Kıbrıs Halk Müziği – Tahsin Oygar

Kıbrıs’ta müzik tarihi konusu, üzerine yeterince eğilinmemiş, ciddi kaynak sıkıntısı yaşanan önemli bir alandır ifadesi kesinlikle yanlış olmaz. Kıbrıs halklarının sözlü tarihçilerinin çok önemli derlemeleri olmasına rağmen, bunlar genelde eserler ölçeğinde ve yakın tarihe ilişkin bilgilerden öteye gidememektedir. Benim ulaşabildiğim birkaç tane de yüksek lisans tezi dışında sanırım en kapsamlı araştırma Kıbrıslı Elen etnomüzikolog Nicoletta Demetriou ve İngiliz müzikolog Jim Samson’un yazdığı “Music in Cyprus” kitabıdır. Fakat bu çalışma da 1878’den 1960’a kadarki İngiliz sömürge dönemine odaklanmaktadır. Arkeolojik kazılara bakıldığında ise müzikle bağlantılı benim ulaşabildiğim bilinen en eski eser, İsa’dan önce 600-750 yıllarına ait olduğu tespit edilen Kıbrıs’ta bulunmuş pişirilmiş toprak heykelciktir. Şu anda Viyana’da Kunsthistorisches Müzesi’nde sergilenmekte olan heykelde iki flüt çalan bir müzisyen ve iki tane dansçı resmedilmektedir.

figure2

 

 

Çoban flütü ve tampoutsia(bir çeşit tef) ile başlayan enstrümanlarımız keman, lavta, darbuka, ud ve akordeon ile devam etti. Daha sonraları ise davul ve zurna da eklendi halkın müziğine. Yukarıda da söylediğim gibi Kıbrıs’ta müzik tarihi yeterince araştırılmış bir konu deği. Bu makalenin  de bir araştırma yazısından çok provoke eden, tartışma ve araştırma motivasyonu yaratması hedeflenerek kaleme alındığını ifade etmek isterim. Eksik ve yanlış çıkarımların olabileceği riskini de göze alarak şöyle devam edelim. Kıbrıs halk müziği tarihsel olarak oldukça güçlü ve dünya müzik tarihine göre oldukça farklı ve eşsiz bir gelişim sergilemiştir. Dünya’da müziğin en kaba ve temel kategorizasyonu klasik müzik ve halk müziği şeklinde yapılabilir. Klasik müzik genellikle saray için “soylulara”, toplumun “elitlerine” özel, mektepli müzisyenlerin eserlerinden, halk müziği ise alaylı ve halkın içinden müzisyenlerin halk için yaptıkları eserlerden oluşur. Genelde dünyada müziğin gelişimi bu iki kategorinin izinde gerçekleşmektedir. Her ne kadar geçişler ve istisnalar olsa da bu iki kategori kendi türlerinin gelişim tarihini oluşturmuştur. Burada yakın coğrafya Türkiye’nin, Türk “Sanat” musikisi ve halk müziği anlayışına bir parantez açarak aslında Türk “Sanat” musikisi denilen şeyin Klasik Türk Müziği olduğunu ve buradaki anlayışın bilinçli veya bilinçsizce halk müziğini sanat olmamakla suçladığını söylemekte yarar görüyorum. Kıbrıs’ın farklılığına ve eşsizliğine geri dönecek olursak; Kıbrıs’ta klik olmuş veya gelenek haline gelmiş, kendi kuralları, bestecileri ve eserleri olan bir klasik müzikten veya daha doğrusu klasik müzik tarihinden söz etmek mümkün değil. Ama bunun tam tersine inanılmaz bir halk müziği tarihi mevcut. Bunun çeşitli sebepleri olabilir fakat en göze çarpanı bence, klasik müziğin geliştiği, güçlendiği ve kurumsallaştığı her yerde olduğu gibi mutlak, egemen ve uzun süreli bir saray saltanatının olmayışı! Aksine Kıbrıs’a genelde diğer imparatorlukların veya egemenlerin geçiş, ikmal, dinlenme, sürgün, stratejik bir yer gibi çeşitli bakış açıları ile bakmaları olabilir diye düşünüyorum. Mesela Orta Çağ’dan önce birçok kez el değiştiren Kıbrıs, Haçlı Seferleri sırasında Hristiyanlığın ve Batı Avrupa medeniyetinin önemli bir ileri karakoluydu.

Kıbrıs’ta halk müziğinin eşsizliğine ve gücüne örnekler vermeye devam edelim. Osmanlı egemenliği döneminde Mevlevi Tekkesi’nin kurulmasının bir sebebi de Osmanlı klasik müziğinin adada yer edinmesiydi; fakat bu da Kıbrıs klasik müziğini oluşturmayı başaramamıştır.

Başka bir örnek verecek olursak, 1413–1426 yılları arasında Kıbrıs kralı olan Janus, kızı Anna’nın düğünü için kendi deyimi ile “anakaradan” (Fransa) saray müzisyenleri getirtmiş. Müzisyenler halkın içine karışıp halk müziği ezgilerini polifonik (çok sesli) motiflere ve baladlara çevirip besteler yapmış. Klasik bir müzik geleneği olmayan Kıbrıs’ta mecburen halk müziği klasik polifonik besteleri belirlemiş. Bu 159 sayfadan oluşan el yazmaları şu an Torino Ulusal Kütüphanesi’nde bulunmakta. İnanın bu anlayış hala daha günümüze kadar nüfûz etmiş durumdadır. Bu coğrafyadaki insanlar hangi tarzda olursa olsun kendi halk müziği ezgilerinin icra edilmesini veya bu yeni tarzlara uyarlanmasını hep sevdi, hep destekledi. Bugün gerek Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası gerek belediye senfoni orkestraları veya diğer filarmoniler hala daha Kıbrıs halk müziği eserlerini klasik tarzlarda icra etmeye çalışmaktadır.

Bugün klasik müzik de halk müziği de hizmet ettiği sınıfsal çıkarlar ile değerlendirilmelidir. Çünkü egemenler günümüz kapitalist dünyasında satabileceği müziği, ister halk müziği, ister klasik müzik olsun, popüler olduğu sürece birbirinden ayırmıyor. Bunu bir tek aristokrasi ayırmış, onlar da tarihe gömülmüştür. Fakat Kıbrıs özelinde bizim müzik tarihimizin bu eşsiz farkını bilmek, geleceğimize ışık tutacak ve belki de bu iddianın doğruluğu veya yanlışlığı üzerinden girişilecek tartışmalara ilham verecektir.

 

mousa2

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynaklar

http://www.cypnet.co.uk/ncyprus/culture/music/medieval/index.html

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/857269

https://polen.itu.edu.tr:8443/server/api/core/bitstreams/9a66819a-cee3-4f7a-a744-67bfe1449078/content

Dil-Edebiyat ve Folkloruyla Kıbrıs Türk Kültürü – Erdoğan Saraçoğlu

Halkbilmi Sempozyumu III – Fatma Kükrer

https://www.routledge.com/Music-in-Cyprus/Samson-Demetriou/p/book/9780367598082

https://en.wikipedia.org/wiki/Music_of_Cyprus

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/804213