Arap Ahmet Bölgesi- Şifa Alçıcıoğlu

Sokak dosyasıyla yola çıkan Argasdimizde, Kıbrıs kültürü sayfasında, tarihi arka planıyla ülkemizin en güzel sokaklarını içinde barındıran Arap Ahmet Bölgesine bir geziye çıkmaya hazır mısınız? Argasdi’ye 5 TL karşılığında tüm bayiilerden, bölgenizde bulunan Khora’lardan ve Baraka Kültür Merkezi’nden ulaşabilirsiniz.

25465796_10155333476323031_920047857_nSokakları sokak yapan sadece evleri, yolları değil aynı zamanda içinde yaşayan; ağacı, çiçeği, dükkanları, kedisi, köpeği, insanlarıdır da… Çocuk cıvıltısından çıkan tatlı gürültüyle, kapı önünde güneşte içilen kahvenin tadıyla, imecenin hayat bulduğu alanlardır sokaklarımız, mahallelerimiz. Bazı sokaklar yaşayan kişilerin isimlerini alırlar, bazıları bendine sığmaz meydanlara dönüşür, direnişlerde başrol oynarlar. Kimi ise köklü bir geçmiş barındırır her bir dokusunda. Tıpkı bir zamanlar Ermeni nüfusun çoğunlukla yaşadığı piyano ve keman sesleriyle şenlenen, Osmanlı Döneminde Baf Sokağı, İngiliz Döneminde Viktorya Sokağı olarak isimlendirilen sokakları, konakları ve daracık yollarıyla Arap Ahmet Bölgesi gibi…

***

Her ne kadar Osmanlı Dönemi’nde önemli bir yerleşim yeri olarak adından söz ettirse de ilk bulgular, M.S XIII-XIV. yüzyılda bu bölgede Latinlerin yaşadığı yönündedir. Latinlerin Rahibe Meryem adına inşa ettikleri kiliseyle bölgede yerleşimin artması, kendini gelişen ve büyüyen bir mahalle olarak gösterir Ortaçağ Lefkoşa’sında… M.S XIII-XV. yüzyılda Kudüs, Akka ve Kilikya’dan kaçarak, buraya göç etmeye başlayan Ermeni nüfusun etkisiyle de bölge farklı bir kültürle daha beslenmeye başlar. 1571’den sonra Osmanlıların ada üzerinde hakimiyet kurmasının ardından, Latinlere ait evlere el konulur ve buraya Osmanlı nüfusu taşınır.

Bundan sonra, daha fazla zengin ve nüfuzlu Türklerle, Ermenilerin birlikte yaşadığı bir yer olacaktır Arap Ahmet Bölgesi. Bölge, Arap Ahmet adını da bu dönemde alır. Kıbrıs’ı alırken komutan olan bir paşanın, yani Arap Ahmet’in adı verilir buraya. Paşanın, 1584 ile 1587 yılları arasında Kıbrıs’ta Vali olarak görev yaptığı da söylenmektedir. Bölgeye yerleşen Türk nüfusun, şimdiki Mahkemeler binası olan Saray’a yani Vali Konağı’na yakınlığından dolayı bu mahallede oturmayı tercih ettiği de bilinmektedir. Bölge, Sarayönü’nden Baf Kapısı’na değin uzanır.

***

Aynı mahallede bulunan ve Latinlerce XIII. yüzyılda gotik tarzda inşa edilen kilise, ilk olarak M.S 1116 yılında Kudüs Kralı tarafından inşa ettirilir. Adada Lüzinyan döneminin başladığı yıllarda kilise kadınların kullandığı bir manastıra dönüştürülür. 1303 yılında yaşanan bir depremle çöken bina daha sonra Kral Henry II’nin maddi katkılarıyla gotik öğelerle yeniden inşa edilir. Ermenilerin XV. yüzyılda kiliseyi kullanmaya başladıkları düşünülmektedir. Osmanlı’nın ilk geldiği yıllarda, kilise tuz deposu olarak kullanılır. Bundan rahatsız olan Ermeni nüfus, padişah II. Selim’e bir şikayet mektubu yazarak kilisenin kendi kullanımlarına verilmesini arz eder ve kilise Ermenilerin kullanımına verilir. Farklı bir rivayet ise adanın alınmasında Ermeniler de yardımcı oldukları için II. Selim tarafından kilisenin kendilerine hediye edildiği iddiasıdır.

1878’in ardından ada artık İngiliz sömürgesi durumundadır. 1920’li yıllarda soykırımdan kaçan Ermeniler de bu güzel bölgeye sığınmaya başlar. Türklerin bıraktıkları konakları satın alarak kötü durumda olanları yıkıp yeniden evler inşa ederler. Bölgeye yerleşen Ermenilerin de Ermeni Kilisesiyle Baf Kapısı arasındaki bölümde oturduğu söylenmektedir. Bu yüzden o yıllarda buraya “Ermeni Mahallesi” de denmektedir. Bu sokak, bölgenin en güzel sokağıdır yani, şimdiki “Şht Salahi Şevket Sokağı” olan Viktorya Sokağı…

Viktorya Sokağı, neşeli ve kalabalık günlere 1963’te olayların başlamasıyla birlikte veda eder. 231 aile evlerini terk etmek zorunda kalır. Ermenilerin bırakmak zorunda kaldığı binalar ise uzun yıllar bakımsız kalır ve sokak barikatlarla kapatılarak bölünmüş ülkemin güzel Lefkoşa’sında ıssız bir bölgeye dönüşür.

Yine aynı sokakta bulunan Arap Ahmet Kültür Evi, Bohcaliyan restorant, hemen arka tarafta bulunan Derviş Paşa Konağı gibi yapılar sayesinde bölgeye ara ara bir canlılık gelse de aslında buraların özelleştirmenin kıskacına yakalanmak üzere olduğu söylenebilir. Son yıllarda, kentsel dönüşüm daha doğrusu rantsal dönüşüm kılıfıyla Arap Ahmet Bölgesi kültürel özelliklerinden uzaklaştırılıp sermayenin göz diktiği bir yer olarak karşımıza çıkıyor. Girne Amerikan Üniversitesi’nin, Arap Ahmet Kültür Evi, hatta ilkokul dahil birçok yapıyı satın almak istediği aşikardır. Özellikle Arap Ahmet Kültür Evi yıllarca birçok derneğe salon kullanımı açısından ücretsiz bir şekilde ev sahipliği yapmıştır. Ermenilerin de zamanında kullandığı kültür sanat mekanlarından birisi olan binanın restorasyonu AB tarafından yapıldıktan sonra, kullanımı Lefkoşa Türk Belediyesi’ne verilmiştir. Özelleştirmenin, güzelleştirme olacağını zanneden geçmiş Belediyeler, bir anlaşmayla burayı Girne Amerikan Üniversitesi’ne kiralamıştır. Bazı koşullarla kullanımı Belediyede olan yapı, orayı yıllardır kullanan, elinden geldiğince kırılan dökülen yerlerini gönüllü emekle onaran birçok derneği ve özellikle maddi kaygı gütmeden oyun sergilemek isteyen tiyatrocuları gerek manevi gerekse de maddi açıdan sıkıntıya sokmuştur.

***

Bu denli köklü ve çok kültürlü bir geçmişe sahip olan bir bölgeye gerekli özen gösterilmelidir. Görenlerde hala hayranlık uyandıran, kapısında, duvarında ayrı bir yaşanmışlık barındıran Lefkoşa’nın bu en güzel bölgesini, ne viran halde bırakmakla ne de sadece özelleştirmekle bir yere varabiliriz. Bu güzel mirası yaratanlara, ilk yüzyıllardan beri sürekli göç ettiren kaderlerine inat, hiç olmazsa bunu borçluyuz.

 

Kaynak

http://www.yeniduzen.com/lefkosa-arabahmet-mahallesi

http://www.yeniduzen.com/kibris-tarihinde-ermeniler

Haşmet M. Gürkan, Dünkü ve Bugünkü Lefkoşa.