Suat Günsel Olağanüstü hal istiyor

 

Türkiye’deki 12 Eylül faşist askeri darbesi, yüz binlerce insanın hayatını karartan bir darbeydi. Pek çok insan, bu darbenin yarattığı travmayı ve acıyı yaşamıştı; öte yandan, bu darbeden kârlı çıkan ve bu darbeden beslenen kesimler de yok değildi. Bunlardan bir tanesi, darbeden sonra Kenan Evren’e mektup yazan sermayedar Vehbi Koç’tu. Vehbi Koç mektubunda, darbecilerin hapse tıktığı kişilerin cezalarının derhal verilmesini, solculara göz açtırılmamasını, sendikal hakların geriletilmesini, işçilerin aleyhine yasal düzenlemelerin yapılmasını; kısaca darbenin bütün acımasızlığıyla sürmesini talep ediyordu.

Bugün Kıbrıs’ın kuzeyinde bizler, buna benzer bir olay ile karşı karşıyayız. Para ağası sermayedar Suat Günsel, Derviş Eroğlu’na bir mektup yazmış, ve mektubunda Eroğlu’nu harekete geçmeye çağırmıştır. Bu çağrısına da bir tehdit ekleyerek, Türkiye’deki en yüksek otoritenin (yani Tayyip Erdoğan’ın) bu durumdan rahatsız olduğunu belirtmiştir. Bilindiği gibi Eroğlu’nun olağanüstü hâl ilan etme yetkisi vardır. Geçmiş aylarda bu konu da gündeme gelmiştir. Anlaşılacağı üzere, Suat Günsel, üstü kapalı bir şekilde olağanüstü hâl ilanı için çağrı yapmaktadır. Bunu da, Kıbrıslı Türkler’i her gün aşağılayan AKP’nin lideri Tayyip Erdoğan’ı öne sürerek ”bakın Tayyip amcanız da çok kızgın, çekmesin kulağınızı sonra!” biçiminde yapmıştır. İşin en komik yanı ise, Suat Günsel sözü geçen mektubunda kendini “politika üstü” (yani tarafsız) olarak nitelemiştir; halbuki Suat Günsel, bir sermayedar olarak, sermayenin yanındadır; yani Suat Günsel özelleştirmenin, sendikal hakların geriletilmesinin, özel sektördeki çalışanların acımasızca sömürülmesinin, halka ait olan her şeyin halkın elinden alınmasının, Kıbrıslı Türk halkının yok olmasının yanındadır. Bunun en bariz örneği de, sahip olduğu YDÜ’de, öğrencilerin gerek öğrenim ücreti adı altında, gerek sağlık ücreti adı altında iliklerine kadar sömürülmesidir. Suat Günsel ve diğer tüm sermaye kesimleri, Kıbrıslı Türk halkının ayağındaki esaret zincirinin bir parçasıdır ve özgürlüğümüz için, o zincir Kıbrıslı Türk halkının ayağından koparılıp atılmalıdır. Bunu yapacak olan da Kıbrıslı Türk halkının kendisidir.