8 MART 2022: KADINLAR DEVLETTEN VE PATRONLARDAN ALACAKLI

Her yıl olduğu gibi bu yıl da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günüde adanın dört bir yanında coşkulu yürüyüşler gerçekleştirildi. Omofro, Girne Mağusa ve Lefkoşa’da coşkulu kalabalık sokakları doldurdu.

Lefkoşa’daki gece yürüyüşünde ise kadınlar sloganlarıyla sokakları inletirken, taleplerini ve isyanlarını bir kez daha hep birlikte dile getirdi. “Biat yok Ersin, Glumbra var yersin?”, “Herkes evinin önünü yaksa şehri yakmış oluruz”, “Gocacığım yemekte ne var?” , “Küfürde nesne değil hayatta özneyiz” gibi çeşitli dövizlerin taşındığı eylemde renkli görüntüler sergilendi. Eylem sonunda meclis önünde basın açıklaması okuyan kitle, mücadelelerinin devam edeceğini vurgulayarak eylemi sonlandırdı. Basın açıklamasının tam metni şöyle;

Gün geçmiyor ki kadın erkek dinlemeden hepimizin canını yakan bu düzen daha da kötüleşmesin.

Gün geçmiyor ki kadınların, eşitsiz cinsiyet rollerinden dolayı adaletsizliğe maruz kalıyor olması; cinsiyetinden veya cinsel yöneliminden dolayı ayrımcılığa uğruyor olması; emeğinin sömürülmesinin yanı sıra mobbing ile de baş etmek zorunda bırakılıyor olması durumu artmasın. Gün geçmiyor ki devlet yaptığı akıl almaz zamlarla asgari ücreti yeniden açlık sınırının altına çekerek işçileri yoksulluğa sürüklemesin, özel sektöre sendika talebini yok sayarak emek sömürüsü ve güvencesiz çalışma koşullarını pekiştirmesin. Bu da yetmezmiş gibi taşeronlarla iş birliği yaparak bizzat bu sömürüye ve güvencesiz çalışma koşullarına ortak olmasın!

Yıllardır ebeveyinlik izni veya benzeri yasal herhangi bir tadilat kadınların leyhine düzenlenmezken, kadınların hamilelik koşullarında işten atılması, doğumun ardından çocuk bakımı gibi yüklerin kadınların üzerine yıkılması artarak devam ediyor. Gerici, yobaz, baskıcı yönetimler, fikir ve ifade özgürlüğümüzün elimizden alınmaya çalışılması, göçmen emekçi kadınların uğradığı ayrımcılık, ötekileştirme ve yaşadığı emek sömürüsü ile psikolojik şiddet son bulmuyor.

Dünyayı kasıp kavuran korona salgınında adeta kendilerini feda eden sağlık emekçileri mükâfatlandırılmak yerine emekleri daha beter sömürülüyor, ek mesaileri ödenmiyor ve insanüstü çalışma saatlerine maruz bırakılıyor.

Tüm bunlara karşı, 8 Mart 1857’de, haklarını arayıp grev yaptıkları için yanarak ölen kız kardeşlerimizin mor-kızıl mücadelesi bugün hala bize dayanışma ile direnme gücü veriyor. Çünkü devletten ve patronlardan alacağımız var!

Ataerkil kapitalizmin kadınlar üzerindeki tarihsel baskısının yanı sıra son yıllarda ülkemizde ve yakın coğrafyamızda artan muhafazakarlaştırma, faşizmin yükselişi ve savaşlar da kadınların yaşamını, haklarını ve özgürlüğünü hedef alıyor. Ülkemize, son dönemde gerçekleştirilen aile çalıştayı örneğinden de görebileceğimiz üzere, yavaş yavaş ve planlı bir şekilde sirayet eden neoliberal muhafazakarlaşma, Gerici ve yobaz yönetimler aracılığı ile tektip aile modeli dayatması, bir yandan tüm halkı yoksullaştırırken diğer yandan kadınların toplumsal hayattan geri çekilmesine, kadını edilgen pozisyonuna itmesine ve aileye hapsolmasına sebep oluyor.

Eğitim, sağlık, barınma gibi sosyal hakların geriletilmesi dinsel gericilikle birleşince, devlet tarafından sağlanması gereken sığınma evi, kamusal kreş gibi imkanların da olmadığı ülkemizde, kadınlar için daha fazla şiddet ve baskı anlamına geliyor. Lefkoşa Türk Belediyesinin kendi imkanlarıyla kurduğu iki kadın sığınma evinin arkasına sığınarak kendi ödevinden kaçınan devlet bununla kalmayıp artan kadına şiddet vakalarına karşı herhangi önleyici bir pratik de göstermiyor. Var olan kadına şiddeti önleme biriminin kadına şiddet vakalarında dosya açmaktan kaçınan tavrı, kadın beyanını esas almak yerine mağduru ayıplayan pratikler şiddet direnişcisi birçok kadının sessiz ve şiddet ile başbaşa kalmasına sebep oluyor.

Artan çocuk istismarları ve çocuk tacizleri de, gericiliğin en çirkin yüzü olarak kendini gösteriyor. Kendinden olmayanı yok etmek isteyen, basın özgürlüğüne dahi tahammülü olmayan faşizm ise erkek egemen sistem ve cinsiyetçi pratikler ile kol kola girmiş durumda. 21. Yüzyılda Ortadoğu ve Avrupa’da, savaşların ve işgalin halen var olduğu bu zamanda, kadınlar hala savaş ganimeti olarak görülüyor, çirkin düşüncelerle vücut bütünlükleri tehdit ediliyor, savaş alanında ölüyor, evsiz kalıyor, savaşın yükünü omuzlamak zorunda kalıyor…

Hal böyleyken, yeni bir yaşamı yaratma, eşit ve özgür bir kültürü örme gücüne ve becerisine sahip olan kadınların, savaşlara, şiddete, tacize ve tecavüze, faşizme, yoksullaştırma politikalarına, emek sömürüsüne, güvencesiz çalıştırılma koşullarına, ayrımcılığa ve muhafazakarlaştırmaya karşı en temel hak ve özgürlükleri için mücadele etmekten başka seçeneği kalmıyor.

Bizler, her yıl olduğu gibi bu yıl da, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, tüm bunların üzerine artan mücadele azmimizle yürüyoruz!

Devletten ve yeni kurulan hükümetten, muhafazakarlaştırmaya hiçbir kurumda geçit vermemesini; yoksullaştırma politikalarına karşı pratik göstermesini, emek sömürüsü ve güvencesiz çalışma koşullarına ortak olmak yerine bunlara karşı yaptırım uygulamasını ve ifade özgürlüğümüze karşı atılan adımlara taviz vermemesini talep ediyoruz. İlk öğretimden başlayarak tüm ders kitaplarına doldurulan cinsiyetçi, gerici ve ayrımcı ifadelerin derhal çıkarılması ve bireylerin insan, kadın ve çocuk haklarına saygılı kişiler olarak yetişmesini sağlayacak adil, eşit ve demokratik bir eğitim anlayışının ivedilikle geliştirilmesini istiyoruz. Her bölgeye kadın sığınma evi, kamusal aşevi ve ücretsiz kreş haklarımızın peşini bırakmayacağımızı bir kez daha vurguluyoruz.  Biz kadınlar patronlardan ve devletten alacaklıyız ve taleplerimiz yerine getirilene değin de kapınızdayız.

 

8 Mart Organizasyon Komitesi

Kadın Eğitimi Kolektifi, Alevi Kültür Merkezi Kadın Komisyonu, Baraka Kültür Merkezi, Bağımsızlık Yolu Lefkoşa Bölge Örgütü, Basın Emekçileri Sendikası (BASIN-SEN), Gümrük Çalışanları Sendikası (GÜÇSEN), HAKSEN, TDP TOCEK, Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10