya’da merkez siyasetlerin çökmesi kaçınılmazdı, tarihsel olarak farklı gerçekleşebilecek alternatif ise sağdan yükselen NAZİ’lerin değil soldan yükselen komünistlerin iktidarı ele geçirmeleriydi. Bugün, kapitalizmin emekçileri ezmeye devam ettiği ve her gün yeni sistem krizleri ile yüzleştiğimiz süreçteki ikilem de Alman Devrimci Rosa Luxemburg’un belirttiği üzere “ya sosyalizm, ya barbarlık” olarak devam etmektedir.

hitler