Kıbrıslı Zeno* ve Stoacılık – Hasan Mert Şimşek

* Bazı kaynaklarda Zeno olarak da geçen Kıbrıslı Zenon, M.Ö dördüncü ve üçüncü yüzyıllarda yaşamış en önemli filozoflardan biridir.

 

Zeno, 22 yaşına kadar bir tüccar iken hayatının ileriki yıllarında; yeryüzündeki en güçlü krallardan, halkının özgürlüğü için mücadele eden, haksızlığa uğramış önderlere kadar birçok kişiye ilham verecek ve tarihin akışını değiştirecek bir felsefe okulu kurmuştur. Bu başarıyı ona getiren yegane şey ise sahip olduğu en önemli şeyi kaybetmesi, gemisinin batmasıdır.

Gemisi battıktan sonra kendini Atina’da bulan Zeno, bir kitapçıda, Ksenophon’un Sokrates’ten Anılar kitabını okumaya koyulur. Okuduklarından etkilenen Zeno, kitapçıya Sokrates gibi insanları nerede bulabileceğini sorar. Saatlerdir dükkanında kitap okuyan Zeno’dan kurtulmak isteyen kitapçının onu o sırada sokaktan geçen Thebesli Krates’e yönlerdirmesiyle dönemin en önemli felsefe okullarından Kinizm ile tanışır.

Krates’in yanındaki eğitimi bittikten sonra dönemin diğer önemli felsefe okullarında kendini geliştiren Zeno, M.Ö 300 civarlarında Stoacılık okulunu kurar. Atina’da bulunduğu kırk yıllık süre boyunca Atinalıların saygısını kazanır ve kendisine altından bir çelenk ile surların anahtarı dahi verilir. Kendisine vatandaşlık sunulsa da Zeno, öz vatanının vatandaşı olmayı tercih ettiğini söyler ve teklifi geri çevirir.

Bir gün okuldan ayrılırken merdivenlerden düşen ve ayak parmaklarından birini kıran Zeno, bunu ölümünün yakın olduğunun bir işareti olarak görür ve “Geliyorum, geliyorum, neden sen hep beni çağırırsın?” diyerek o gün hayatına son verir. Bazı kaynaklara göre Zeno, düştüğü yerde nefesini tutarak kendini öldürmüştür ki buna inanıp inanmamayı size bırakıyorum.

Zeno’nun eserlerinin büyük bir kısmı kaybedilmiş olsa da Stoacı felsefe, Zeno’nun ölümünden sonra da gelişmeye devam etmiştir.

Stoacı felsefenin temel amacı, içsel barışı sağlamak ve dünya ile uyum içinde bir yaşam sürmektir. Öğretileri, mutlu ve tatmin edici bir hayat yaşamaya yöneliktir. Kişi mutluluk ve tatmini, zevklerde değil kendi içinde bulmalıdır. Ancak böylece kişi, her koşul altında iyi bir hayat sürebilir. Stoacılara göre bunun yolu da erdemli yaşamaktan geçer.

Erdemler, Stoacılar için hayatın her alanında en önemli araçlardır. Bir Stoacı için hayatta karşısına çıkan her şey erdemli davranmak için bir fırsattır. Bu erdemler: Bilgelik, cesaret, adalet ve ölçülülüktür.

Stoacılara göre bilgelik; iyi, kötü ve farksızı ayırt edebilme yeteneğidir. İyi; erdemli davranmak, değişime açık olmak, zevklere teslim olmamak, hiçbir duyguya tamamen kendini kaptırmamaktır. Kötü; sorumluluklardan kaçmak, açgözlü ve gururlu olmak, adaleti hiçe saymak, çıkar için başkalarına zarar vermektir. Bu iki terime hepimiz aşikar olsak da Stoacılara göre iyi ve kötünün yanında, “farksız” da vardır. Farksız; para, ün ve mal varlığı gibi toplumsal yapılarla ilgili her şeydir. Farksız şeyler önemsenmemeli ve fazla değer verilmemelidir.

Cesaret; kişinin duygu ve düşüncelerine bakmaksızın doğru bildiği şekilde düşünmesi ve davranmasıdır. Stoacılar korku, anksiyete ve arzu gibi duyguların kaçınılmaz olduğunu söyler. Asıl önemli olan bu duyguları hissetmemek değil, bunlara teslim olmamaktır.

Ölçülülük; zevklere ve alışkanlıklara gereğinden fazla bağlanmamak ve yeri geldiğinde bırakılabileceklerini bilmektir. Kaderin kişiye getirdiği “iyiliklerin” değeri bilinmeli, tadı çıkarılmalıdır fakat onların aslında birer ihtiyaç olmadıklarını ve kaybedilebilecek şeyler olduklarını unutmamak gerekir.

Son olarak adalet; diğer tüm erdemlerin pusulası olarak görülmelidir. Kişinin, topluma zarar vermemeye yönelik bir içsel adaleti olmalıdır. Bu erdem, toplumu yüceltmekten çok ona saygı duymaya yöneliktir zira aktif olarak toplum yararını gözetmek bu erdemin zorunlu bir parçası olarak görülmez. Roma’nın son iyi imparatoru olarak bilinen, Filozof Kral Marcus Aurelius’un sözleriyle “… ve sen hiçbir şey yapmayarak da adil olabilirsin.”

Bunların yanında bir Stoacı, değişime her zaman açık olmalı ve hiçbir şeyi kaybetmekten korkmamalıdır. Hayatla ve varoluşla uyumlu bir şekilde yaşamak ancak sürekli değişim halinde olmakla mümkündür. Çözülmesi mümkün olmayan sorunların ve değiştirilemeyecek koşulların üstesinden gelmenin anahtarı, kişinin kendisini onlara uyacak şekilde değiştirmesidir.

Stoacılık üstüne benim görüşüm ise bu öğretileri herkesin kendine göre yorumlayıp kullanması yönünde. Sonuçta günümüz dünyası bu düşüncelerin yazıldığı dönemin dünyasından çok daha farklı ve çok daha karmaşık. Yine de bu öğretiler kişinin dış dünyayla etkileşiminden ziyade iç dünyasında kontrol sağlamaya odaklı olduğu için zamansızdırlar.

Çoğumuz, çalışmak zorunda olduğumuzu düşündüğümüz işlerde, gereksiz gördüğümüz ama baskılardan dolayı gitmeye devam ettiğimiz okullarda, inançlarına neyin daha doğru olduğundan daha fazla önem veren bir toplumun içinde, hayallerimizden gerçeklere yavaş ve acılı bir şekilde düştüğümüz, sonu gelmeyen döngüler içinde yaşıyoruz hayatlarımızı. Fakat bundan asırlar önce, gemisinin batışını dehşet içinde izleyen Zeno gibi yaşamaya devam etmeliyiz, erdemli ve kararlı bir şekilde.