Mart ayında sonuncu cemrenin (1) de toprağa düşmesiyle baharın gelişini tamamladığımıza inanırız. Baharla birlikte doğa, o tatlı mahmurluktan silkinip hayat kokan rengini tüm neşesiyle etrafa saçmaya başlar adeta… Onu, tomurcuklanan bir bitkide, bademlerin çiçeklenmesinde, “martcık”ların (2) ortalıkta mahmur mahmur kümelenmesinde, evlerine geri dönen kırlangıçların şen ötüşünde görürüz. İnsanlar da bu güzelliğe karşı çıkamaz; doğanın tazelenişini, onları besleyen toprağa karşı hissettikleri minneti kutsamak için şölenler tertip ederler. Yüzyıllar boyunca birçok uygarlık, doğaya teşekkürü bir bayram edasında kutlamıştır.
Yapılan araştırmalara göre, Hun Türklerinden bu yana baharı kutlamak için Mart ayında şenlikler yapılmaktadır. Bu şenlikler günümüze değin süregelmiş ve şimdilerde Nevruz (Newroz) adıyla dünya çapında çeşitli halklar tarafından kutlanan bir bayrama dönüşmüştür. Kıbrıs’ta ise Mart Dokuzu denilen şenlikle baharın gelişi kutlanmaktadır. İnsanlar bir araya gelerek piknik yapmakta, çocuklar çiçek toplamakta, büyükler birbirleriyle hasret gidermektedir. Hâlâ sürdürülen bu etkinlikle ilgili bir tekerleme bile vardır: “Mart dokuzu, Mart dokuzu, Mart geldi mi al topuzu, Yılan çıkar çiyan çıkar, Martcıklar tarlada bakar, Çoban davarını kırkar, Yünü insanlara satar, İnsanlar da bu yünlerden, Güzel güzel döşek yapar”.
Ülkemizde uzun bir bahar mevsimi yaşayamasak da uyanışın en renkli haline tanık oluruz. Baharla allı sarılı bir tablo gibi önümüze serilir tarlalardaki o mis kokulu çiçekler, orkideler nazlı nazlı çıkarır başını topraktan. Kıraçları dolduran rengarenk lalelerin, horoz lalelerinin, lapsanaların, arpa çiçeklerinin, ekşilicelerin, papatyaların, adını bilmediğimiz daha nice çiçeğin ilk kıpırtılarıdır bahar ayı… Ne yazık ki son yıllarda kuraklık, sel gibi etmenler en çok da insan eliyle yapılanlar (kullanılan tarımsal ilaçlar, anız yakma, kökünden koparma) bu çiçeklerin azalmasına hatta nesillerinin tükenmesine yol açmıştır. Şüphesiz ki onların yaşam alanlarına saygı duymak bize düşen en büyük ödevdir.
Kıbrıs, doğu ve batının kavşağında bulunan coğrafi konumu nedeniyle önemli bir yaban hayatı barındırmaktadır. Resmi olarak, sadece adada yetişen 140 kayıtlı endemik bitki vardır. (3) Bazı endemik çiçekler de baharda az bir süre de olsa göz kırpar bizlere. Koparılması yasaklanarak, yasalarla da desteklenmiş, kimisinin adına festivaller organize edilen bu türlere bir göz atalım:
Medoş Lalesi
Her yıl mart ve nisan aylarında açan, bordo renge sahip, nadide bir çiçektir. Medoş lalesine Kıbrıs lalesi de (Tulipa cypria) denmektedir. Zambakgiller (Liliaceae) familyasından olup Kıbrıs’a has endemik bir lale türü olarak kayıtlara geçmiştir. 1998 yılından itibaren koruma altına alınan çiçek, çok yıllık soğanı sayesinde her yıl aynı dönemde açmaktadır. Medoş lalesi, adanın kuzeyinde Yorgoz/Tepebaşı köyü ve Ay Simeo/Avtepe köyü civarında, güneyinde ise Akama yöresinde yetişir. Her yıl mart ayında Tepebaşı ve Avtepe köylerinde bu doğa harikasıyla insanları buluşturmak adına kültür festivalleri de düzenlenmektedir.
Kıbrıs Orkideleri
Orkide çiçeği, dünyada oldukça yaygın bulunan bir türdür. Bu türün 52 tanesi adaya has olmakla birlikte, tespit edilen 30 tür de sadece kuzeyde bulunmaktadır. (4) Özellikle Kıbrıs arı orkidesi (Ophrys kotschyi), çıplak adam orkidesi ya da İtalyan orkidesi (Orphrys Italica), Lapta orkidesi (Ophrys lapheticus), Anadolu orkidesi (Orphrys anatolica) belirgin türler arasındadır.
Orkidenin mitolojik bir hikayesi de vardır. Orchis, bir satir ile su perisinin oğlu olan bir yarı-tanrının adıdır. Dionysos şölenleri sırasında öldüğüne ve dünyaya orkide olarak geri geldiğine inanılır. Orkidedeki yumru tomurcuklar da peri oğlunun yeniden doğumunu ifade eder. İsmi Yunanca’dan gelen orkidenin antik çağlarda erkeği ve erkekliği simgelediği belirtilir.
Orkide yıllarca tıp alanında da çeşitli topluluklarda kullanılmıştır. Ülkemizde ise yumrularından sahlep yapıldığı için çok miktarda orkidenin bilinçsizce söküldüğü, tarımsal ilaçlar, yangınlar gibi nedenlerle sayılarının azaldığı bilinmekte. Yine de onları Beşparmak Dağları’ndan Bağlıköy’e (Ambeligu), Lapta yamaçlarından Karpaz’a kadar birçok bölgede görmek mümkün. Her yıl yapılan Hisarköy Orkide Festivali ve Kanser Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen Orkide Yürüyüşü, bu güzel çiçeklerin adamızın mirası olduğunu bizlere tekrardan hatırlatmakta…
Arpa Çiçeği (Gladiolus Segetum Iridaceae)
Nisan ayında arpa ve buğday tarlalarında çıkan pembe renkli bu çiçek, oldukça inatçı bir yapıya sahiptir. Yaprakları kılıç şeklinde olup gövdesi boyunca altı-yedi tane çiçek verir. Sökülmesi de yok edilmesi de bir hayli zordur. Sürülen tarlada bile yeniden bitmesinin nedeni köklerinin toprağın oldukça derinine inmesidir. Ancak son yıllarda ne yazık ki arpa çiçekleri de tarımsal ilaçlardan nasibini almakta ve sayıları gittikçe azalmaktadır. Bu çiçeğe adanın güneyinde Paskalya zamanı çıktığı için paskalya çiçeği de denmektedir. (5)
Sözlük
Cemre: Cemre, ilkbaharın gelişi ile birlikte önce havada, sonra suda, en son olarak da toprakta yaşanması beklenen sıcaklık artışlarını belirtmek için kullanılan bir tabirdir. Üç tane olan cemrenin birincisi havaya (19-20 Şubat), ikincisi suya (26-27 Şubat) ve üçüncüsü de (5-6 Mart) toprağa düşer.
Martcık: Havaların ısınmasıyla birlikte tülümbeler üzerinde görülen yüzlerce kurtçuk, tırtıldır.
Kaynaklar
mycyprustravel.com/5-flowers-that-solely-grow-in-cyprus
www.incentivetur.com/kuzey-kibris-orkideleri
From Cyprus With Love kitabı, sayfa 84.
Recent Comments