Bir İhanet Hikayesi

Bir İhanet Hikayesi

                                          

 

         Sol terminolojide yıllardır eskimeyen bir tabir vardır: Sarı sendikacılık. Bir şeyin eskimemesinin koşulu kendini tekrar tekrar kurgulaması ise gelin birlikte sarı sendikacılığın kendisini nasıl tekrar tekrar kurguladığını görelim. Sarı sendikacılık ne demektir? “Devlet veya işverenler tarafından işçileri kontrol altında tutabilmek için kurulmuş olan sendikalardır. İşçi haklarını savunur gibi görünürler ancak işverenlerin çıkarları için işçileri haklarından mahrum bırakırlar ve demokratik bir işleyişe sahip değillerdir.” Dünyanın her yerinde olduğu gibi bizim ülkemizde de esas temsil ettiğini iddia ettiği sınıfın çıkarları yerine kendi dar çıkarları için mücadele eden yada karşısında durduğunu iddia ettiği gücün (devlet, sermaye vb..) çıkarlarını gözeten sendikalar vardır. Bu şekilde değerlendirilmelerinin sebebi ise yukarıdaki “sarı sendikacılık” tanımına uygun pratikler içerisinde olmalarıdır. Son günlere damgasını vuran Atatürk Öğretmen Akademisi öğrencilerinin direnişi, sendikal bürokrasinin halk muhalefeti aleyhine nasıl işlediğini ve bir sendikanın sarı renginin bir anda nasıl belirginleştiğini yeniden göstermiştir.

         Bilindiği üzere akademi öğrencileri, eğitim bakanlığı tarafından Yakın Doğu Üniversitesi’ne verilen ön izine karşı bir direniş başlatmıştı. Bu ön izin özetle YDÜ’nün okul öncesi eğitim alanında AÖA ile eşit haklara sahip olacağı anlamına geliyordu. Yani bir yanda devlet eliyle planlı, ücretsiz ve kamusal eğitim veren bir kurum, diğer yanda paralı, plansız, piyasa mantığıyla eğitim veren özel bir “şirket” ile aynı kefeye konulacaktı. Buna karşı akademi öğrencilerinin okulda başlattığı ders boykotu  Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası’nın Atatürk Öğretmen Akademisi’nde başlattığı grev ile destekleniyordu. Diğer yandan da toplumsal bir boyut kazanan hareket birinci elden Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikasının fiili desteğiyle yükseltiliyordu, bunun yanında diğer ilerici yapılar da direnişe aktif destek vermekteydi.  Ancak geçtiğimiz günlerde taşlardan biri yerinden oynadı ve KTOEÖS eğitim bakanlığıyla bir protokol imzalayarak akademideki grevine son verdi, bu aynı zamanda dersleri boykot eden akademi öğrencilerinin devamsızlık sorunuyla karşı karşıya kalacağı ve ders boykotunun son bulacağı anlamına geliyor. Şimdi durumu şu şekilde özetleyebiliriz. Devlet eliyle sermayeye peşkeş çekilen kamusal bir hak, buna karşı direniş başlatan öğrenciler, bu direnişe sonradan ortak olmuş bir sendika, ve direnişi yufkalaştıracak bir “sendikal” hamle. KTOEÖS kendi başlatmadığı bir mücadeleyi bitirme iradesi göstermiştir, daha doğrusu bitmesini temenni ederek kendi kartını devlet ve sermayeden yana açmıştır. Direnişin başından desteği kağıt üzerinde sınırlı kalan orta eğitim sendikası mücadeleye tek katkısı olan akademi grevini de sonlandırarak akademi öğrencilerinin haklı direnişiyle olan tüm bağlarını koparmış ve hükümetle anlaşmıştır. Elbette açık elden bunun sebebini söyleyemeyecek olsak da belkileri bol bir cümle kurabiliriz ve bu cümlede geçen sebepler muhakkak orta eğitimin kendi nedenini karşılayacaktır. Ancak gerekçe ne olursa olsun  -ki  bu gerekçe muhakkaktır ki orta eğitim sendikasının kendi dar çıkarlarıyla ilintilidir- orta eğitimin hamlesinin akademi direnişine sekte vurduğu ve mücadeleyi zorlaştırdığı gerçeğini etkilemez.  Orta eğitimin yaptığı anlaşma yazının başında yaptığımız “sarı sendikacılık” tanımına uygun düşmektedir. Başlı başına bir sarı sendika olmasa da KTOEÖS bu yaptığıyla bu tanıma denk düşen bir pratik içerisinde olduğunu göstermiştir. Orta eğitim kendi dar çıkarları uğruna bir direnişi feda etmiştir, aynı zamanda devlet ve sermaye lehinde bir hamleyle akademi direnişini sürdüren direnişin esas dinamikleri olan öğrencileri zor bir durumda bırakmıştır. Özetleyecek olursak bu açık bir ihanettir. KTOEÖS kendi başlatmadığı ve sonradan dahil olduğu meşru bir mücadeleyi sendikal etik uyarınca yükseltmeye çalışmak yerine bitirme iradesi göstermeye çalışmıştır neden ve sonuçları da bu sendikanın yönetiminin ikili oynadığının açık göstergesidir, dediğimiz gibi bu bir ihanettir. Sarı sendikacılık akademi direnişinde kendini yeniden kurgulamış ve göstermiştir, orta eğitimin yaptıkları en iyi bu terimle özetlenebilir.

         Her şeye rağmen hem bu mücadeleye yalan destek verenlerin hemde bu mücadelenin karşısında duran devlet ve sermaye elinin kaçırmaması gereken bir nokta vardır. Akademi öğrencileri haklı ve meşru direnişlerine devam ediyorlar, parasız, planlı, kamusal eğitim için hak mücadelesi vermeye devam ediyorlar, yılların öğretmenlerine taş çıkarırmışçasına mücadele dersi vermeye devam ediyorlar ve her gün direniş çadırlarının bulunduğu demokrasi ortaokulu çevresine yeni bir döviz dikiyorlar. En son gördüğüm bir dövizde “Dürüst elini okulumdan çek” yazıyordu, son gördüğüm ve bir öncekinin yanına iliştirilen dövizde ise “Bir Eraslan miyav dedi” yazıyor. Akademi herşeye rağmen yürüyor, mücadele herkese rağmen büyüyor.

Direne Direne Kazanacağız.

Eyyüp Sabih Benzetsel

Baraka Aktivisti