Sarsıntıların Ardından-Şifa Alçıcıoğlu

 

foto 1 Akdeniz’in ortasında küçük bir ada olan Kıbrıs, bundan milyonlarca yıl önce okyanus tabanında meydana gelen çarpışmalar ve depremlerle şekillenmeye başladı. Böylece kuzeyde Beşparmak Dağları,  güneyde ise eskilerin “karlı dağ” dediği Trodos Dağları okyanus tabanından gün yüzüne çıktı. İki dağın arasındaysa sığ bir deniz olduğu rivayet edilir. Dağlar bu denizi toprakla doldurunca, çok büyük bir ova oluştu. “İki tepe arasındaki düzlük” dendi bu ovaya yani Mesarya… Çakıllı Dere aktı içinden nazlıca ve Kanlıdere denize giden yolculuğunda yatak yaptı Mesarya’yı kendine. Ardından insanlar keşfetti bu güzel adayı… Medeniyetler, kasabalar, köyler kurdular. Ama deprem denen sarsıntılar canlıydı hâlâ, kıprandıkça yer küre, ne yerdeki ne de yaşamın içindeki sallantılar eksik olmadı bu adanın üstünden…

***

En verimli bilgilere 1896 yılından sonra ulaşılsa da adanın oluştuğu zamandan bu yana depremlerle dolu bir geçmişi olduğunu görüyoruz. Arkeolojik bulgularla da desteklenen büyük çaptaki depremlerinin MÖ 26 ile MS 1900 arasında meydana geldiği düşünülmektedir.  Lefkoşamızın temellerinin atıldığı Ledra kenti; MÖ 1050’de bir şehir krallığı iken, depremlerin de etkisiyle MÖ 330’da küçük bir köy kalmıştır. Birinci yüzyıl olarak tanımlayacağımız zaman diliminde çok şiddetli depremler meydana geldiği bulgusu edinilmiştir. Hatta Baf kentinin yok olduğu, Larnaka (Kition) ve Limasol’un da aynı kaderi paylaştığı, Antik Salamis kentinin de MS 332 ve 342 yılları arasında Akdeniz havzasında meydana gelen depremlerle büyük tahribata uğradığı bilinmektedir. Araştırmalara göre, Kıbrıs’ın Baf’tan Gazimağusa’ya kadar uzanan kıyı şeridi, depremlere en yatkın bölgedir.

foto 2Yakın geçmişimizde meydana gelen en büyük deprem ise 1953 yılının 10 Eylül’ünde gerçekleşen “Baf Depremi”dir. Sabah 6 sularında gerçekleşen bu olay, yaşayanların hala korkuyla bahsettiği bir afettir. Etkisi tüm adada hissedilse de en büyük hasar Baf bölgesinde yaşandı. 6.1 büyüklüğünde gerçekleşen deprem, artçı sarsıntılarla günlerce devam etmiştir. Bilanço ağırdır… Geride 63 ölü, 200 yaralı, 4000 evsiz, neredeyse yok olan köyler bırakarak yıkıp geçmiştir…

Toplam 158 köyde çok sayıda ev yıkıldı. Bölgeye ilk yapılan yardımlar, dönemin İngiliz hükümetinin denizcileri tarafından sağlanır. Evsiz kalan depremzedelerin, gıda ve barınma gibi ihtiyaçları karşılansa da yetersiz kalan çadırlar nedeniyle insanların büyük bir kısmı ağaç altlarında dışarıda uyumak zorunda kalır. Depremden sağ çıkanların bir kısmı üzüm bağlarında çalışmaya giden köylülerdi. Kerpiçten yapılan evlerin depreme dayanamadığı Stroumbi köyü ise hem maddi olarak, hem can kaybı olarak en büyük yıkımı yaşayan bölge olmuş. Geriye yıkıntılar arasında tarihi bir acı kalmış…

Geçtiğimiz gün, (11 Ocak’ta) saat 03.07’de Baf merkezinde meydana gelen yer sarsıntısı ise depremlerin hala aktif olduğunun kanıtıdır. Uykunun en tatlı yerindeyken birçoğumuzu yatağımızdan kaldıran bu olayda can ve mal kaybı yaşanmaması sevindirici bir durum olmasına rağmen yaşanan panik ve korku akıllara “Acaba olası bir depreme ne denli hazırlıklıyız?” sorusunu düşürdü.

***

foto 3Birkaç hafta önce yağan yağmurlardan dolayı kapanan yollar, su baskınına uğrayan hastane, evlerinde mahsur kalan insanların dramı gözümüzün önünden silinmemişken, devletin doğal afetlere karşı aldığı tedbirlerin yok denecek kadar az olduğu gün gibi ortadadır. Çarpık yapılaşma, dere yataklarının doldurulması, devlet mekanizmalarının hantallığı ve sermayeyi kayıran tavrı, olası felaketlerde yaşanılacak tablonun pek de iyimser olmadığını gösterir durumdadır. Doğru zemine inşa edilmeyen yapılar, depreme dayanıklılığı denetlenmeyen binalar risk faktörü olarak karşımızdadır. Devlet tarafından gerekli tedbirler alınmalı, binaların özellikle kamusal alanlardaki okul gibi kalabalık yerlerin denetimleri her sene yapılmalıdır. Deprem anında yapılması gerekenler, okullarda ders olarak işlenmeli, uygulamalı bir şekilde öğretilmelidir. Hatta ekoloji ayrı bir ders olarak müfredata alınmalıdır.

Adamızda gerçekleşen depremlerin bir diğer tehlikesi ise etkisinin tüm Akdeniz’de hissedilmesidir. Türkiye Mersin’de inşaası devam eden Akkuyu Nükleer Santrali de Kıbrıs için büyük bir tehdit durumundadır.

Depremler sayesinde var olan bu güzel adada, yaşanan ne ilk ne de son sarsıntıdır. Doğal afet olarak kabul edilen bu olayda, doğa düşmanı insanların yaşattığı depremin de payı vardır. Olası bir afette büyük bir deprem etkisi yaşamamak için titreyip kendimize gelmenin zamanı sizce de gelmedi mi?

Kaynaklar:

http://www.cyprusgeology.org/english/5_3_seismicity.htm

https://www.kiprinform.com/en/cyprus_interesting/earthquakes-in-cyprus/

https://www.britishpathe.com/video/cyprus-quake-kills-40/query/cyprus (1953 yılında meydana gelen deprem haberinin videosu)

https://gazeddakibris.com/kibris-tarihinin-en-kotu-depremi-10-eylul-1953/