Kelebek Kadar Kısa Olsa da Ömürleri, Ölümsüzdü Mücadeleleri – Gözde Gayde

Her gün onlarca kadın psikolojik ve/veya fiziksel şiddete maruz kalmaktadır. Dünyanın birçok yerinden kadınların eril şiddete maruz kalarak öldürüldüğü, intihar ettiği haberleri gelmektedir.  Ne acı ki devletler kadınların yaşadığı bu şiddete karşı yeterli derecede ne koruyucu önlemler almaktalar ne de şiddeti uygulayanları adaletli şekilde cezalandırmaktadırlar. Yanı başımızdaki komşumuz Türkiye’de gün geçmiyor ki kadın cinayeti yaşanmasın, kadın hakları savunucuları sokağa çıkmasın… Ülkemizde gün geçmiyor ki medyada bir kadının eşi, sevgilisi vs. tarafından darp edildiği, şiddete maruz kaldığı haberi çıkmasın… Devletin kadınları korumadaki eksikliği, cinayetin faillerini cezalandırmadaki basiretsizliği kadın cinayetlerinin ve eril şiddetin artmasına neden olmaktadır. Bu bize kapitalist düzende devletin eril/patriarkal yüzünü yansıtmaktadır. Eril şiddet, devletle beslenmekte daha doğrusu yasallaşmaktadır. Yakın Ertürk, şiddetin ise en çok iktidarın sarsıldığı, ikna mekanizmalarının çöktüğü ve birbiriyle yarışan alternatif toplum kesimleri arasında gerilimlerin arttığı dönemlerde tırmanışa geçtiğini söyler.(1)

Şiddetin devletle simgeleştiği, kadınların bu şiddete maruz kaldığı birçok örnek maalesef vardır. Bu yazı kapsamında ise Mirabal kardeşlerin hikayesine yer verilmektedir. Mirabal kardeşler, Rafael Trujillo diktatörlüğü döneminde yaşamışlardır. Salcedo’da Ojo de Agua köyünde dünyaya gelen kardeşler orta sınıf bir çiftçi ailesinin kızlarıdır. Patria, Minerva, Maria Teresa isimli kız kardeşler önceleri yatılı okula gitmiştir. Kız kardeşler içinde ön planda olan ve siyasal görüşleri ilk şekillenen Minerva, hukuk fakültesinde okumayı istemiştir. Birçok zorlukları aşarak hukuk fakültesinde okuyan Minerva’ya avukatlık yapma lisansı faşist yönetim tarafından verilmemiştir. Hukuk okumak için gittiği Santo Domingo deneyimi Minerva’nın siyasette aktif bir rol üstlenmesinde önemli bir yere sahiptir. İlerleyen yıllarda Minerva, kız kardeşleri ve eşleriyle birlikte Rafael Trujillo diktatörlüğünü halka anlatmak için Clandestina isimli bir örgüt kurdu.

Rafael Trujillo ise 1930’dan 1961 yılına kadar Dominik Cumhuriyeti’ni yöneten faşist bir diktatördü. ABD’nin Dominik Cumhuriyeti’ni işgali sırasında ABD’li deniz piyadeleri tarafından eğitilen Trujillo, 1930 yılında askeri darbeyle ülkenin yönetimini ele geçirdi. Trujillo, iktidarı sırasında farklı tüm sesleri susturmaya çabalamıştır. 31 yıllık iktidarı boyunca 30 binden fazla kişiyi idam ettirdiği bilinmektedir. Faili meçhul cinayetler, kadın tecavüzleri, işkenceler, hapse girmeler söz konusu dönemde Dominik Cumhuriyeti’nde sürekli olan şeylerdi.

Mirabal kardeşler de Trujillo’nun rahatsızlık duyduğu kişilerdi. Kardeşler, eşleriyle birlikte kurdukları Clandestina örgütünde insan hakları ve demokrasi için mücadele etmişlerdi. Trujillo halka açık bir konuşmasında “ülkenin en büyük sorunu kilise ve Mirabal kardeşler” demiştir.(2) Diktatörün konuşmasından 23 gün sonra kız kardeşler suikasta uğrayıp öldürülmüşlerdir. Kocaları hapiste olan kadınlara ziyaretleri dönüşünde pusu kurulduğu söylenmektedir. Trafik kazası verilen olayın iç yüzü hemen sonrasında ortaya çıkmıştı. Kız kardeşler aslında şiddet görerek öldürülmüşlerdi.

Kız kardeşlerin öldürülmesine büyüyen tepkiler ve genişleyen halk hareketi neticesinde Trujillo iktidarı suikasttan kısa süre sonra çökmüştü. Trujillo suikast uğrayarak öldürülmüştür. Kız kardeşlerin ölümü Dominik Cumhuriyeti’nde ve dünyada büyük yankı uyandırmıştır.  İlk önce 1981 yılında Dominik’te bir araya gelen Latin Amerika ve Karayip Kadın Kurultayı’nda ve daha sonra 1999 yılında BM Genel Kurulu’nda kız kardeşlerin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü olarak ilan edilmiştir.

Bugün eril şiddet farklı düzeylerde biz kadınların karşısına çıkarken Mirabal kardeşlerin öyküsü şiddet ne denli gelirse gelsin sinip kalmak yerine ona karşı mücadele etmenin önemini hatırlatmaktadır. Ve son olarak kız kardeşlerden Mirabal’ın kod adı Kelebek olmasından ötürü bugün üç kız kardeş de “Kelebekler” sıfatıyla anılmaktadır. Kelebeklerin ömrü kısa olsa da verdikleri mücadelenin büyüklüğü feminist harekete ışık olmaktadır.

Kız kardeşlerin sözleri

Patria Mercedes: Çocuklarımızın, bu yoz ve zalim sistemde yetişmesine izin vermeyeceğiz. Bu sisteme karşı savaşmak zorundayız. Ben kendi adıma her şeyimi vermeye hazırım; gerekirse hayatımı da.

Minerva Argentina: Bunca acıyla dolu ülkemiz için yapılacak her şeyi yapmak bir mutluluk kaynağı; kollarını kavuşturup oturmak ise çok üzücü.

Maria Teresa: Belki de bize en yakın şey ölüm; fakat bu beni korkutmuyor, haklı olan her şey için savaşmaya devam edeceğiz.

 

Kaynaklar;

1-Alev Özkazanç ve Erman Örsan Yetiş (2016) Erkeklik ve Kadına Şiddet Sorunu: Eleştirel bir Literatür Değerlendirmesi, Fe Dergi.

2- https://bit.ly/3UyCuut

3-https://bit.ly/3ScbCyH