Her Yer Müzik Her Yer Direniş – Aziz Güven

“Birleşmiş bir halkı hiçbir kuvvet yenemez…”

Orijinal ismi ‘El Pueblo Unido, Jamás Será Vencido’ olan ve Latin Amerika Halk Müziği Topluluğu Inti-Illimani tarafından seslendirilen şarkı, direnişi anlatan ve ezilen halkları birlikte direnmeye çağıran belki de en bilindik şarkıdır hafızalarımızda.

Ve; “Şarkımızı ayakta söyleyeceğiz

Zafer halkın olacak

Milyonlarca insan gerçeği görüyor

Öyle yaman bir tabur ki çelikten sanki

Hak ve adaleti taşıyacak elleri

Kadınlar da burada, tüm cesaretiyle

Sen de buradasın, bir emekçinin yanında.”  diyerek çağrılıyor ezilen halklar birlik olmaya, direnişin notalarıyla…

Sanata dair araçları kullanarak mücadele etmeyi dosya konusu yaptığımız dergimizin sayfalarında tiyatrodan dansa, filmden yazıya kadar sanatın bir çok alanındaki yaratıcılığın direnişte ne denli önemli olduğuna yer vermeye çalıştık.  Kuşkusuz ki bu yazıların arasında müziğe yer vermemek olamazdı. Daha iyi, güzel ve adil bir dünyayı yaratma mücadelesinde sömürüye karşı direnenlerin kullandıkları her araç muhakkaktır ki yaratıcılıkla bezenmiştir; bu sebeple sanatsaldır da. Ve bu yönüyle direnişin kitleler nezdinde karşılık bulup büyüyebilmesine hizmet eder. Dünyanın bir çok yerinde haksızlıklara karşı mücadele etmede bir araç olarak kullanılan protest müziğin direniş ile olan ilişkisinde Latin Amerika’daki deneyimler çok önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle ikinci paylaşım savaşı sonrasında yaşanan soğuk savaş yıllarında kapitalist ABD’ye karşı yerel direniş örgütleri tarafından ortaya konulan mücadeleler, dünyanın farklı coğrafyalarında heyecan uyandırarak örnek alınmış; Latin Amerika, kapitalizme başkaldırırken, aynı zamanda müzikal olarak bu başkaldırının ruhunu taşıyan Yeni Türkü/Şarkı akımının da ortaya çıkmasına öncülük etmiştir.

Yeni Türkü/Şarkı

1960’larda Latin Amerika’da ortaya çıkmış protest bir müzik hareketi olan Yeni Türkü/Şarkı (Nueva Canción) akımı, kır ve kent kültürleri arasında yeni bir köprü kurulması amacıyla müziğe yeni bir açılım getirmiş; akımın öncüleri olan müzisyenler ise folklorik özelliklerden hiç kopmamış, onu modernize ederken ise kendi kişisel dünya görüşlerini ve duyarlılıklarını da müziklerine katarak kendine özgü yeni şarkı formları oluşturmuşlardır. Bu akım, ruhunda barındırdığı direniş damarı ile kısa zaman içerisinde kapitalizmin hedefi haline gelip onun tarafından yok edilmeye çalışılsa da, müzikle direniş alevinin bir yangına dönüşmesini engelleyememiştir. Inti-Illimani ve Quilapayún gibi gruplar bu akımın en bilinenlerindendir. Türkiye’de de Yeni Türkü grubu, sonradan çizgileri değişmiş olsa da, bu hareketten etkilenmiş bir gruptur; hatta grubun isminin ilham kaynağı da bu harekettir. Bu akımın en önemli isimlerinden biri de kuşkusuz ki Şilili halk sanatçısı Victor Jara’dır. Yeni Türü/Şarkı akımının kurucusu olarak kabul edilen Violetta Perra’dan çok etkilenen Jara’nın bugünün direniş müziğinde çok önemli bir sembol olarak anılması; onun müziğinde sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya hayalinin varlığından, elitize edilmiş bir müzik anlayışının karşısında ve ezilenlerin yanında olup, haksızlıklara karşı ezilen halkın içinde ve halkla birlikte mücadele veren bir müzisyen olmasındandır.

Notalar Susmaz

Dünyanın neresinde bir direniş varsa, orada muhakkak ki direnişin notaları yükseliyordur alanlarda; hep bir ağızdan, ezilen kitleler tarafından. Ve o direnişin notaları her birleştirdiğinde halkları, halk düşmanları da birleşiyor susturmak için notalarımızı. Elemanları göz altına alınıyor grupların, tutuklanıyorlar; şarkıları yasaklanıyor, müzik aletleri müsadere ediliyor, yakılıyor, yıkılıyor ve hatta faşistler tarafından öldürülüyor direnişin müzisyenleri; tıpkı Victor Jara gibi…

“… Faşist diktatör Pinochet Şili’sinde, çalıştığı üniversitede yakalanır Jara; yüzlerce insanla birlikte hapsedilir Şili Stadyumu’na. Onu hapsetmek mümkün mü? Hayır! Çünkü, silahını da getirmiştir yanında. Son ayarlarını yapar gizlice ve bekletmeden omzuna asıp tüm gücüyle, beyinlerinden vurmaya başlar stadyumdaki faşistleri, portelerden fışkıran notalarıyla. Etrafındaki onlarca tutuklu da eşlik eder o anda O’na. ‘Venceremos, venceremos…’. Bu etkili direnişe karşılık gecikmez! Silahını alıp yere fırlatarak kırarlar ilk önce; yetmez! Parmaklarını kırarlar sonra; yetmez! Dipçikle vururlar kafasına; yetmez! Çareler tükendikçe kurşunlarla karşılık verirler notalarına; ancak bu da yetmez! Kırık ellerini kesip, ibret olsun diye asarlar Şili Stadyumu’na. Ama bilmezler ki bu direnişe ruhunu katan ölümsüz gücün müziğimiz olduğunu. Bugün artık o stadyumun adı Estadio Chile değil, Estadio Victor Jara. Ve Victor, ezilenlerin mücadelesine ilham vermeye devam ediyor halâ. Notalar, beş çizgili dizek üzerindeki çizgilere yazılmaz sadece. Halkların yüreklerine, ruhlarına ve tarihine de yazılabilir.”(1)

Notalar duyurmaya devam edecek ezilenlerin sesini, Jara’dan alarak ilhamını. Ve hiç bir faşist baskı susturmayı başaramayacaktır notaları; çünkü müzik, her ölende yeniden dirilecek ve çoğalarak birleştirecek ezilen halkları.

Kaynak:

(1)  “Bellek’te Bugün: Portreyi Aşan Adam – Victor Jara; Tahsin Oygar, 2015, www.baraka.cc/?p=3561

foto aziz