Bir Türkü Yolculuk Ediyor Nazım’ın Şiirlerinde – Sezgin Keser

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani, bütün işin gücün yaşamak olacak…

 

Yıllarca suçsuz yere, politik görüşleri ve yazdığı şiirleri sebebiyle mahkum edilen Nazım Hikmet yaşamanın ne kadar değerli ve uğruna mücadele edilmesi gerektiğini anlatır bu satırlarıyla anlatır. On koca yıl geçmiştir hapishaneye girdiğinden beri ve şöyle der Nazım bu on yılın hatrına;

 

Ben içeri düştüğümden beri

güneşin etrafında on kere döndü dünya.

Ona sorarsanız: “Lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman.”

Bana sorarsanız: “On senesi ömrümün.”

 

Yaşamayı bu kadar seven Nazım’ın bile yorulduğu, ölümden söz ettiği zamanlar da olmuştur hapishane yıllarında;

 

Sonra, şu on yıldan bu yana

benim, fakir milletime ikram edebildiğim

bir tek elmam var elimde, doktor

bir kırmızı elma: kalbim…

 

Nazım Hikmet hayatının her dönemini ve yaşadıklarını şiirlerine yansıtır. Günümüzün post – modern şairlerinin bunalımlarını şiirlerine yansıtmaları ya da manasız şiirler yazmaları gibi bir yansıtma değildir Nazım’ın yaptığı. Toplumcu gerçekçi bir şairdir ve şiirlerinde halkının yoksulluğunu, açlığını, mutluluğunu, üzüntüsünü, mücadelesini görürsünüz. Ülkesinde yaşananlardan kopuk değildir, işçi sınıfının dertlerini anlatır, anlatmaktan da öteye, sınıf mücadelesini büyütür dizelerinde;

 

Sen de çıkar

göğsünün kafesinden yüreğini;

Şu güneşten

düşen

ateşe fırlat;

yüreğini yüreklerimizin yanına at!

Akın var

güneşe akın!

Güneşi zaptedeceğiz

güneşin zaptı yakın!

 

Çocuk yaşta yazmaya başladığı ilk şiirlerinde işgal altındaki ülkesine olan sevdasını, yurtseverlik duygusunu görürüz. Daha yirmisine gelmeden Anadolu’daki kurtuluş mücadelesine katılmak için yollara düşer. Bir yandan Anadolu’da karşılaştığı bazı kişiler sayesinde sosyalist fikirlerden haberi olur bir yandan da Anadolu insanının yoksulluğunu görür. Yeni duyduğu fikirlerle gördükleri örtüşür ve kendisinde bir dönüşüm yaratacak olan Sovyetler’e gider. “Nazım Hikmet, gençlik yıllarından itibaren komünist kimliği ile var olmuştur. Komünist dünya görüşünü benimsemektedir. Nazım’ın felsefi, siyasi, ahlaki ve estetik anlayışı bu temel üzerinde yükselir.”(1) Yaşamı boyunca ideolojisini üretimlerinde görürüz ve güzel günlerin mücadelesidir yaşamın kendisi Nazım için;

Güzel günler göreceğiz çocuklar,

güneşli günler

göre-

-ceğiz…

Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,

ışıklı maviliklere

süre-

-ceğiz…

 

Aşksız şiir, şair olmaz tabi ki. Birçok aşk yaşamış, birden fazla kadını sevmiştir Nazım. Hapishane yıllarında karısı Piraye için;

 

Ne güzel şey hatırlamak seni,

yazmak sana dair,

hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek:

filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,

kendisi değil

edasındaki dünya…

 

Dese de Nazım, evliyken gönlünü başka birine kaptırır. Piraye’ye dönmek istediğinde ise;

 

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da

hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil

bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte

yani yürekte

 

Aşkı için savaşsa da Nazım, egemenlerin çıkarları uğruna olan savaşlara ve bu savaşlar yüzünden halkların birbirlerini katletmesine karşıdır. Savaşın karşısında yaşamı değerli kılar;

 

YAŞAMAK..

Ne acayip iştir ki

bu ne mene gidiştir ki TARANTA – BABU

bugün bu

“bu inanılmıyacak kadar güzel”

bu anlatılamıyacak kadar sevinçli şey:

böyle zor

bu kadar

dar

böyle kanlı

bu denlü kepaze…

 

Eleştirel karakteri hapishane yıllarından sonra ülkesini terk etmek zorunda bırakır Nazım’ı ve memleketi hep bir hasretliktir onun için;

 

Memleketim, memleketim, memleketim,

ne kasketim kaldı senin ora işi,

ne yollarını taşımış ayakkabım,

son mintanın da sırtımda paralandı çoktan,

Şile bezindendi.

Sen şimdi yalnız saçımın akında,

enfarktında yüreğimin,

alnımın çizgilerindesin memleketim,

memleketim,

memleketim…

 

Ama memleket sadece doğduğu yer değildir üstat için. Bütün dünyayı memleketi, bütün halkları kardeşi gibi görür;

 

Kardeşlerim

bakmayın sarı saçlı olduğuma

ben Asyalıyım

bakmayın mavi gözlü olduğuma

ben Afrikalıyım

ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda

sizin ordakiler gibi tıpkı

benim orda arslanın ağzındadır ekmek

ejderler yatar başında çeşmelerin

ve ölünür benim orda ellisine basılmadan

sizin ordaki gibi tıpkı

 

Ne kelimeler yeter Nazım’ı anlatmaya, ne de şiirleri biter karanlığı aydınlatan. Yaşamasını mücadelesinden daha değerli görenlere ve mücadeleden vazgeçenlere şiar olması ümidiyle;

 

Ben yanmasam

sen yanmasan

biz yanmasak,

nasıl

çıkar

karan-

lıklar

aydın

-lığa…

 

 

 

 

(1) Çizgilerle Nazım Hikmet, Soner Tuna – Turgay Fişekçi

nazım hikmet