İnsanlığı Alt Eden İnsan- Onur Bütüner

51Analarımızdan/atalarımızdan itibaren insanlık hayatta kalabilmek için neler yaptı? Sosyal bir varlık olan insan geçmişten günümüze nasıl gelebildi? Onur Bütüner’in kaleme aldığı makale Argasdi’nin 51. sayısında… Argasdi’ye 5 TL karşılığında Baraka Kültür Merkezi’nden, bölgenizdeki Khora Kitapevlerinden ve tüm bayiilerden ulaşabilirsiniz.

 

 

Mecburi birliktelik

İnsan, varolduğu zamandan bu yana yaşamını sürdürebilmek için birlikte hareket etmek durumunda olmuştur. İnsan soyunun ilk yıllarına bakacak olursak hayatta kalabilmesi için yırtıcı hayvanlarda olan keskin diş, pençe ya da otobur hayvanlarda olan güç ya da çeviklik gibi özelliklerimiz bulunmuyordu. Yani insan hayattaki tehlikelere karşı hem kendini savunabilmek hem de kendini var edebilmek için hep birlikte hareket etmek durumunda kaldı. Yaşam mücadelesi denen şey, bu birliktelikle pekişti. Yırtıcılara karşı kendilerini birlikte savundular. Kendisinden kat kat büyük hayvanları avlanmak için de birlikte yaptığı av aletlerini kullanarak hayatlarını idame ettirdiler. Tabii insanların bir arada tutan en önemli şeylerden biri de ateşin bulunması idi. Ateşin bulunması, insanlar arasında ilişkileri güçlendirdi ayrıca daha besleyici besinler yemelerini ve soğuktan korunmalarını sağladı.

 

Yeryüzüne yayılan yaşam

 

Zamanla sayıları artan insan toplulukları, kaynakları daha verimli kullanmak için dünyanın her yerine yayılmaya başladı. Tarımı da keşfetmeleriyle göç ettikleri coğrafyalara yerleşmeye başladılar. Böylece yerleşik hayata geçmiş oldular.. Yerleşik hayata geçen atalarımız/analarımız, ihtiyaçları konusunda görev paylaşımı yapmaya başladı. Böylece var olabilmek için birlikte üretmeye başladılar. “Farklı coğrafyaların, farklı iklim koşullarının, farklı güneş ışın açılarının, topraktaki farklı radyoaktivitelerin tesiriyle genetik olarak farklılaşan İnsan toplulukları, dağıldıkları coğrafyalarda kendilerine has genetik ve fiziki görünümlere ayrılmış ve insanlığın temelini teşkil eden ilk etnik unsurları ortaya çıkartmış oldular. İlk dönemlerinde gırtlak sesleriyle anlaşan insanlar, çoğalarak iletişim kurmaya başlamış, gırtlak seslerinden dil ve dudak seslerine geçerek dilleri oluşturdular. Bu lisanlar topluluklar arasındaki mesafelerin etkisiyle ayrı ayrı geliştiği için ayrı ayrı diller meydana gelmiş oldu. Dilleri ayrılan insanlar, haliyle iletişim güçlükleri sebebiyle ayrışarak etnik unsurlar haline geldiler. Sayıları hızla artan insansoyu, uzun süre bir arada yaşayarak kendi yaşayış tarzlarını ve kendi kültürlerini oluşturdular.” *

 

Buraya kadar yazdıklarımdan anlayacağımız üzere insan hayatta kalma iç güdüsü ile birbirine tutundu. Bunun yanında hayatta kalabilmek için farklı yöntemler denedi. Ateşi buldu, avcılık ve toplayıcılık faaliyetleriyle yaşama bir yön verdi. Bu yaşam tarzı, insanları birbirine daha da çok bağladı. Bu da insanlığın yayılmasına ve gelişmesine olanak sağladı. Ve birlikte mücadele ederek insanlık tarihini ilmek ilmek inşaa ettiler. Birlikte yaşayarak ortak değerler, ortak yaşam biçimi yarattılar. Kendi kültürlerini oluşturdular.

 

İnsanlık doğaya karşı verdiği mücadeleyi kazandıktan sonra birbiriyle mücadele etmeye başladı. Yerleşik hayata geçtikten sonra doğaya hükmeden insanlık bu sefer de birbirini ezmeye başladı. Özel mülkiyetin ve patriyarkanın da ortaya çıktığı bu dönemden itibaren, insanları birbirine bağlayan dayanışma değeri zayıfladı.

 

Rekabet mi dayanışma mı?

 

Bugün bize atalarımızdan/analarımızdan miras kalan dayanışma ve birlikte hareket etme olgularına çok fazla rastlayamıyoruz. Içinde yaşadığımız kapitalist sistem, bu değerlerden çok, insanlığımızı sorgulatacak, bizleri yalnızlaştıracak şekilde işliyor. Dünden bugüne tüm toplumsal yapılarda insanlığa hükmetmeye çalışanlar, alt tabakada kalan insanları ayrıştırmaya çalıştı. Ancak insanlığa hükmetmek isteyenler de karşısındakinin birlikte mücadele edince ne kadar güçlü olduğunu biliyor.

 

Bu yüzdendir ki günümüzde yaratılan sistemde, doğduğumuz günden bugüne kadar bireysel başarıya endeksli bir hayat önümüze sunuluyor. İlkokulda kolej sınavları, iş yerlerinde bireysel performans gibi durumlar ön plana çıkartılıyor. Günümüzün yeni modası olarak da bireysel fikirler, örgütsel fikirlerden daha fazla önemseniyor. Çünkü iktidar arzusu içinde yanan insan, diğer insanların birlik olduğu takdirde neler başarabileceğini biliyor. Bundadır ki bizlere bireysel başarılar peşinde koşturtacak uğraşlar yaratıyor.

 

İşte bu yüzden örgütlü insan, örgütlü toplum yeni bir dünya yaratılabilmesi adına çok önemlidir. İnsanlığın kendi tarihinin en başlarında kullandığı birlikte mücadele süreci şimdilerde iktidar hırsı yaşayan insanlarda örgütlü kötülülüğe dönüşmüştür. Buna karşı direnmenin ve kazanmanın tek yolu bugüne dek yaptığımız gibi birlikte hareket ederek; daha onurlu, daha eşit, daha adil bir yaşam için örgütlü kötülüğe karşı örgütlü mücadeleyi yükseltmektir. İnsanı insan yapan dayanışma ve birlikteliğe sarılarak daha onurlu bir yaşamı kurmak için örgütlenelim.

 

 

 

 

 

*https://www.turktarihim.com/%C4%B0nsanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1n_Varolu%C5%9Fu_ve_%C4%B0lk_%C4%B0nsanlar.html