FEminiSTİVAL İzlenimleri – Nermin Sontaş

Kadın Eğitimi Kolektifi’nin düzenlediği FEminiSTİVAL, üçüncü yılını panel ve söyleşilerle başlayan ve kadın özgürleşmesine kapı açan özenle seçilmiş filmlerle doldurdu. Açılışı Lefkoşa’da yapılan Feministival, Omorfo (GÜKAD), Mağusa (MAKAMER), Akçay (AKDER), Akdoğan (AFSA) ve Değirmenlik (Mesarya Kültür Sanat Derneği İşbirliği ile Değirmenlik Özle Türkel Sosyal Aktivite Merkezi) gibi bölgelerde yer aldı. Ev sahipliği yapan dernekler, FEminiSTİVAL’in gönüllü emekçilerini samimi bir şekilde ağırladılar, çok değerli sohbetlerle kadın özgürleşmesi yolundaki mücadele için önemli adımlar atıldı.

xx

Ünlü bir yönetmenin “Ben istiyorum ki; film, siz sinema salonunu terkettikten sonra başlasın.” sözündeki etkiyi yaratan filmler vardı FEminiSTİVAL programında. Açılış gecesi gösterilen, “Norma Rae”, emekçilerin sendikalaşma mücadelesi, kadına şiddet, aile ve toplum baskısı temalarıyla içeriği oldukça zengin bir filmdi. Agora filminde ise bilinen ilk kadın matematikçi, astronom ve filozof olan Hypatia’nın hayatını izledik. Hypatia, Hristiyan, Yahudi, Pagan ya da köle ayrımı yapmaksızın öğrencilerine ders veren tutkulu bir bilim kadınıdır. Dini kendince yorumlayan zorba güçlerin şiddetine maruz kalmıştır. Beşinci yüzyılda Hristiyan bir çete tarafından taşlanarak katledilen bu kadının yaşamından bize aktarılanlar, günümüzde yaşanan birçok dini dayatmayı da akla getirmektedir.

FEminiSTİVAL kapsamındaki “İki Gün ve Bir Gece” filminin başkahramanı işini kaybetme tehlikesiyle burun buruna gelmiş, hem maddi hem psikolojik açıdan zor bir dönem geçirmekte olan Sandra’dır. Patronunun sunduğu seçeneklere göre ya Sandra işinden çıkarılacak ya da çalışma arkadaşları ekstra ikramiye alacaktır. İşini kaybetmemek için mücadele eden bir kadının iki gününü ve bir gecesini anlatan filmin sonu beklenmedik bir şekilde bitmekte, izleyici değişmiş, dönüşmüş bir Sandra görmektedir.

FEminiSTİVAL’in en dikkat çekici filmlerinden biri olan “Ekmek ve Güller” filmi öncesinde “Ekmek ve Güller” şiiri okunmuştur:

“Yaşamlarımız doğumdan ölüme kan ter içinde geçmeyecek;

Kalpler de ölür açlıktan bedenler gibi;

ekmek verin bize, ama verin gülleri de!”

Maya, Meksika’dan Los Angeles’a gelmiş ve sendikasız, güvencesiz işçi çalıştırılan bir şirkette temizlik işine girmiştir. Hizmet işçileri sendikası, temizlik işçilerini örgütlemek üzere şirkete gelmiştir. Bir tarafta halkın desteğini toplamaya çalışan işçiler, bir tarafta ise işçileri bölmeye çalışan şirket yönetimi vardır. Hem duygusal, hem mizahi bir filmdir, bitişinde ise izleyiciyi hayretler içinde bırakır.

FEminiSTİVAL programında “İşçi Kadına Övgü – Zehra Kosova” belgeseli de gösterildi. Belgesel öncesinde gerçekleştirilen “Örgütlü Kadın Örgütlü Toplum” panelinde KTÖS Başkanı Emel Tel, KTAMS Kadın Bürosu Başkanı Filiz Tayfun ve KTOEÖS Başkanı Selma Eylem değrerli deneyimlerini paylaştı ve ardından Türkiye’nin ilk kadın sendikacısı Zehra Kosova’nın yaşamı hakkında kısa bir sunum yapıldı. Belgeselde ise Zehra Kosova’nın kendi ağzından anlattığı yaşamı ilgiyle izlendi.

“Değişen Çalışma Yaşamında Kadın Olmak”, “Muhafazakarlaşma Kıskacında Kadın”, “Kadın ve Emek”, “Kayıt Dışı Kadın Emeği”, “Hem Ekmek Hem Gül İstiyoruz”, “Özel Sektörde Kadın Emeği”, “Dünden Yarına Clara ve Rosa” isimli sunumlar Feministival’i zenginleştiren aktarımlar oldu. “Doğa, Macera, Eğlence… İşte Tam Bize Göre!” isimli sunum ise çocuklar için seçilmiş “Moana” filminin öncesinde bir çocuk tarafından yapıldı.

FEminiSTİVAL’in kapanış filmi olarak “Rosa Luxemburg” gösterimdeydi. Barışçı ve eşitlikçi bir dünya için mücadele veren, devrimci kişiliğiyle tanınan sosyalist bir kadın olan ve 1919’da, Alman ordusu özel birlikleri tarafından katledilen Rosa Luxemburg’un yaşamını konu alan film de ilgiyle izlendi.

Umuyoruz ki, FEminiSTİVAL bitiminde değişmiş, dönüşmüş ve mücadeleye hazır, özgürleşmiş kadınlar film salonlarından çıkmıştır.

Nermin Sontaş