ÖZEL DOSYA: LAMARİNAYA KAFA TUTAN GENÇLİK

YURUDULER (2)Argasdi’nin 45. sayısında özel bir dosya çıkararak sözü gençlere bıraktık. Dergimiz yayına hazırlandığı sırada yaşanan cinayet gibi kazanın ardından gençler tüm engellemelere rağmen sokağa döküldüler. Empatiyle başlayan duygularını üzüntüye, üzüntüyü bilinçle harmanlayıp öfkeye, öfkeden de eyleme döken gençler, gösterdikleri duyarlılık ve eylemlilikle büyüklerine örnek oldular. Hepsi lise öğrencisi olan Kayra Sururi, Sude Koç, Meliha Karagözlü, Serkan Koççat ve Deniz Işılsoyla bir röportaj gerçekleştirdik.

 

 

“Susmayacayık bu durum düzelene kadar”

Röportaj: Halil Bolan, Nazen Şansal

 

unnamed (1)Aralık ayında ülke gündemine, gösterdikleri duyarlılık ve eylemlilikle büyüklerine örnek olan gençler damgasını vurdu. Empatiyle başlayan duygularını üzüntüye, üzüntüyü bilinçle harmanlayıp öfkeye, öfkeden de eyleme döken gençlere sözü bırakıyoruz. Hepsi lise öğrencisi olan Kayra Sururi, Sude Koç, Meliha Karagözlü, Serkan Koççat ve Deniz Işılsoy, “kaza”nın (daha doğru bir deyişle cinayetin) ilk gününden itibaren neler yaşadıklarını, nasıl örgütlendiklerini, eylemlerden beklentilerini, taleplerini ve bundan sonrası için hayallerini bizlerle paylaştı.

 

29 Kasım salı sabahı bir okul otobüsünün kaza geçirdiğini öğrendiğiniz zaman ne hissettiniz? Okulunuzda nasıl bir ortam oldu?

Kayra: Gergin… Üzgün… Ben kendim tanımazdım diye ilk başta aşırı derecede fazla bir şey hissetmedim. Olay ilerledikten sonra tabii ki derinliğini de anlayınca daha fazla arttı duygularım. Bende ilk duyduğumda olanlar bunlardı.

Sude: Yaşıtlarımız olduğu için daha çok empati kurduk o yüzden daha derinden etkiledi, çok üzüldüm açıkçası.

Deniz: Ben ilk duyduğumda bir tuhaflaşma oldu bende ama samimi söylemek gerekirse ilk bir iki saat bir şey yapmadım, olmamış gibi düşündüm. Ama sonra zaten patlayacağımı biliyordum. Üç kişi kaybettik çok kötü bir olay ve hala daha kötü hissediyorum.

Serkan: Haberi öğrendiğimde okuldaydım. Şok oldum inanmak istemedim. Haberi daha fazla öğrendikçe, takip ettikçe kendimi o insanların yerine koydum ve çok kötü hissettim kendimi.

Meliha: Ben haberi uyanırkenden gördüm ve bir insan olarak üzüldüm. Okuduk sonra ve yaşıtlarımız olduğunu öğrendik sonra daha da çok üzüldüm ve bunun nedeni başkalarından kaynaklandığı için biraz da öfke vardı içimde. Ben Alsancak’ta kalırım ve Güzelyurt’a gidip okurum. Ben de kötü yolların, tırların, kamyonların içinde gidip gelirim. Bizi çok es geçti dikkatsiz sürücüler ve ben en önde otururum. Çoğunlukla burun buruna gelirim böyle şeylerle. Şoförüme güvenirim ama onun bir anlık dikkatsizliği beni de öldürebilir.

 13906869_10209234956924498_190521537554583510_n

Bu kötü saatlerin, kötü günün ardından hemen eylem organize etmeye başladınız. Pek çok liseli genç bir anda birlik oldunuz, örgütlü olan sendikal yapılardan veya siyasi örgütlerden daha önce eylem kararı verip eylem çağrısı yapmaya başladınız…

Sude: Bir tür uyanış oldu bu. Sadece kaza da değil, biriken çok şey vardı ve bu kaza bardağı taşıran son damla oldu. Gençler örgütlenip sokağa çıkmasaydı bu kadar tepki verilmeyeceğini düşünürüm. Ben küçüklüğümden beri eylemlere giden bir insanım ve gençlerin bu şekilde tepki göstereceğini ben de beklemezdim.

Serkan: Keşke böyle şeyler yaşanmasa ama aslında böyle şeyler olabileceğinin farkındayık. Hükümetin yapması gerekenleri yapmadığının, eksikliklerin farkındayık ama hiç kimse de çıkıp bir şey demiyor. Ama herkes farkındadır. Bu bir neden oldu ve herkes ayaklandı. Ama keşke böyle bir neden olmasaydı…

Kayra: Ben ilk eylemi örgütleyenlerden değilim ama bu konu sadece duygusal boyutta değil politik boyutta da ilgilenilmesi gereken bir durumdur. Bu nedenle ben de toplayabildiğim kadar insanı toplamaya çalıştım. Genellikle kendi ideolojimde olanları da toplamaya çalıştım. Çünkü bu arkadaşlar sarhoş bir şoför veya sorumsuz bir adam yüzünden ölmedi. Devletin yıllardır ihmal ettiği şeylerin sonucu olarak öldüler… Normalde bu gençlerin hiçbiri örgütlenip bu işi politik tarafa taşıyacak bir birlik yapmadılar. Aralarında sağın solun ne olduğunu bilmeyen insanlar bile var. Ve buna mahanaylan insanlar birlik olmayı ve beraber direnmeyi keşfettiler ve bence bu harika bir şey.

Meliha: İlk gün ben de başka arkadaşlarım da ne olacağını tam bilememiştik, bu nedenle gidemedik. Ama sonra iyice öğrenip arkadaşlarıma da söyledim ve ikinci gün Girne’den ve başka yerlerden otobüs kaldırdık. Herkesi net bir şekilde bilgilendirdik ve eyleme gittik.

 

15555886_1205857986134497_1699762655_nTalepleriniz neydi, neden sokağa döküldünüz?

Deniz: Tepkimizi göstermek için… O üç bakanın istifa etmesi, yolların düzeltilmesi ve saatlerin düzeltilmesi için. Ve tabii ki bir daha olmaması için.

 

Bu eylemleri kendi iradenizle yapmadığınız, birilerinin sizi kullandığı da söylendi. Hatta bunun üzerine pankart da açtınız “Özgür İrademizle Buradayız” şeklinde… Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Deniz: Sendikaların, bazı başka örgütlerin bizi kullandığı tamamen yanlış bir düşüncedir. Biz bir birliğiz, hep beraberiz. Örgütlenmek için bir grup kurmuştuk orada da tartıştım, anlattım.

Kayra: Kesinlikle yalandır, hepsi kendi irademizle olmuştur. Bunlar faşist propogandadan başka bir şey değildir. İlk eylemde 18 yaşın üstünde kimse yoktu… Hayatımda görmediğim liseli kişiler… Kendi başlarına örgütlendi, kendi başlarına evlerinde yaptılar her şeyi… Hiçbir dış güç yapmadı. Bunlar devleti, hükümeti savunanların attığı yalanlardır. Daha sonra destek gördük tabii ama o da destekti yani…

Sude: Dün (6 Aralık 2016) polislerin çok orantısız güç kullandıklarını düşünürüm. Madem böyle düşünürler ki kendi irademizle değildi, o zaman neden öğrencilerin üstüne yürüdüler!

Serkan: Böyle söylentiler hep olur zaten. Kıbrıs’tayız sonuçta, bir söylenti söylesem bir saat içinde her yere yayılabilir.

 

15357018_10154730421419134_1387141698_nSizin başlattığınız bu eylemlerden sonra sendikalar da grev açıklamak ve eylem yapmak zorunda kaldı. Bir anlamda, halkın ve sendikaların öncüsü siz oldunuz. Sendikaların desteğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Biraz da eyleminizin şekli değişti sendikaların gelmesiyle…

Serkan: Sendikaların gelmesi bir üst seviyeydi. Biz gencik, hevesliyik ama bazen bir desteğe de ihtiyacımız olur.

Sude: Gençlerin bu denli erken örgütlenmesi tamam, güzel, kalabalıktık ama gençler olunca ne yapacağını bilememe durumu da oluyor. Bu nedenle sendikaların gelmesi yararlı oldu bizim için. Çünkü artık bu eylemin boyutunun değişmesi lazımdı, bir yerlere ulaşmak istiyorsak…

Kayra: Bizimle eylem yapan arkadaşların arasında rahatsız edici ideolojide olan arkadaşlar da var. Mesela biz ne zaman devlete karşı bir slogan atsak, bazı belirli arkadaşlar yok gelir tehdit eder, yok “öyle slogan atmaycaksınız” der, “sus ol, öldürürük, devletimize laf söylemeyin” der… Ne zaman sendika ve diğer örgütler yardıma geldi bu arkadaşlar güçsüz kaldığı için kayboldu. Ve bu arkadaşların kaybolması kesinlikle bu tarz bir eylemde iyidir. Ben kapı kırma gibi şeylerde de negatif bir şey düşünmüyorum.

Deniz: O kapıyı kırmak yeterli midir? Tepki göstermek tamam, eyvallah ama kapı değil sadece. İçeri girmemiz lazım. Bütün sistemin ansızın değişmesi lazım. Ama bunun için çok örgütlü ve çok kişi olmamız lazım, o da zor… İsterdik ki burada Gezi Parkı olayı gibi bir patlama olsun.

Meliha: Benim ailemin çoğu sendikalıdır. Dün hemen hemen bütün ailem ordaydı, destek çok güzeldi. Kapının kırılması da iyi bir şey, tabii devamı gelseydi… İçeri girseydik o günden, sanki de her şeyi yapabilirdik.

Deniz: Şu da var… Sendikalar dünkü eylemde (6 Aralık 2016), öğlen dediler ki çekiliyoruz. Olacak şey mi o? Azaldık, ansızın o kadar kalabalık yok oldu… Yalnız bırakıldık. Ondan sonra polisin de yaptığı tamamen yanlıştı. Gerçi bence başından beri yanlış… Polisler ansızın geldiler bastırdılar. Ben ne olduğunu şaşırdım. Yerde bir tane adam vardı… Sonuçta polis de bir insan biz de insanız ve insanın insana böyle yapması… O an daha iyi anladım ki bitti… Kötü hissettim çok.

 

Haklı bir konuda şiddet uygulamak meşru bir şey… Başbakanlığın kapısının kırılması da bu haklı öfkeyle, giden canların üzüntüsüyle uygulanmış bir şiddet olabilir. Fakat daha sonraki eylemlerde bazen amaçsız bazı şiddet olayları da oldu, hem eylemcilerden hem polisten zarar görenler de oldu…

15356801_10154730421509134_315453310_nMeliha: Ben başından beri buna karşıyım zaten. Hatta uyardım da arkadaşlarımı. Dün yaralanan polislerden çoğunu hastanede gördüm. Aralarında arkadaşlarımın babaları da vardı. Ben eylem sırasında gidip onlarla konuşmuştum. Onların sonuçta oraya görev için geldiklerini bilirdik. Ama bir yerden sonra emir üstüne, tamam emir verilebilir ama karşındakinin de çocuk olduğunu bilerek bunun yapılması (polisin gençlerin üzerine yürümesi ve zarar vermesini kastediyor) bana çok yanlış geldi. Ben polislerin yanımızda olduğunu düşünürdüm ama dünkü olaydan sonra çok canımız yandı. Arkadaşlarımıza, öğretmenlerimize zarar verdiler. Yaralanan bir polisin de karısını aradığına ve konuşmasına şahit oldum. Belliydi o suçsuzdu. Ama bazı polislerin de üzerinde bir hırçınlık var, gençlerden çıkarmaya çalışırlar.

Serkan: Şiddetle iki taraf da kaybeder.

Sude: Ben ilk defa şahit oldum gençlerin bu denli bir eylemine. Bunun gazıyla bir şeyler fırlatılmış olabilir ama daha politik yaklaşılması gerekir bu eylemlere.

Meliha: Ben bugün gördüm, o atılan şeyleri yaşlı bir adamcık temizler ve içim gitti. O adamın işi temizlemektir diyebilir bazıları ama onun işi bahçedeki yaprakları filan süpürmektir. Bizim attığımız şişeleri, kokmuş yumurtaları filan temizlemek değil…

 

Bundan sonrası için bu eylemlerin neye dönüşmesini arzuluyorsunuz?

Deniz: Bence artık bu olayın Türkiye’deki Cumartesi annelerinin olduğu gibi devam etmesi lazım. Unutmamalı, unutturmamalı. Haftada en az bir kere toplanmak… Olay salı günü mü oldu, mesela salı günleri okuldan sonra toplanmak… Müzik yapılabilir, farklı etkinlikler yapılabilir.

 

Ortada bir gerçek var ki saatler hala geri alınmadı, gerçi hükümet okul ve mesai saaatlerini güya değiştirdi ama siz hala karanlıkta okula gidiyorsunuz. Ne düşünürsünüz bu konuda?

Kayra: Karşımızdakilerin ne kadar onursuz insanlar olduğunu tekrar düşündürür bize… Halkına konuşacak kadar şahsiyeti olmayan insanlardır. Karşılarındakiler 18 yaşından küçük insanlardır ve onların önüne çıkıp bir konuşma yapamadılar, bu kadar kaypak insandırlar.

Deniz: Saatler alınmadı ve iyice saçmalandı. Yarım saat okulları geç başlatacağız dediler ki sendika buna karşı çıkınca okul yine normal saatte başlıyor. Ben Yeşilırmak’tan geliyorum. Her sabah 5’te kalkıyorum, 6’da Yedidalga’da oluyorum. Çeyrek geçe araba gelecek ki gelmedi iki gündür o da ayrı konu… Geldi diyelim ve ben saat 7’ye kadar bekleyeceğim o soğukta, o karanlıkta.

Sude: Çok komik bir durum olduğunu düşünürüm. Hükümetin aldığı kararla aptal yerine konduk. “Saatleri böyle yapalım susun” ama susmayacayık bu durum düzelene kadar.

15592486_385811788423751_630635435_n

Son olarak, nasıl bir ülke istiyorsunuz, hayal ediyorsunuz?

Meliha: Yaşanabilecek… Sokağa çıktığımda öleceğim hissi olmasın içimde… Şu an yaşamak istemediğim ama vazgeçemeyeceğim bir ülkede yaşarım.

Sude: Barış olan…

Kayra: Evet barış olsun artık… Dünya içinde tanınan bir ülke olsun, ambargo kalksın.

Deniz: Sosyalizm…

Serkan: Mesela ben bisiklet sürerim, başka çok arkadaşım da var bisiklet seven. Şehir içinde ben çok yaşarım bu duyguyu: İnsanların bilinçsizliği, dikkatsizliği ve yollarımızın böyle olmasından dolayı çok tehlikeler atlatırım, şansla kurtulduğum çok anlar olur. Folklörle bazı Avrupa ülkelerine gittim ve orada görüğüm daha saygılı olunduğuydu. Çok güzel bir duyguydu. Ben bu yüzden daha yaşanabilir bir ülke diyorum.

Sude: Ben de trafik konusuna değinmek isterim. Bu adada öyle bir bakılır ki trafiğe, ben şunu diyen arkadaşımı bilirim: “Gardaş, yaya geçidinden geçelim de basılırsak para alırık”. İnsanların da bu konuda daha çok bilinçlenmesi gerekir diye düşünürüm.

Deniz: Trafik olsun, sistem olsun, her şeyin değişmesi lazım bu ülkede. Herkesin eşit çalıştığı, maksimum 8 saat çalıştığı bir ülke…

Çok teşekkürler ve bundan sonraki eylemlerinizde başarılar dileriz…