ARGASDİ’NİN 41. SAYISINDAN GEÇMİŞE IŞIK TUTAN ÇARPICI BİR MAKALE: Tarihimizle yüzleşmeli…

Tahsin Oygar

tahsinoygar@yahoo.com

38f6d80b-8572-4410-8296-f9672ad7f0b5Geçmişimizle yüzleşmek, ileriye doğru, sağlıklı adım atmanın bir gereğidir. Kıbrıs’ın yakın tarihinde bu ülkenin, bağımsızlığı, emek mücadelesi, bölünmemesi, düşünce özgürlüğü ve barış mücadelesi veren ilerici aydınları saymakla bitmez. Fazıl Önder, Ahmet Yahya, Muzaffer Gürkan, Ayhan Hikmet, Derviş Ali Kavazoğlu, Ahmet İbrahim, Ahmet Sadi Erkut, İhsan Ali, Hasan Konti, Savvas Meniko, Mişaulis, Yorgo Filega ve niceleri. Bu insanlar inandıkları ve savundukları bu ilerici fikirler için can vermişler, yaralanmışlar, göç ettirilmişler yarım asırdır kendi halkları içerisinde “vatan haini” diye itibarsızlaştırılmışlardır.

Emperyalizmin aktörlerinin belirli bir tarihsel süreçte sömürgecilik anlayışları çatışması yüzünden, bu ülkeyi kana bulamak için kurdurulmuş ve/veya kullanılmış EOKA ve TMT, görevlerini “başarıyla” yerine getirmişlerdir. 1950’li yıllardan sonra nasıl ki EOKA kendi toplumundaki ilerici ve solcu insanları öldürmüştür TMT de aynısını fazlasıyla yapmıştır. Öyle enteresan olaylar yaşanmıştır ki; mesela öldürülmesi için TMT tarafından emir çıkarılan Mustafa İbrahim, EOKA tarafından vurulmuştur. Öldürülen insanlarımızın yakınları hala bugün bu itibarsızlaştırma, dışlanma ve ötekileştirmenin acılarını yaşamaya devam ediyor. Fazıl Önder’in mezarı bugün kendi kızı tarafından bile bilinmiyor. Çünkü o dönem cenazesi bile ailesine, isteklerine uygun bir şekilde defnetmeleri için verilmemiştir. Fazıl Önder “İnkılapçı Gazetesi”nin sahibiydi. Gazete İngiliz sömürge yönetimi tarafından kapatılmıştı. Yani gazeteci, devrimci, ilerici ve solcuydu Fazıl Önder ve inanabiliyor musunuz?  Ölümünden ancak 48 yıl sonra anılabilmiştir. (Bu etkinliği düzenleyenler Baraka Kültür Merkezi, Yeni Kıbrıs Partisi Gençlik, Birleşik Kıbrıs Partisi Gençlik Kolları, Kıbrıs Sosyalist Partisi Gençlik Birimi ve Toplumcu Kurtuluş Partisi Gençlik Kolları idi. Tarih CTP’nin 2006 yılında yapılan o anmada olmadığını kara bir leke olarak not etmiştir). Sanırım bu örnek bile bize, bu insanların unutulması, hatırlanmaması, anılamaması için yaratılan korkunun boyutunu anlatmaya yeter. Sadece Fazıl Önder’in değil! Diğer tüm can veren ilericilerin, dostları ve ailelerinin de neler yaşadığını bir hayal etmeye çalışın. İnsanın kanını donduran bir acı bu. Yapılanları, yaşananları ve acıları yok etmek mümkün değil, fakat dindirmek, azaltmak için de hiçbir şey yapılmıyor. Kıbrıslı Elen dostlarımız 2013’te Dimtiris Hristofyas’ın görevini tamamlamadan önce, önerisi ile EOKA tarafından öldürülen ve devamında da itibarsızlaştırılan Kıbrıslı Elen solcuların itibarının iade edilmesi talebini Bakanlar Kurulu düzeyinde bir kararla hayata geçirmiştir. Evet; yaşanılan acılar düşünüldüğünde çok bir şey değil belki ama kendi tarihleri ile yüzleşmek adına atılmış olumlu bir adım olarak değerlendirilebilir.

Gelelim Kıbrıs’ın kuzeyine; Kıbrıslı Türklerin çoğunluğu çözüm ve barış iradesinde görünmektedir. Kuzeyde yaratılan bu olumlu havanın, barış ve demokrasi mücadelesinin veya sol hareketin biriktirilen deneyiminde, bu can veren ve/veya ağır bedeller ödeyen insanların hiç mi katkısı yok? Yıllardır solun, emeğin, barış ve çözümün partisi olduğunu iddia eden ve çeşitli zamanlarda da iktidarlarda bulunmuş, şu anda da hükümet olan CTP neden bu insanların itibarlarının iade edilmesi için bir öneride dahi bulunmamıştır? Bu talebi birkaç kez Niyazi Kızılyürek de gündeme getirmesine rağmen CTP’den çıt dahi çıkmamıştır. CTP’nin tarzı, genelde feodal ilişkiler ile bu insanlara ve yakınlarına, kamuya kapalı şekillerde yardım girişimlerinden öteye gitmedi. Çünkü hep bir oy kaygısı, “TC hükümetleri bu konuya ne der” korkusu içindeydiler. Sevdiğim bir yoldaşımın bir fikri vardı. Diyordu ki “neden bu ilerici solcu insanların anısına, sanatçıların kolektif katkı koyduğu, barış ve demokrasi mücadelesinde katledilenler anıtı yapılmıyor?” Bence harika bir fikir. Çeşitli dönemlerde büyük şehirlerin yerel yönetimlerinde bulunan CTP’nin bunu yapmadığı aşikâr. Şu anda ittifakın (TDP, BKP, Baraka) adayı olarak Lefkoşa Belediye Başkanı olan Mehmet Harmancı’nın böyle bir projeye imza atması yerinde olacaktır. Daha da başka birçok şey yapılabilir pek tabii ki. Yeter ki yürekler gerçekten beraber atsın.

Sevgül Uludağ, Niyazi Kızılyürek, Ahmet An, Salih Öztoprak gibi birçok insan gerek kitap gerekse çeşitli röportajlarla bu konuları gündeme taşımıştır. Onların katkıları da kesinlikle bu halk için inanılmaz bir şanstır. Peki, biz ne yapabiliriz? Bence bize düşen görev verilen mücadeleleri bilmek anlamak ve gelecek nesillere aktarmaktır. Sivil ve resmi faşizm bir gün sokağa indiğinde, geçmişte yaşananlardan ders çıkarmalı ve verilecek mücadelemizi buradan çıkarılacak deneyimlerle şekillendirmeliyiz. Mesela biliyor musunuz, tarihimizde ilerici ve solcuların faşistlere sıktığı tek bir kurşun bile yok.

 

Not: Tarihle yüzleşmek, sol, fikir özgürlüğü deyince boğazımızı düğümleyen Kutlu Adalı’nın cinayeti de geliyor insanın aklına, meşhur failleri hala bulunamadı! Cinayeti hala aydınlatılamadı!

 

 

Kaynaklar:

Milliyetçiliğin Öksüz Bıraktıkları   – Sevgül Uludağ

Tarihe Işık Tutan Anılar  – Panikos Neoklous

TMT ve Siyasal Cinayet Tarihinden Bir Kesit – Niyazi Kızılyürek