Unutulan Mesleklerimiz – Sezgin Keser

Geçimimizi sağlayabilmek, temel gereksinimlerimizi karşılayabilmek için bir gelire, bu geliri de kazanmak için bir işe ihtiyacımız var. Kimimiz yıllarca eğitimini aldığı mesleği kimimiz ise eğitimini almadığı, belki aileden gelen ya da küçükken öğrenmeye başladığı bir mesleği yapıyor. Dönüp geçmişe baktığımızda ise bugün var olan bazı mesleklerin geçmişte olmadığını görürüz. Mesela yapay zeka uzmanlığı ya da dijital içerik yazarlığı günümüzün para kazandıran, popülerliği artan mesleklerindenken, bundan 100 yıl önce bu tarz mesleklerin olabileceği hayal bile edilemezdi. Benzer şekilde de dedelerimizin, nenelerimizin yaptığı meslekler, dönemin değişen koşulları, makineleşme ve seri üretimin artması gibi sebeplere bağlı olarak kaybolmaya başlamıştır. “Kıbrıs’ta 1900’lü yılların ilk yarısında birçok iş yardımlaşma, takas yoluyla halledilmekteydi. Örneğin bakkaldan şehirge, makarna, ekmek alınmazdı. İnsanlar kendi mutfak ihtiyaçlarını evlerde hazırlarlar ya da yardımlaşarak üretirlerdi. Bir ev yapılacağı zaman kerpiçler birlikte yoğrulur, kalıplara dökülür ve kuruyan kerpiçler tüm köy halkıyla birlikte örülürdü. Bazı işler ise o alanda ustalık kazanmış insanlarca yapılırdı. Böylece bir meslek sahibi olurlardı.”(1) Şimdi ise bu meslekler unutulmaya yüz tutmuştur. Gelin kültürümüzde önemli yer tutan kaybolan mesleklerimize yakından bir göz atalım.

Muhallebici

Yaz sıcağında serinlemek için çeşitli yollara başvururuz. Gül tadında sulu muhallebi de bu yollardan biridir. Su ve nişastadan yapılan muhallebi isteğe göre şeker, su, gül şurubu ve çiçek suyu konularak tatlandırılıp yenir. Günümüzde bazı kafelerde sulu muhallebi yapılsa da muhallebiciliği meslek olarak sürdüren pek biri kalmamıştır. Lefkoşa’da Mahkemelerin karşısındaki muhallebici Hakan Aşık, yazları sulu muhallebi kışları da sahlep satarak bu mesleği devam ettirenler arasındadır.

Yorgancılık

Günümüz dünyasında el işi yerine fabrika üretimi, büyük miktarlarda üretim ve ürün başına düşen maliyetin azalması için tercih edilmektedir. Eskiden pamuk, yün ve kıtıktan (ip yaparken oluşan kırıntı parçaları) el emeğiyle yapılan yorganların yerini şimdi hazır yataklar, sünger şilteler ve yorganlar almıştır. Zamanında İngiliz ordusuna şilteler yapan Enver Kamil Ever bir anısında şöyle der: “İngilizlere 11,000 şilte yaptık. İlk etapta birkaç yüz adet şilte teslim ettik. On gün kadar sonra beni Larnaka’ya çağırdılar. Ben endişelenmiştim. ‘Acaba bir kusur mu buldular, siparişten vaz mı geçecekler’ diye yorum yapıyordum. Gittik. Komutan bizi iyi karşıladı. ‘Şilteleri beğendik, size avans da verelim, hepsini bu kalitede yapacaksınız.’ deyince rahatladım.” (2) Şimdi ise bugüne gelemeyen bu meslek yitip gitmiştir.

Dokumacılık

Eskiye göre istediklerimize erişmenin ya da bir ürün meydana getirmek için gereken ham maddelere ulaşmanın daha kolay olduğu bir dönemdeyiz. Düşünün ki dokumacılık işi yapan çulhalar dokuyacakları çarşaf ya da battaniye için gereken ipi ipek böcekçiliği yaparak kendileri imal ediyorlardı. Zorlu ipek böcekçiliği işinin süreci de şu şekilde olurdu: İpek böceği yumurtaları açılacağı zaman yanlarına çalı ve dut yaprağı konur. Yumurtadan çıkan kurtçuklar bir ay kadar dut yaprağıyla beslenip koza yaparlar ve kendilerini bu kozanın içine hapsederler. Koza içinde evrim geçiren ipek böceği, kelebek haline dönüşür. Bir süre sonra kozayı içeriden delen kelebek dışarıya çıkarak yumurtlamaya başlar. Kelebekler birkaç gün yaşayarak binlerce yumurta bırakır. Bu yumurtalar susam büyüklüğünde olup bir sene sonra tekrar kurtçuk şeklinde yaşamını sürdürür. (3) Çulhalar elde ettikleri iplerden de çarşaflar ve battaniyeler üretirlerdi. Artık günümüzde hazır çarşaflar, battaniyeler ne yazık ki el emeği ürünlerin yerini almıştır.

Sepetçilik

Üretimi daha kolay ve ucuz olan plastik sepetler bu kadar yaygınlaşmadan önce kamıştan yapılan sepetler üretilir ve kullanılırdı. Eskiden hemen hemen her yerde rahatça bulunabilecek köfün ve sepetler şimdi el yapımı ürünler satan dükkanlarda bulunmaktadır ve fiyat olarak da plastik ürünlere göre daha pahalıdır. Ayrıca kamışlar da yağışların azlığından ve derelerin susuz kalmasından etkilenmiş ve hem nitelik hem de nicelik olarak azalmıştır. Bu sebeplerden ötürü sepetçilik de eskisi kadar yaygın olmayan ve kimileri tarafından ekstra bir iş olarak yapılan bir meslek haline dönüşmüştür.

İskemleci

Kültürümüzde önemli bir yeri olan hasır sandalyeler büyüklerimizin evlerinde geçmişten kalan hatıralar gibi bulunmaktadır. Eskiden kahvelerde hem oturmak için hem de kahvenin ve suyun üstüne koyulması için kullanılan iskemleler en çok sinemalarda ve okullarda olurdu. Kapitalizme yenik düşen bu mesleği zamanında icra eden Tahsin Halil Özler, iskemle üretim sürecinin bir kısmını şöyle anlatır: “Sandalye için sazı Kalkanlı, Ziyamet ve Güzelyurt’tan kesip bize getirirlerdi. Ağrotur bölgesinden ise kendimiz gider keserdik. Galemleri (renkli kısmı) ise Zümrütköy’de kesip hazırlarlardı. Biz arabayla gider alırdık. Galemleri boyamak bayağı problemliydi. Kazanların altında odun yakar, kaynatır ve yeşile boyardık.” (4)

 

Bu yazıda detaylı bahsedilmeyen ama kültürümüzde önemli yer edinen sayısız mesleğimiz var; keçeciler, ipçiler, saraçlar, mozaikçiler, kunduracılar ve dahası… Bu meslekler kapitalist sistemin değişen koşullarına yenik düşse de bizler tarafından hatırlanmalı, mümkün olduğunca yaşatılmalı ve değerleri nesilden nesile aktarılmaya çalışılmalıdır.

 

 

SEZGİN FOTO

 

 

 

 

 

 

 

 

1 http://baraka.cc/?p=4050

2 Eski Meslekler Eski Ustalar, OK-DER, syf 95

3 Eski Meslekler Eski Ustalar, OK-DER, syf 107

4 Eski Meslekler Eski Ustalar, OK-DER, syf 212